Zihinden Özgürleş


'Ben' dediğiniz kim? Gerçekten var mıyız? Sınırlı duyu organlarımız, tamamen karanlık ve kapalı bir kutu olan beynimiz ve beynimizde bir görüntü olarak şekillenen bedenimiz! Biz kimiz? Farabi der ki;

"Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?"

Yok olmaktan korkan zihnimizdir çünkü Öz sonsuz ve sınırsızdır. Bir düşünceye takılıp kaldığımızda zihinsel oyun başlar, benzer binlerce seçenekle eşleşir, özgür ruhumuzu zaman ve mekân ile sınırlar. Şeytan zihnimizdir çünkü Öz varlığımızla aramıza girer. Kendini bütünden ayrı sanır sen-ben davası güder. 

Düşüncelere takılmayıp gözlemci olduğumuzda yani geçip gitmesine izin verdiğimizde zihinden kurtuluruz ve saf bilinç açığa çıkar. 'Biz' der saf bilinç geçmiş ve geleceğe takılmaz, an'da yaşar, koşulsuz sevgi yayar.

An; tüm boyutların, zamanın ve mekanın tek bir noktada toplanmasıdır. Sınırsız ve sonsuzluktur. Zihin ve bilinçaltı birlikte çalışarak süper bilincin açığa çıkmasını sağlar. Zihin ikisi arasında bir ara yüzdür ve aradan çekildiğinde bilinçaltı süper bilince bağlanır. 

Dalgaydık, kendimizi parça olarak görmeye başlayınca dalgadan koptuğumuzu sandık. Oysa biz hala dalgayız, parça olarak gören 'ben' diyen ve benlik algısıyla hareket eden zihnimiz... Zihnimizdeki kod ve kalıplarımız... Kod ve kalıplardan kurtulursak ben diyen zihin gider ve bir çocuk saflığındaki neşe, keyif, coşku ile titreşen dalga kalır. Işığın yerini nurun en parlak rengi olan siyah aldığında ışığın gölge olduğunu anlarız. 

An içinde oyun oynayan, hayattan keyif alan, cesur, sevgi ve merhamet dolu çocukluğunuzu hatırlayın. An'da ve akışta yaşamaktan ne zaman vazgeçtiniz? Ne zaman sınırlar çizmeye başladınız ve kendinizi sınırladınız? Ne zaman dalga olduğunuzu unutup kendinizi beden olarak algılamaya başladınız? 

Aklımıza değil kalbimize soralım. Aklımıza değil kalbimize kaydedelim. Kalbimizde bir çok duygu süzgeçten geçirilir. Negatif duygular kazanmaya başladığında kalp kararır. Kalp melekut aleminin kapısıdır ve olayların ardındaki hakikati gösterir. Keşiflerin kapısı olan kalbimizde iman nuru açığa çıktığında; her atışı sonsuz - sınırsız olana olan aşkımızı tetikler ve bu aşk öylesine sarıp sarmalar ki bu kapı bir kez açıldımı bir daha kapanmaz.

Hücrelerimiz arasında sürekli bir şekilde enerji alışverişi vardır ve bu enerjiye biyoenerji yani yaşam enerjisi denir. Negatif duygu ve düşünceler içinde kaybolduğumuzda bu enerji dengesi bozulur. Hz Ali;

"Niyeti kötü olanın attığı ok kendine döner" der. 

Unutmayalım ki iyi niyetli insanların hikayesi daima mutlu biter. Bizden yayılan enerji daima bize geri döner. Yaşadığımız her sıkıntı bütünden ayrı olduğunu düşünen zihnimizin ve egomuzun bir sonucudur. İçimizdeki hisleri gözlemleyelim; kırgınlığımızın, kızgınlığımızın, öfkemizin, nefretimizin sebebi nedir? Özümüz saf ve tertemizdir orada negatif hiçbir şey barınamaz. Kendimizi gözlemlemeli ve her duygumuzu dikkatle inceleyerek altında yatan egomuzu görmeliyiz. Çevreye uyum sağlamak için oluşturulan yapay kimliğimizi yani zihnimizi farketmeliyiz çünkü sürekli ben diyen bu kimlik özümüzle savaş halindedir. Zihnimizin dolayısıyla egomuzun dayattığı döngülerde kaybolmaya başladığımızda Özbenliğimiz ile bağlantımız zayıflar ve bu yüzden de evrenin bolluk ve bereketinden faydalanamayız.

Ne der gönüller sultanı Mevlânâ;

BİRLİĞE ULAŞ şiirinde;

Beri gel, daha beri, daha beri. 

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle? 

Bu hır gür, bu savaş nereye dek? 

Sen bensin işte, ben senim işte. 

Ne diye bu direnme böyle, ne diye? 

Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye? 

Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek, 

ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye? 

Zengin yoksulu hor görür, ne diye? 

Sağ soluna yan bakar, ne diye? 

İkisi de senin elin, ikisi de, 

peki, kutlu ne, kutsuz ne? 

Topumuz bir tek inciyiz, bir tek. 

başımız da tek, aklımız da tek. 

Ne diye iki görür olup kalmışız 

iki büklüm gökkubbenin altında, ne diye? 

Sen habire gevele dur bakalım, 

habire 'usul boylu birlik çam ağacı' de, 

sonu nereye varır bunun, nereye? 

Şu beş duyudan, altı yönden 

varını yoğunu birliğe çek, birliğe. 

Kendine gel, benlikten çık, uzak dur, 

insanlara karıl, insanlara, 

insanlarla bir ol. 

İnsanlarla bir oldun mu bir madensin,

bir ulu deniz. 

Kendinde kaldın mı bir damlasın, bir dane.

Erkek arslan dilediğini yapar, dilediğini.

Köpek köpekliğini ede durur, köpekliğini.

Tertemiz can canlığını işler, canlığını.

Beden de bedenliğini yapar, bedenliğini.

Ama sen canı da bir bil, bedeni de,

yalnız sayıda çoktur onlar, alabildiğine,

hani bademler gibi, bademler gibi.

Ama hepsindeki yağ bir.

Dünyada nice diller var, nice diller,

ama hepsin de anlam bir.

Sen kapları, testileri hele bir kır,

sular nasıl bir yol tutar, gider.

Hele birliğe ulaş, hır gürü, savaşı bırak,

can nasıl koşar, bunu canlara iletir.

Mevlana Celaleddin 




Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

5 Elemente Göre Kişilik Özellikleri

Mutluluk ve Kitabım

AN'da Yaşamak, Akışta Kalmak