Sağlıklı Aile Düzeni, Sağlıklı Toplum

Doğan Cüceloğlu :"Sağlıklı aile düzeni, ailenin gereksinmelerini doğal olarak karşılar ve her bir aile üyesi, o aileye ait olmaktan mutludur. Sağlıksız aile düzeninde gereksinmeler karşılanamaz ve aile üyeleri, mutsuz ve doyumsuz oldukları halde, bu hastalıklı durumu devam ettirebilmek için çaba gösterirler." diyor.

O halde sağlıklı bir ailede;

Aile bireyleri arasında sevgi ve saygıya dayanan bağlar vardır.

Aile; sevgi, birlik, beraberlik ve güven bilinci ile yapılandırılmıştır.

Kişiler arasında olumlu ve yapıcı bir ilişki vardır.

Kişiler üzerine düşen sorumlulukları isteyerek yerine getirirler.

Aile üyeleri arasında kişisel farklılıklara saygı duyulur.

Aile üyeleri değerlidir ve bu bilinçle hareket edilir.

Çatışma durumlarında; eşler birbirini kırmadan sorunu değerlendirme ve çözebilme becerisine sahiptirler.

Sorunlar karşılıklı anlayış ve diyalogla çözümlenir.

Sorunları abartmamak, nasihat vermemek, eskiden yaşanan olayları gündeme getirmemek, yargılamamak, duygu ve düşüncelerini rahat ifade edebilmek, dinleyebilmek ve haklı olanın haklılığını kabul etmek sorunların çözümünü kolaylaştıran tutum ve davranışlardır.

Böyle bir aile; tüm bireylerinin sosyal ve psikolojik yönden gelişimi için uygun ve verimli bir ortamdır.

Kişi böyle bir ailenin mensubu olduğu için mutludur ve kendini güvende hisseder.

Böyle bir aileye sahip olabilmenin ön koşulu ise; anne ve babanın olgun bireyler olmaları ve öz değer duygusuna sahip olabilmeleri ile ilişkilidir.

Sağlıksız ailede ise:

Katı bir otorite anlayışı, aile bireylerinin gelişimini kısıtlar.

Ceza kavramı ile otoritenin sürdürülmesi  sağlanan bu ailede, kabul ve onaylama olmadığı için, öz değer duygusunu kazanamayan, bağımlı, sorunlu bireyler yetişir.

Bu yapıda olan bir ailede, istenen ve öğretilen; boyun eğmek, itaat etmektir.

Baba korkusu olan çocuklarda geceleri altını ıslatma olaylarının sık yaşandığı tesbit edilmiş.

Aile içinde görev ve sorumluluk duygusu yerleşmemiştir. Özellikle eşlerden biri ergen gibi davranmakta ve sorumluluklarından kaçmaktadır.

Alkol vb.  madde kullanımı olan ailede (özellikle babanın alkol problemi varsa) çocukta otorite sorunu olduğunu, sürekli otoriteye baş kaldırdığını okumuştum.

İlkokul birinci sınıfı okuturken, dünya güzeli bir kız öğrencim vardı. Her yağmur yağdığında ağlardı. Annesi ile yaptığım görüşmede; babasının alkol aldığı yağmurlu bir gecede, aileye sorun yaşattığını öğrendim. Ona yağmurun bulutların kucaklaşması ve birbirini öpmesi olduğuna dair bir sevgi hikayesi anlattım ve yağmuru birlikte seyrettik. O günden sonra ağlamadı. Şimdi düşünüyorum da, o babayı yönlendirebileceğim bir aile psikologları olsaydı keşke.

Aslında sağlıklı aile kurabilmenin yolu, sağlıklı birey olabilmekten geçiyor. Öz değer duygusuna sahip olmayan bireyler aile kurduğunda, çocuklar büyük zarar görüyor ve ne yazık ki bu sorun aileden aileye aktarılıyor. Çünkü öz değer duygusu olmayan bireyin, yetiştirdiği çocukta da öz değer bilinci gelişemiyor ve bu sorun nesiller boyu devam ediyor.

Aile olabilmek büyük bir sorumluluk getiriyor. Bu yüzden devlet, aileleri zorunlu olarak seminerlere çağırmalı ve toplumdaki bireylerin kişilik gelişimleri yakından takip edilmeli.

Aile hekimleri uygulamasında olduğu gibi, aile psikologları olmalı bence. Aile psikiyatrisleri sorumlu olduğu aileleri yakın takibe almalı ve sağlıklı bir toplum yapısı ve sağlıklı bireyler yetiştirme işi şansa bırakılmamalı.

Birçok yuva; kumar, alkol bağımlılığı, sorumsuzluk, öfke kontrolünün olmaması gibi psikolojik sorunlar  yüzünden büyük zarar görüyor, sorunları çözme konusunda yalnız kalan birey boşanmaktan başka çare bulamıyor. Devlet aşı olayını takip ettiği gibi, madde bağımlılığı gibi öz değer eksikliğine bağlı sorunlar ile de mücadele edebilirse, sağlıklı toplum ve sağlıklı bireylere ulaşma yolunda büyük bir adım atar. Ben boşanmaların ve aile içi huzursuzlukların bireylere öz değer duygusu kazandırılarak çözümlenebileceğini düşünüyorum.

Öğretmenlik yaptığım yıllarda eşinin bağımlılıkları yüzünden kendini çıkmazda hisseden bir çok velim vardı ve ne yazık ki antidepresanlarla sorunlarına çözüm ararlardı. Oysa çözüm; sorun yaratan bireyin rehabilite edilmesinde yatıyor bence.

Psikolojik sorunları olan ve cinnet geçiren insanlardaki artış miktarı, devletin bu işe el atması ve kişilerin psikiyatrist ve  psikologlarca devlet kontrolünde tedavi edilmesi zorunluluğunu getiriyor. Gelecek nesillerimizin; sağlıklı, mutlu ve güven ortamında yetişmeleri için süregelen bu döngünün kırılması zorunlu diye düşünüyorum.

Çok sevdiğim bir öğretmen arkadaşım: "Biz bu çocukları en iyi şekilde eğitmeliyiz, buna mecburuz. Doğru değerleri alamayan her birey, ileride benim çocuğumun karşısına sorun olarak çıkabilir." derdi.

Çok doğru bir tesbit, değil mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

5 Elemente Göre Kişilik Özellikleri

Mutluluk ve Kitabım

AN'da Yaşamak, Akışta Kalmak