Plasebo Etkisi ve Mucizeler

Tekerlekli sandalye ile hastahaneye getirilen genç bir hanım perişan  durumdadır ve nefes almakta zorluk çekmektedir. Plasebo etkisinin bilincinde olan acil doktoru, enjektöre C vitamini çeker ve hastaya; "Sizin durumunuza özel bir ilaç bu, yurtdışından geldi." diyerek ilacı enjekte eder ve yarım saat sonra hastayı kontrol edeceğini söyler. Döndüğünde hasta ayaklanmış ve düzelmiştir. Bu örnekte çok güzel açıklanan plasebo etkisi için kısaca; telkinle iyileşme hali diyebiliriz.

Dün bir doktorun konuşmasını dinlerken, oldukça şaşırdım. Şöyle diyor özet olarak: "Kanser hastalarına, kemoterapiyi iyileştirici etkisi çok az olduğu için önermezdim, ancak artık bu konuda yorum yapmıyorum, çünkü kişi tedaviden sonuç alacağına inanırsa iyileşiyor." Günümüzde düşünce gücüyle tümörlerden kurtulan, kanseri yenen kişilerle ilgili haberler duyuyoruz sık sık.

Tıp literatüründe plasebo etkisi ile ilgili bir çok çalışma mevcut. Bir deneyde; dizleri rahatsız olan hastaların bir kısmı ameliyat edilirken, bir kısmı ameliyat edilmiş gibi kesik atılıp bırakılıyor. Sonuçta aslında ameliyat edilmeyen hastaların da iyileştiği, şikayetlerinden vaz geçtiği gözleniyor.

Bir başka deneyde; idam mahkumuna üç gün sonra bilekleri kesilerek öldürüleceği  söyleniyor ve bilgiyi içselleştirmesi için üç gün bekleniyor. Üç gün sonra mahkumun  gözleri kapatılıp bir plastikle bilekleri  kesiliyormuş gibi yapılıyor. Mahkum titreyerek can veriyor.

Kalpte beyinden çok daha fazla nöron olduğu ve kalbin bilgileri beyinden daha erken aldığı gözlemlenmiş. Duygu durumumuzun iyi veya kötü oluşuna göre, tüm vücutta nöronlar vasıtası ile bir etki yaratılıyor ve bu etki sonucu; hastalıktan kurtulabildiğimiz gibi, hasta da olabiliyoruz. Sonuç beynimize verdiğimiz telkinle alakalı.

Tüm vücudumuz dalga formunda titreşen enerji ve duygularımızla şekilleniyor. Eskiden vücudumuzun kimya sonucu oluştuğu düşünülür ve kimyasal ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılırdı. Ancak kuantum fiziği bu algıyı değiştirdi. Atom altına indiğimizde titreşen enerjiyi görüyoruz. O halde hastalıklara neyin sebep olduğunu bulmak, hastalığı tedavi etmekten daha önemli. Hastalıklara, beynimizden  vücudumuza giden olumsuz  telkinler sebebiyle, enerjideki bozulma ve tıkanmalar olarak bakmanın vakti geldi. Ben tıp alanında önümüzdeki günlerde büyük değişiklikler olacağını düşünüyorum.

Çakraların olduğu her bölümde hormon ve enzimler var. Hangi çakrada tıkanıklık varsa, o bölümdeki hormon ve enzimlerin salınımı bozuluyor ve hastalıklar baş gösteriyor. Alternatif tıpa hergün daha fazla kişi inanmaya ve fayda görmeye başladı. Çakra bölgelerini açmak ve şifalandırmak bir çok hastalığa çözüm olabiliyor. Çin tıbbı inceleniyor ve doktorların bir çoğu moral ve inancın, hastalıklar üzerindeki etkisini kabul ediyor.

Holografik beyni de işin içine katarsak olay netleşiyor. Beyin inandığı ve odaklandığı şeyi gerçekleştiriyor. Eskiden insanların kalabalık bir ortamda sırayla birbirine "nasılsınız," diye sorması ve herkesin tek tek "iyiyim," demesi komik gelirdi bana. Bunun olumlu bir ritüel olduğunu şimdi fark ediyorum. İyiyim diyelim ki; iyi olalım. İyiyim dediğimizde ruh halimiz hemen değişiyor (beyin iyi olmasakta inandığı için:))) Gülümsemek sadaka yerine geçer, derler. Gülümseyelim birbirimize, hem kendimizi, hem de başkalarını şifalandıralım.

Olumlu duygu durumuna girdiğimizde ve inandığımızda hızla iyileşiyoruz. İyi niyet, minnettarlık, şükür halinde olan, inançlı  insanların daha sağlıklı olduğuna şaşmamak gerek.

Yurtdışında yaşadığım yıllarda hiç tanımadığım insanlarla karşı karşıya gelince gülümser, selamlaşırdık. Oysa güzel ülkemde aynı binada oturan insanlar bile birbirine selam vermez oldu. Hepimiz biriz, aynı bilincin parçalarıyız. Birbirimizi sevmek, selamlamak, gülümsemek bu kadar zor olmamalı. Birbirimizi sevelim, dünyanın ve insanlığın kurtuluşu; sevgi dolu olmaktan geçiyor.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

5 Elemente Göre Kişilik Özellikleri

Mutluluk ve Kitabım

AN'da Yaşamak, Akışta Kalmak