Neden Sakin Olmalıyız?
Tüm öğretilerde sakin ve dingin olmanın öneminden bahsedilir ve bu duygu durumuna girebilmek için namaz, meditasyon, oruç gibi ibadetler yapmamız tavsiye edilir.
Peki neden dingin olmak zorundayız?
Düşünce ve duygularımız suya atılan bir taş gibi dalgalar halinde yayılır ve benzer enerjilerle birleşerek bize geri döner. Dalgalı suya taş atarsak, taş direk dibe batar. Dalgalı, çalkalanan bir suda, durgun suya attığımız taşın dalga dalga yayılan ahengini görmek mümkün olmaz.
İşte bu yüzden dingin ve huzurlu olmalıyız. Dingin ve huzurlu olmazsak isteklerimizi gerçekleştiremez, hayallerimize kavuşamayız. Bunun sonucunda yaşama olan güvenimiz sarsılır mutsuz, öfke dolu ve sürekli sızlanan, şikayet eden bir insan haline geliriz. Sızlandıkça hayatımız daha da zorlaşır. Holografik yapıda olan beynimiz sürekli yaydığımız enerjilere benzer enerjileri hayatımıza çeker ve sonuçta hayatımız hiç arzu etmediğimiz bir yönde ilerler.
Yaşlı bir usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkar ve ondan bir avuç tuz alıp gelmesini ister.
Sürekli mutsuz ve şikayet eden çırağından tuzu suya atıp içmesini ister.
Çırak suyu içer içmez tükürmeye başlar ve tadının nasıl olduğunu soran ustaya;
"acı" olduğunu söyler.
Usta çırağı dışarı çıkarır ve gölün kıyısına götürerek ;
"Şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım." der.
Söyleneni yapan çocuğa;
"Tadı nasıl?" diye sorar.
Çırak;
"Ferahlatıcı!" olduğunu söyleyince bilge der ki;
"Daralmış kalbini bir göl gibi genişlet. Bir bardak kadar olan kalbini büyüt ve çevredeki her şeyden şikayet etmeyi bırak."
Bizim bilinç düzeyimiz arttıkça kalbimiz genişler. Evrenin matematiğini keşfederiz, her şeyin olması gerektiği için olduğunu idrak ettiğimizde huzur kendiliğinden gelir😍
Peki neden dingin olmak zorundayız?
Düşünce ve duygularımız suya atılan bir taş gibi dalgalar halinde yayılır ve benzer enerjilerle birleşerek bize geri döner. Dalgalı suya taş atarsak, taş direk dibe batar. Dalgalı, çalkalanan bir suda, durgun suya attığımız taşın dalga dalga yayılan ahengini görmek mümkün olmaz.
İşte bu yüzden dingin ve huzurlu olmalıyız. Dingin ve huzurlu olmazsak isteklerimizi gerçekleştiremez, hayallerimize kavuşamayız. Bunun sonucunda yaşama olan güvenimiz sarsılır mutsuz, öfke dolu ve sürekli sızlanan, şikayet eden bir insan haline geliriz. Sızlandıkça hayatımız daha da zorlaşır. Holografik yapıda olan beynimiz sürekli yaydığımız enerjilere benzer enerjileri hayatımıza çeker ve sonuçta hayatımız hiç arzu etmediğimiz bir yönde ilerler.
Yaşlı bir usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkar ve ondan bir avuç tuz alıp gelmesini ister.
Sürekli mutsuz ve şikayet eden çırağından tuzu suya atıp içmesini ister.
Çırak suyu içer içmez tükürmeye başlar ve tadının nasıl olduğunu soran ustaya;
"acı" olduğunu söyler.
Usta çırağı dışarı çıkarır ve gölün kıyısına götürerek ;
"Şimdi de göle bir avuç tuz at ve gölden su iç bakalım." der.
Söyleneni yapan çocuğa;
"Tadı nasıl?" diye sorar.
Çırak;
"Ferahlatıcı!" olduğunu söyleyince bilge der ki;
"Daralmış kalbini bir göl gibi genişlet. Bir bardak kadar olan kalbini büyüt ve çevredeki her şeyden şikayet etmeyi bırak."
Bizim bilinç düzeyimiz arttıkça kalbimiz genişler. Evrenin matematiğini keşfederiz, her şeyin olması gerektiği için olduğunu idrak ettiğimizde huzur kendiliğinden gelir😍
Yorumlar
Yorum Gönder