Annem'in Doğa Sevgisi
Annem çiçeklere ve doğaya çok düşkündü. Yaşaması en zor çiçekleri bile canlandırırdı. Dışarıya çıktığında hoşuna giden çiçeklerden küçük bir parça alıp, eve gelince dikerdi hemen ve o çiçek mutlaka tutardı.
Ben gençlik yıllarımda çiçek yetiştirmek konusunda zorlandığımda anneme nasıl başardığını sorardım. Annem: "Onlar senin sevgini hisseder, konuş onlarla ve ilgilen" derdi. Çiçeklere gönül verince ben de çiçek yetiştirme konusunda başarılı olmaya başladım.
Annemin balkonları çiçeklerle mini bir bahçeye dönmüştü. Hakkın rahmetine kavuştuğunda boyunları bükülmüş, solmaya başlamış olan çiçekleri kardeşimle beraber götürüp mezarına diktik. Birkaç tanesi tutabilir belki diye düşünürken bir ay sonra annemin kabrine gittiğimde, tüm çiçeklerin yerini benimsemiş, üstelik çiçek açmış olduğunu görünce gözlerime inanamadım.
Doğanın dili olduğunu ilk annemden öğrendim ben. Bize bir hikaye anlatırdı çok küçükken. Cinayete kurban giden bir kişinin ölürken; "Yapraklar şahidim olsun" dediğini ve yıllar sonra, yaprakların katile cinayeti itiraf ettirdiğini.
Ben sabahları yürüyüşe çıktığımda önce doğayı selamlar ve konuşurum onunla. Doğa ile tek yürek olduğum içindir ki, saatlerce yürüsem de doyamam ve hep biraz buruk ayrılırım güneşten, masmavi gökyüzünden, yemyeşil çimenler, çiçekler ve ağaçlardan.
Gülnar Önay, Doğada ve Bahçede Tek Başına adlı kitabında "Hemen her gece, öylesine bir göz atmak, temiz hava almak ve baykuşların ezgisini duymak için çıktığım bahçeden bir türlü içeriye giremem: bir şeyleri kaçırıyorum duygusuna kapılırım- hayır kesin bir şeyleri kaçırıyorum, bu doğru- eve girer ve perdeleri çekerken kesinlikle ne çok şeyi kaçırıyorum! Yaz geceleri Samanyolu, kış geceleri Orion'u, kocaman bir gökyüzünün çevrelediği sınırsız bir alan...Koş, uç, yüksel yüksel ve yıldızları yakala, sanki bir el mesafesinde, hayat bu kadar mı güzel olur!" der.
Ben gençlik yıllarımda çiçek yetiştirmek konusunda zorlandığımda anneme nasıl başardığını sorardım. Annem: "Onlar senin sevgini hisseder, konuş onlarla ve ilgilen" derdi. Çiçeklere gönül verince ben de çiçek yetiştirme konusunda başarılı olmaya başladım.
Annemin balkonları çiçeklerle mini bir bahçeye dönmüştü. Hakkın rahmetine kavuştuğunda boyunları bükülmüş, solmaya başlamış olan çiçekleri kardeşimle beraber götürüp mezarına diktik. Birkaç tanesi tutabilir belki diye düşünürken bir ay sonra annemin kabrine gittiğimde, tüm çiçeklerin yerini benimsemiş, üstelik çiçek açmış olduğunu görünce gözlerime inanamadım.
Doğanın dili olduğunu ilk annemden öğrendim ben. Bize bir hikaye anlatırdı çok küçükken. Cinayete kurban giden bir kişinin ölürken; "Yapraklar şahidim olsun" dediğini ve yıllar sonra, yaprakların katile cinayeti itiraf ettirdiğini.
Ben sabahları yürüyüşe çıktığımda önce doğayı selamlar ve konuşurum onunla. Doğa ile tek yürek olduğum içindir ki, saatlerce yürüsem de doyamam ve hep biraz buruk ayrılırım güneşten, masmavi gökyüzünden, yemyeşil çimenler, çiçekler ve ağaçlardan.
Gülnar Önay, Doğada ve Bahçede Tek Başına adlı kitabında "Hemen her gece, öylesine bir göz atmak, temiz hava almak ve baykuşların ezgisini duymak için çıktığım bahçeden bir türlü içeriye giremem: bir şeyleri kaçırıyorum duygusuna kapılırım- hayır kesin bir şeyleri kaçırıyorum, bu doğru- eve girer ve perdeleri çekerken kesinlikle ne çok şeyi kaçırıyorum! Yaz geceleri Samanyolu, kış geceleri Orion'u, kocaman bir gökyüzünün çevrelediği sınırsız bir alan...Koş, uç, yüksel yüksel ve yıldızları yakala, sanki bir el mesafesinde, hayat bu kadar mı güzel olur!" der.
Yaşamaktan zevk almayı bilmek, doğanın bize sunduğu nimetlerden faydalanmak gerek, çok güzel bir paylaşım, Allah'ın rahmeti sevgili annenizin üzerinde olsun.
YanıtlaSilAllah razı olsun, teşekkürler😍
Sil