Ölümsüz Ruhun Yolculuğu


Bilim insanları spini sıfır olan ve adını Peter Higs'den alan 'higs bozonu' dedikleri gizemli bir parçacığın diğer parçacıklarla etkileşime girerek onları bir araya getirdiğini ve böylece atomaltı parçacıkların oluştuğunu söyler. 

2012 yılında CERN'de yapılan deneylerde Higs bozonunun varlığı kanıtlanmıştır. Tüm uzayı kaplayan ve gizemli bir enerji alanı oluşturan Higs bozonu etkileşime girdiği parçacıkların hızını düşürerek, enerjiyi maddeye dönüştürür. Bu alanda birleşen kuark ve leptonlar; ilk proton ve nötronları, proton ve nötronlar elektronlarla bir araya gelerek; atomları, atomlar da maddeyi meydana getirir. Burada en önemli nokta; Einstein'ın denklemiyle ispatlanan maddenin enerjinin yoğun formu olduğu ve maddenin enerjiye, enerjinin de maddeye dönüşebildiğidir. Ölümsüz ruhun yolculuğu!

Peter Higs  bir parçacığın Higs ile etkileşimi oranında kütle kazandığını söyler (Higs alanı yapışkan, ağır, ağdalı bir şerbete benzetilir.) Işığın temel birimi olan foton ise bu alanla etkileşime girmediği için  kütlesi yoktur. 

Evrendeki her şeye kütle kazandıran Higs Alanı olmasa tüm parçacıklar ışık hızında hareket eder ve atomlar oluşmazdı. Higs bozonuna 'Tanrı Parçacığı' denmesi bu sebepledir.

Her şey atomlardan oluşur ancak atomaltına inildiğinde titreşen dalga boyları vardır. Hiçlik! Peki yaşam ve tüm bu gördüğümüz evren nasıl oluştu? Dalga boyu dalgacığın kendini tekrarı ise her şey '1' sayısında anlam buluyor.  

Cennet ve cehennem öldükten sonra gideceğimiz bir mekan değildir, öz varlığımızda yaşadığımız haldir, içimizdedir. Kalp kilidi açılıp epifiz bezi aktifleştiğinde cehennem algısı yerini cennet algısına bırakır. Giydirilmiş kimlikleri çıkardığımızda zihnimizdeki matrixden çıkar her şeyi öz varlığımızda birleyerek hakikate tanıklık ederiz. Rabbimizle aramızdaki engeller ortadan kalkar. 

"Sen çekilirsen aradan tecelli eder yaradan."

Perdeler ortadan kalktığında hakiki varlığımıza uyanırız. Ne der hadisi şerifte;

"Hiçbir yere sığmadım mümin kulumun kalbine sığdım."

Zihinsel körlükten kurtulduğumuzda kim olduğumuzu idrak eder ve Hakikat bilinci ile yaşarız. Bu buluşma anına öldükten sonra dirilme denir. 

"İlim ile diri olan ebeden ölmez "

Titreşimimiz yükseldikçe frekansımızla uyumlu olan üst boyut manyetik alanlara uyumlanmaya başlarız. Yedi boyutta her boyutun titreşim seviyesine uygun yedi bedenimizin olduğunu düşünelim. Bilinç seviyemizdeki yükseliş beden titreşimimizi yükseltir ve üst boyutlardaki bedenlerimize uyumlanmamızı sağlar ve bedenler birleştiğinde farkındalığımız artar. Yedinci bedene ulaştığımızda tüm alt bedenler birleşir ve yedinci boyutun kozmik bedeninin hızına(frekansına) ulaşırız. 

Kuran'ı Kerim'de 'biz' denilen üst boyutlardaki bu 7 bedendir. Biz yedi boyutta yer alan her bedenin bilgisine sahibiz ancak deneyimleyebilmek için aşağıların aşağısına indik. Tin Suresi 5. Ayette;

"İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Allah Teâlâ insanı ruh ve beden kabiliyetleri bakımından canlıların en mükemmeli kılmıştır" der.

Cebrail bilgi verir ve yeni biliş hali oluştuğunda Mikail sistemi kişinin hangi boyut bilincinde olduğunu saptarken, Azrail sistemi tüm hücreleri yavaş yavaş üst boyuta çıkarır. Ancak 7'li sistemin üzerindeki bir üst boyuta geçiş İsrafil sisteminin görevidir.

7'li bileşim sistemi bir üst boyuta gecebilmemiz için sürekli tesirler gönderir. (7 uyurlar, mağara metaforu) Bu tesirlerin merkezi kalptir. Yanlış bir adım attığımızda kalbimizde hissettiğimiz burkulma, ezilme, ağrı veya nefes alamama uyarı mekanizmasıdır. Kalbinizi dinliyor ve size gönderilen mesajları anlamaya çalışıyor musunuz? 


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

5 Elemente Göre Kişilik Özellikleri

Mutluluk ve Kitabım

AN'da Yaşamak, Akışta Kalmak