Yaşam hikayemiz gölge benliklerimizde gizlidir. Bu yüzden Bilgeliğin yolu; gölgeler dünyasından geçer ve kendi gölgesi ile hesaplaşmayı başaran BİLGE olur. Gölge benliklerimiz bize sürekli olarak işaretler gönderir ve bizimle fiziksel bedenimiz vasıtasıyla konuşur. Bedenimizdeki ruhsal ve fiziksel sorunlar bir şeylerin yolunda gitmediğinin göstergesidir. Kalbimiz vasıtasıyla yaydığımız hislerimize gözlemci olalım ve bu işaretleri fark etmeye çalışalım çünkü gölge benliklerimizi bastırmaya çalışmak ve görmeden gelmek sorunlarımızı daha da büyütür. Bedenimize ve zihnimize her an gözlemci olarak; zaaflarımız, tutkularımız, bağımlılıklarımız ve duygularımız yoluyla yaydığımız enerjinin farkında olalım ve bizi yönetmesine izin vermeyelim. An'da bilinçli seçimler yaparak gölge benliklerimizden özgürleşebiliriz. Huzurun anahtarı dingin bir zihindir. Zihnimiz sustuğunda içimizdeki BİLGE konuşmaya başlar. Bilge kendi kalbiyle konuşabilendir ve bilgelik büyük bir gücü beraberinde getirir.
Davranışlarımız özümüzün yansımasıdır ve ahlakımız ile ilgilidir. Her birimiz dünyaya tertemiz doğarız ancak yaşam yolculuğumuzda saf potansiyelimizden uzaklaşmak bizi yoldan çıkarır. İmtihanımız potansiyelimizi korumakla ilgilidir. Kibir ve tutkular öz bilincimizi kapatır ve yolumuzda ilerlememizi engeller. İlerleyebilmek için arınmak ve altın gibi olmak gerekir. Altın kararlı bir elementtir kolay kolay tepkimeye girmez, havadan veya sudan etkilenmez, paslanmaz, gümüş gibi kararmaz, bakır gibi donuklaşmaz. Saf haldeyken çok yumuşak olduğu için kolayca şekillendirilebilir. Bu yüzden en kıymetli metallerden biridir.
Biz bu aleme insanlık tekamülünü en üst düzeye çıkarabilmek için geldik. O yüzden heşey Hakk üzeredir ancak hak ve hakikatin üstünü örtmemek kaydıyla. İkilikler aleminde ilahi yasalar çerçevesinde deneyimleriz ve idraklerimiz eylemlerimizi oluşturur. Ne derler; Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Hepimizin içinde her şeyi bilen bir bilge vardır ancak o sese ne kadar az kulak veriyoruz. Kalbimiz vicdanımızın sesidir ve her zaman doğruyu söyler. Bir işin hakkımızda iyi olup olmadığını anlamak için elimizi kalbimizin üzerine koyabilir ve sorumuzu sorabiliriz. Eğer huzurlu hissediyorsak ve kalbimiz ferahsa yola devam. Ancak huzursuzluk ve șüphe varsa tekrar düşünmeli ve bize gönderilen işaretleri farkındalıkla yorumlamalıyız. Hayat sürprizlerle doludur ve her krizin içinden bir çıkış yolu vardır. Krizleri fırsata çevirmek için; umudumuzu kaybetmemek ve hayallerimizden ödün vermeden ilerlemeye devam etmek gerekir. Iç dünyamızı gözlemlemeli ve kim olduğumuzun farkına varmalıyız. Bize hizmet etmeyen her şeyi hayatımızdan çıkararak zihnimizi değiştirmek üzere niyet etmeliyiz. Zihnimiz yalan-dolan ile oyalar durur ve bizi sanal bir matrixe hapseder. Spiral bir döngünün içindeyiz. Döngü değişmez ancak farkındalık değişir. Her döngüde daha derine ineriz. An içinde bilinçte bir değişim yoksa aynı döngü tekrar eder. Aynı AN tekrar tekrar yaşanır. Halden hale evrilebilmek için AN içinde idrak etmek gerekir. İdrak döngüyű değiştirir.
Bilgelik karanlıkta-gizlidir ve nuru ortaya çıkaran nardır. Bu yüzden aşk ateşiyle yanmak gerekir, yaşanmışlık gerekir. Ruhun nuru ile aydınlandığımızda bilgeliği buluruz. Ölümsüz ruhumuzu ölümün esaretinden kurtarmak bizim elimizdedir. Gögüs kafesimizin içinde çırpınıp duran gönül kuşumuzun sesini dinlemeli, kuş dilini öğrenmeli ve gönül kuşumuzu serbest bırakarak sınırlı duyu organlarımız yoluyla algılayamayacağımız görünmeyen alemden haber getirmesine izin vermeliyiz. Hz. Nuh gemi karaya oturunca çevresinde neler olup bittiğini anlamak için kafesteki güvercini serbest bırakmadı mı? Kendi iç dünyamızda bir seyir yolculuğuna çıkarak nefsimizi tanır ve ruhumuz ile bağlantı kurabilirsek benlik denizinde Nuh'un gemisine bineriz.
Ruh bilir, insan arar. Mitolojilerde, rüyalarda, doğada hep o kadim bilgeliği ve ruhu ararız. Karanlık sadece bir perdedir ve mirasımız ışıktır. İç ışığımızı yakarak karanlık perdeyi aralar ve mükemmel olabilmek için yol alırız. Yolumuz bizden yayılan ışıkla aydınlanır, ışığımız ne kadar güçlüyse yolumuz o oranda aydınlıktır ve öyle bir an gelir ki; Ruhun aydınlığı gecenin karanlığını yener. Niyeti doğru olanın yolu eğri olmaz ve bulanlar arayanlardır. Yaşam bir yolculuktur ve amacımız; dünyaya geldiğimiz saflığa geri dönebilmektir.. Sevgiden yaratıldığımızı, özümüzün saf sevgi olduğunu hatırlamaya çalışalım. llahi yasalar düzen ve denge üzerine konumlandırılmıştır ve dosdoğru bir yolda ilerleyenler daima korunup kollanır.
Güçlü bir irade ile bedenimizi kontrol etmeye ve zihnimizin bariyerlerini kırarak kalbimizdeki sevgiye ulaşmayı başardığımızda ilahi bilgi kalp vasıtasıyla akmaya başlar. Aşığın dili; gönlüdür. Zihnimizle inanır kalbimizle iman ederiz. Kalbimiz sevgi ile titresmeye başladığında açılır mana dünyasının sırları...Bilgeliğin kapıları sevgi ile titreşen kalplere açılır. Bizi saran enerji alanıyla sürekli iletişim halinde olan kalbimiz aldığı bilgileri beynimize iletir. Her duygu durumundan etkilenen ve ruhumuzun şarkısını söyleyen kalbimiz ritmini ve elektrokardiyogram yapısını değiştirerek, ürettiği sinyallerle duygusal deneyimler oluşturarak bilişsel işlevi etkiler. Aklımız kadar yaşar, yüreğimiz kadar paylaşır ve dünyayı kalbimizde taşıdığımız hislerle orantılı olarak görürüz. Kalbimiz temizlendiğinde nefsimiz doğru yolu bulur.
Duygularımızı gözlemleyelim, bize ait olduğunu kabul edelim, hangi mesajı vermeye çalıştığını idrak edelim, mesajımızı aldıktan sonra derin bir nefesle serbest bırakalım ve yerine sevgiyi koyalım. Koşulsuz sevgiyi. Değer verdiğimiz insanların kendi seçtikleri yolda kendi seçimleri ile yürümelerine izin vermek koşulsuz sevgidir. Koşulsuz sevgi ile titreşmeye başladığımızda enerjimiz katlanarak büyür ve bize geri döner.
Sürekli bir arayış içindeyiz çünkü DNA iplikçiklerimizde kayıtlı olan kodları uyandırmaya, ol demeye ve oldurmaya geldik. Bedenimiz frekansımızı istediğimiz istasyona ayarlayabileceğimiz bireysel bir alıcı-vericidir. Beden, zihin, ruh üçlemesinin senkronizasyonu ile enerjik bedenimizi aktive ederek Epifiz bezimizin tam anlamıyla çalışmasını ve beynimizin frontal lobunun amigdala üzerinde tam bir hakimiyet kurmasını sağlayabildiğimizde yüksek bir farkındalığa ulaşır ve bedenimize gelen tesirleri dönüştürerek kendimize hizmet eder hale getirebiliriz. Amigdala; beynimizin korku, kaygı, öfke ve endişe gibi duygu alanlarını yöneten bölgesidir. Korku, öfke, endişe gibi duygulardan kurtulabilmek için bağımlı olduğumuz her şeyi geride bırakmalı ve hayatın gizemlerini keşfetmek üzere yola koyulmalıyız. Ev sahibi evde ise eve giren çıkan her şeyi kontrol edebilir.
Zirveye çıkmak için ağırlıklarımızı bırakmak gerekir. Affedememek, kendimizi değersiz hissetmek, suçluluk duygusu özgürlüğümüzü kısıtlar. Bu yükler sırtımızdayken huzurlu olmak mümkün değildir. Geçmişle hesaplaşmaya devam ettiğimiz sürece an'da yaşayamayız. Kendimize merhamet ve şefkatle yaklaşarak geçmişi serbest bırakmalıyız. Geçmişe bağlı kalmak kibir ve egonun bir sonucudur ve geçmiş serbest bırakılmadığı sürece gelecek değişmez çünkü geçmişi ana taşıyarak sürekli tekrar tekrar yapılandırırız.
Bir nehir gibi akan hayatla barışmalı, hatalarımızla - günahlarımızla kendimizi sevmeli ve tutunduklarımızı serbest bırakarak bu akışa ayak uydurmalıyız. Değerli olduğumuzu hissettiğimizde değer görür, kendimizi sevdiğimizde seviliriz. Dünü dünde bırakmalı ve yeni şeyler öğrenerek geleceğimizi gün be gün yapılandırmalı, hayatın akışına uyum sağlayarak neşe, keyif, coşku içinde yaşamalıyız. Ne der sufiler:
"Sen su gibi ak. Her daim yenilen. Her gün yenilen. İki günün aynı olmasın. Dünü dünde bırak yeni şeyler öğren.”
Zanlarımız bilinçaltımızdaki kayıtlarla ilgilidir ve zannettiğimiz şekilde yaşarız. Zanlarımız duygusal travmalar yaratır ve bu travmalar; göğsümüze oturur, kalbimizi sıkıştırır, boğazımızda düğümlenir, midemizi burkar, ayaklarımıza kara sular indirir. Travmalarımızın arkasında genellikle negatif zanlar vardır ve kendimizi sevmeye başladığımızda bir çok duygusal travma çözülür.
Bilinçaltımızdaki holografik fotoğraflar sürekli çoğaltılır ve biz hep aynı filmi izleriz. Olumlama ve imgeleme bilinçli yaratımdır ve bilinçaltımıza istediğimiz resmi koymamızı sağlayarak gerçekliğimizi değiştirir. Örneğin bilinçaltımızda yetersizlik ile ilgili negatif bir kayıt varsa onun yerine başarabileceğimize dair pozitif bir kayıt koyabiliriz. Yaşam bir seyir yolculuğudur ve bu yolculuğu seçimlerimiz şekillendirir; mutluluk bir seçimdir.
Dışarıda savaştığımızı sanıyoruz ancak dış dünyamızı bilinçaltımızdaki fotoğraflar şekillendirir yani savaş aslında iç dünyamızdadır. İç dünyamızdaki savaş bitip yerini sessizlik ve dengeye bıraktığında dışımızdaki dünya yeniden şekillenmeye başlar. Zanlarla dolu bir zihin sağlıklı değildir. Sınırlı olduğumuzu düşünmek, kendimize güvenmemek, suçluluk duygusu, gücümüzü başkalarına vermek ve değersiz hissetmek negatif zandır. Kendimizi sever, değerli olduğumuza inanır, başarı odaklı ilerler ve yaşamdan keyif almaya başlarsak negatif zanlar silinir ve anlamlı bir hayat yaşamaya, güzel hikayeler biriktirmeye başlarız.
Bilinenden bilinmeyene doğru bir yolculuk yapıyoruz ve bu yolculukta emin olduğumuz tek şey bizi değiştirip dönüştüreceği ve gizli hazinemizi bize bulduracağıdır. Bu yolculuk yaşam amacımızı gerçekleştirebilmemiz için bizi destekler, yönlendirir ve yoldan çıktığımızda uyarı mesajları gönderir. Eğer biz gönderilen mesajları anlamakta zorlanırsak gelen mesajlar gittikçe sertleşir. Hastalıklar, kaza ve aksilikler bize bir şeylerin yolunda gitmediğini anlatmak için gönderilen işaretlerdir. Evren işaretler ve simgeler yoluyla her an bizimle konuşur. Bu işaretleri okumak bilgelik yolunda ilerlediğinizi gösterir. Özgür irademize saygı duyan ancak iletişim kurduğumuzda bize yardım eden bir sistemin koruması altındayız.
Doğanın matematiksel bir örüntüsü vardır. İyilestirici ve onarıcı bir titreşim yaymak üzere kodlanmıştır. Bu yüzden doğaya çıktığımızda rahatlar ve şifalanırız. Însan doğadan uzaklaştıkça kalbi sertleşir. Doğa ile insan birbirine derinden bağlıdır ve birbirini etkiler. Ruh hastalanmadan beden hastalanmaz ve bedenin ilacı doğada gizlidir. Ruhumuz ile uyum içinde olmayı başardığımızda hayatla sevgi temelli bir iletişim kurar, sevgi-dili ile konuşmaya başlarız. Sevginin iyileştiremeyeceği yara yoktur. Ruhumuz ve bedenimiz arasındaki uyumun ve akışın farkına varmaya çalışalım. Fiziksel dünyadan çok daha fazlasının olduğunu söyleyen iç sesimize kulak verelim. Anlamaya niyet edelim ve bizi ruhani aleme yönlendirmesine izin verelim. Bu iç bilgi; kendimizi bilmemizi, kendimizi bulmamızı ve kendimiz olmamızı sağlayacak bir yolculuğa çıkarır bizi. Bizi bize bizimle anlatan bir yolculuktur bu...Dünya'da fiziksel yaşamı deneyimlemeye gelen ruhlarız ve evimiz çok uzaklarda...O yüzden içimizde hep bir yuva özlemi ve yalnızlık hissi vardır. Biz-Ruhu olan bir beden değil ayrıca bedene de sahip olan bir RUH'uz ve gerçek özgürlük ruhumuzla uyum içinde olabilmektir.
Bedenimiz bir enerji alanıdır ve dönüşüme açıktır. Manyetik alanımızdan yayılan enerji dalgalar halinde yayılır ve hayranlık uyandıracak şekilde bize geri döner. Bizim için en güzel olanın geleceğine inanarak hayatı sevgi ile kucaklayalım. Gücümüzü keşfedip kim olduğumuzu idrak ettiğimizde; değişim başlar. Pozitif değişim bolluk, bereket, mutluluk ve huzuru getirir.
YouTube Kanhttps://youtube.com/@hakikattektir999?si=GOFbC6XdaAya47W7alım
🍀🌿🍀Hocam yolumuzu aydınlatıyorsunuz, minnettarım 🙏
YanıtlaSil🌻
Sil