Uyanma Vakti Geldi


Derin nefesler alarak kalbimize odaklanalım ve karanlığı aydınlatan ışıklar olduğumuzu hatırlayalım. Kim olduğumuzu idrak ettiğimizde maddenin neden bizi mutlu edemediğini de anlarız. Dünya okuluna yaşadığımız acı-tatlı tüm deneyimleri öz varlığımızda birleyerek sevgiyi yapılandırabilmek ve yaydığımız sevgi enerjisi yoluyla dünyayı dönüştürebilmek için geldik... 

Her birimiz kendi karanlığımızla savaşırken umutsuzluğa düşüyor ve kim olduğumuzu unutuyoruz. Bedenimizin deneyimlemek amacıyla kullandığımız bir avatar olduğunu, özümüzün ise ölümsüz, sonsuz, sınırsız ruh olduğunu unutuyoruz. Görevimiz iyi niyet ve sevgi ile titreşerek karanlığı aydınlatmak... Karanlıkla savaşmak ve karanlığı yenmek üzere gelen görevlileriz. An içinde gözlemlerken; var olur ve var ederiz...

Karanlık nefsimizdir, nefsimize gözlemci olmalı ve kalbimizdeki ışığı hissederek yolumuzu aydınlatmasına izin vermeliyiz. Biz değişirsek dünya değişir...

İlahi Sistem bizi iyiye ve doğruya yönlendiriyor, destekliyor ve bu ustalık oyununda bize yardım ediyor. Her aşama kayıt altına alınıyor ve bize haber veriliyor. Zihnimizi susturur ve dinlemeyi öğrenebilirsek kalbimizin sesini duyabiliriz. Kaçıncı sınıfta olduğunu, oyunun hangi aşamasında olduğunu hiç düşündün mü? Yapılandırılmış zihninle mi ilerliyorsun yoksa kalbinin sana fısıldadıklarını duyabiliyor musun? Rüyalarını, yaşamındaki eşzamanlılıkları ve en önemlisi seni karanlığa ve maddi dünyaya odaklayarak hep daha fazlasını isteyen, doymak bilmeyen zihnini gözlemleyebiliyor musun? Zihnindeki karanlık noktaları, sana hükmeden gölge benlikleri görebiliyor musun? 

Kalbimizin aydınlığı nefsimizin karanlığını yendiğinde titreşimimiz öylesine yükselir ki aynı sarmalda dönüp durmaktan çıkar ve dikey bir sıçrama gerçekleştiririz ve oyunun kahramanı oluruz. Bu okulu bitirmenin ve diplomamızı alarak mezun olmanın tek bir yolu var; iç ışığımızı yakmak ve karanlıkları aydınlatarak dosdoğru bir yolda ilerleyebilmek. Tüm kışkırtmalara, oyalamak isteyenlere, yoldan çıkarmak isteyenlere rağmen sevginin ışığını yaymaya devam edebilmek...

Kalbimizdeki ışığı söndürdüğümüzde kalbimiz kararmaya başlar ve titreşimimiz düştüğü için madde dünyasına hapsoluruz. Madde dünyası dar ve karanlıktır o yüzden kalbimiz sıkışır, daralır, nefes alamadığımızı hisseder ve kendimizi oyalamak için de daha çok maddeye tutunuruz. Hakikat kalbimizde gizlidir, hiç sordun mu kalbine; sen kimsin, yaşam amacın nedir, neden bedenlenerek dünya okuluna geldin, görevin nedir? 

Korkularından arın ve huzur bulduğun yerleri ve insanları gözlemle ancak geçmiş kimyasalların kaydı olan duygularının esiri olmadan, zihnini devre dışı bırakarak gözlemle... Huzur bulduğun yerlerde ve sana huzur veren insanlarla ol... Huzur dolu olduğunda ve sevgi ile titreşmeye başladığında ilahi aşkın yolu görünür ve sır kapıları bir bir açılır. Madde dünyaya olan istek geride kalır ve mana alemine doğru bir yolculuk başlar. Kalbindeki çoşkuyla yol aldığın bu yolculuğu iç ışığın aydınlatır. İçindeki aydınlık ne kadar güçlüyse yolun da o kadar aydınlıktır...

"O Refi'dir, dereceleri yükseltendir, arşın sahibidir. Buluşma günü hakkında uyarmak için emrinde olan Ruh'u kullarından dilediğine indirir." (Mümin Suresi 15) 

"Rabbin her şey üzerinde Hafiz'dir; kollar, korur, gözetir." (Sebe Suresi 21)

Bilinçaltımıza giden sihirli kapıyı açabilmek, gizli hazinemize ulaşabilmek ve kim olduğumuzu keşfetmek için rüyalarımızın rehberliğinden faydalanabiliriz. Kuantum bir bilgisayar olan beynimizdeki kodlara rüyalarımız vasıtasıyla ulaşabilmek mümkündür. Bu kodları çözmeye başladığımızda öz varlığımızdaki hakikate tanıklık etmeye başlarız ki bu tanıklık zihnimizi sakinleştirir ve kalbimizin sesini duymamızı sağlar. 

Rüyalarımızda bilinçaltı kayıtlarımızı inceleyerek farkındalıkla hareket edebilir, kendimizi şifalandırabilir, gün boyunca yaptığımız yaratımları değerlendirerek bir sonuca ulaşabiliriz. Rüyalarımızı doğru bir şekilde analiz edebilirsek rüyalarımız bize rehberlik eder ve tekamül yolculuğumuzda eşsiz bir yol gösterici haline gelerek kişisel ve ruhsal gelişimimizle ilgili bilgi verir. 

Rüyalarımız, algılama biçimimiz ve kişilik yapımızla yakından ilişkilidir ve iç dünyamız ile ilişki kurmamızı sağlayan bir rehberdir. 

Duygu, düşünce ve davranışlarımızı gözlemlemek ve rüyalarımızın derin bilgeliğinden faydalanmak beynimizdeki kodların açılmasını sağlar, farkındalığımız artar ve bilgelik yolunda ilerlemeye başlarız. Farkındalığımız arttıkça yaşamın da bir rüya olduğunu anlar ve rüyamızı yönetmeye başlarız. Alem içinde alemler...

"Yemin olsun sen bundan gaflet içindeydin. Ama perdeni üstünden kaldırıverdik. Bugün gözün keskin mi keskin." (Kaf Suresi 22)

"Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, o m körlük ederse kendisi zararına..." (Enam Süresi 104)

Bir nöron büyütüldüğünde; yapısındaki organik çiplerin -elektrik vasıtasıyla- neredeyse yaptığımız her şeyi kontrol ettiği görülmüş. Düşünmekten tutun da duyularımız vasıtasıyla algıladığımız her şey nöronlar tarafından algılanır.

Nöronlar ucundaki dentritler vasıtasıyla diğer nöronlar ile haberleşirler. 

Beynimizde yüz milyar nöron var! Koca bir evren! Her nöronda milyarlarca protein var! Belirli görevi olan milyonlarca minik makine! 

Rüya gördüğümüz esnada duygularımız devrededir; susar, acıkır, üşür, sevinir, güler, acı çeker, boğulma hissi yaşarız, her şey gerçek gibidir ancak rüya gördüğümüzü uyandığımızda fark ederiz. Bu esnada bedenimiz de gördüğümüz rüyaya gerçekmiş gibi tepkiler verir. Kortuğumuzda ter içinde ve kalp çarpıntısı ile uyanırız. Korku dolu bir rüya gördüysek rüya olduğunu anladığımızda seviniriz. 

Rüyalar gördüğümüz ve rüyadan uyandığımız bu dünyanın gerçek olduğunu düşünüyoruz. Bir rüyanın içinde olduğumuz için Dünya gerçekmiş gibi geliyor olabilir mi? Ya da ölümün rüyadan uyanmak olduğunu düşündüğünüz oldu mu? 

Bedenimizde eşsiz bir alem var. Biz duyguların, hislerin, anıların, düşüncelerin, arzuların, yansıtmaların, şartlanmaların ve bağlanmaların dünyasında yaşıyor ve renkli rüyalar görüyor olabilir miyiz? 

O halde soru şu; rüyayı gören kim? 

Yaşadıklarımız bizim bilincimizde gerçekleşiyorsa ve biz seçiyorsak bizim rüyamız mı?

Asıl soru; SEN kimsin?

Sonsuzluğun bilgisi notalara da kodlanmıştır. Müzik notalarının 'DO' notası ile başlayıp 'DO' notası ile bitmesi geldiğimiz saflığa geri döneceğimizi anlatır. 'HAY' dan gelir 'HU'ya doğru yolculuk yaparız. 'Do' notası aynı zamanda sonsuzluğu anlatır. 

'La ilahe illallah' dediğimizde 'LA' notası ile kelam dile gelir ve boğaz çakramız açılır. 

Her şey döngü ile ilgilidir ve bir bütündür. Hepimiz bütünün bir parçasıyız ve bir araya geldiğimizde anlamlıyız. Tüm notaların bir araya gelip bir besteye can vermesi gibi. 'Si' yedinci notadır ve yedi mertebe aşıldığında sonsuzluğun kapısı açılır. Tekrar 'DO' notası gelir; geldiğimiz saflığa geri dönüş...





 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

5 Elemente Göre Kişilik Özellikleri

Mutluluk ve Kitabım

AN'da Yaşamak, Akışta Kalmak