Hayal Et- Canlandır- Gerçekleştir
Duyularımız vasıtasıyla çevresiyle sürekli iletişim halinde olan harika bir beynimiz, beyinden gelen veriler doğrultusunda şekillenen duygusal bir bedenimiz ve sınırsız potansiyeli olan bir ruhumuz var. Beynimiz tasarlar ve ön loba sunar. Ön lob bir orkestra şefi gibi beyni ve bedeni yöneterek kendine sunulan verileri resim haline getirdiğinde gerçekliğimiz oluşur. Görüntü ön lobda belirdiğinde; sinir hücreleri tarafından sinir hücresi ağı biçiminde bir hologram oluşur. Beyinde oluşan ve talamus tarafından bilinçaltına taşınan bu hologram bilinçaltı tarafından onaylandığında bedene gönderilir ve beden gelen bilgi doğrultusunda kimyasallar salgılamaya başlar
Amino asit olan peptitler hormonlara bağlı bilgilendirici maddelerdir ve peptitler RNA ile kopyalandığında DNA tarafından kaydedilir. Amino asitler tüm bedene dağıldığında beyinde de üretilir. Beyinden bedene giden bu süreç bedenimizin beynimizde yaşadığı anlamına gelir mi?
Beynimiz deneyimlerimizin daha verimli olmasını sağlamak amacıyla gerçekliğimizi yaratan imgeleri hayal edebilen bir bilgisayardır ve yaşamına gözlemci olmayı başaran bir üstat bu bilgisayarı istediği gibi programlayabilir. Sadece hayal ederek ve imgeleyerek! Beynimizin ön lobu enerjinin harekete geçmesini sağlayarak bizi hayal edebileceğimiz veya hayal dahi edemeyeceğimiz olasılıklarla dolu kuantum alana bağlar. Kuantum alanda eşleştiğimiz potansiyeli enerjiye dönüştürmeyi başarabilirsek holgrafik (hayal eden) beynimiz enerji ve bilinci birleştirerek gözlemci konumuna geçer ve düşündüklerimizi gerçekleştirir. "Ol der ve olur."
Anılarımız beynimizde depolanan kimyasallardır. Geçmiş kayıtları barındıran hipotalamus geçmişte yaşamaya başlayarak anıları canlandırdığında peptitleri içeren nöronların oluşturduğu belleği ana salgı bezimiz olan ve 'ol deyince olduran' hipofiz bezine gönderir. Spirütüel öğretide 7. Mühür olarak adlandırılan hipofiz bezi, beynimizin tam ortasında bulunan, bazı hormonlar salgılayarak neredeyse tüm vücudumuzun hormonal yönetimini kontrol eden endokrin bezlerinden biridir. Hipofiz bezi bilgiyi bedenin kan dolaşım sistemine aktarır. Ruh ile beraber çalışan hipofiz bezinin gönderdiği bu kimyasallar hormon formundaki amino asitlerdir. Geçmiş travmalarımıza yapışan amino asit ve peptitler yıkıcıdır ve bedenin yaşam gücünü tüketir. Amino asitler böbrek üstü bezlere ulaştığında sakinleşmeyi sağlamak üzere kan dolaşım sistemine steroitler pompalanır. Bizi geçmişe bağımlı tutan da acı çektikten sonra pompalanan bu steroitlerin verdiği rahatlama hissidir. Kendimizi iyi hissetme hali içerisinde olmayı başaramadığımız için bu kimyasala bağımlı oluruz. Farkında olmadan sürekli anıları canlandırmamız bu yüzdendir. Ancak sürekli tekrarlanan bu durum toksik hale girmemize yol açar ki bu kronik depresyonu tetikler.
Geçmişte yaşadığımızda duyguları aktif hale getiririz ki bu durum sonucu beden geçmişte yaşayan bir ölüden farksız hale gelir ve hipofiz bezi ölüm hormonu salgılamaya başlar çünkü duygusal bağımlılıklar yüzünden ruh sıkışmış, nefes alamaz hale gelmiştir.
Kişiliğinizde ve gerçekliğinizde istenen değişiklikleri yaratabilmek için; deneyimlemek ve öğrenmek istediğiniz herşeyi yazın ve sık sık yazdıklarınıza odaklanın. Böylece sinir hücresi ağlarınızı kendi isteğiniz doğrultusunda değiştirebilir ve yeniden programlayabilirsiniz.
Dünya'nın bir okul, bedenlerimizin bir deneyim aracı ve yaşadığımız her şeyin deneyim olduğunu anladığımızda bizi geçmişe bağlayan duygulardan özgürleşiriz. Bu özgürlük berrak bir zihin ile an'da yaşamamızı sağlar ki yaşam ustası haline geliriz.
Geçmişle meşgul olmak kimyasallara bağımlı duygusal bir beden yaratır. Yaşamımızın mimarı olmak istiyorsak geçmişten özgürleşerek kişiliğimizi yönetebilmeli ve an'da yaşayarak her şeyi şimdiye getirebilmeliyiz.
Kişiliğimizi kontrol altına alarak hayatımıza gözlemci olmayı başaramadığımızda labirentteki bir fareden farkımız kalmaz. Ölene dek koşturur dururuz. Hayatınızdaki önceliklere bakın; ne için yaşıyor, neler planlıyor, nelere odaklanıyor, neler düşünüyorsunuz?
Geçmişte mi, gelecekte mi yaşıyorsunuz? Farkındalıklı bir zihin ile an'ın tadını çıkarabiliyor ve neşe, keyif, coşku içinde yaşayabiliyor musunuz?
Şeytanımızı müslüman etmek; duygu ve düşüncelerimizi kontrol ederek zihnimizi terbiye etmektir. Zihnimize gözlemci olmayı başardığımızda kalp gözümüz açılır. Kalbimiz açıldığında ilahi sistem ile bağ kurmaya ve frekansımız doğrultusunda bilgi almaya başlarız. Mana dünyasının kapıları kalp gözümüz ile görmeye başladığımızda açılır.
Deneyimlerimiz yoluyla öğrenerek gelişmek ve dönüşmek için programlanmış bir simülasyonda yaşıyoruz. Korku, düşünce, duygu ve kaygılardan arınarak mutluluk ve huzuru yapılandırmaya başladığımızda yani bedenimizi kontrol altında tutmayı öğrendiğimizde ÖZ açığa çıkar. Alemlerin kapısını açabilmek için Adem olmak gerekir. Adem olmak her şey ile bir ve bütün halinde olduğunu idrak etmektir. Hiçlik makamıdır burası.
Hepimizin bir kader programı vardır. Düşünce ve duygularımızı kontrol etmeyi başardığımızda alanımız genişler, farkındalığımız artar ve bu programın farkına vararak gelişmeye başlarız. Daha güçlü, daha sağlıklı, daha güvenli, daha gerçekçi hisseder ve sistemle uyumlanarak kim olduğumuzu ve yaşam amacımızı buluruz. Yaşamla birlikte akmaya başladığımızda evrensel bilgi de akmaya başlar ki bu makama bilgelik makamı denir. Bilge kişi; kainat kitabını okuyabilendir.
Gölge benliklerimizle yüzleştiğimizde ve içimizdeki çocuğu; ötekileştirmeden, yargılamadan, suçlamadan, olduğu gibi kabul ederek sevgiyle kucakladığımızda dengelenmeye başlarız. Duygu ve düşüncelerimizi gözlemleyerek davranışlarımızın farkında olduğumuzda frekansımız yükselir ve dikey bir sıçrama gerçekleştiririz. Bir halden başka bir hale geçeriz. Bilincimiz yükseldikçe içimizdeki gücün farkına varır ve her şeyi değiştirip dönüştürebilecek bir potansiyele sahip olduğumuzu anlarız.
Seçimlerimiz korku ya da sevgi temellidir ve korku kısıtlayıp, sınırlayarak bizi dar bir alana hapsederken sevgi genişletip açarak sınırsız ve sonsuz olanla birleşmemizi sağlar.
Korktuğumuz şeyi kendimize daha çok çekmemizin sebebi; enerjimizi korktuğumuz şeye odaklamaktır. Korkularımızla yüzleşmek dönüşmeye başladığımızın göstergesidir. Korkularımızı sevgiyle kucakladığımızda artık korkacak bir şey kalmaz ve gerçekliğimizden çıkar çünkü korkularımız dışsal değil içseldir.
Tekamülün son basamağı; bedenimiz ile birlikte sonsuz yaşamı kazanmaktır. Bedenimiz tek bir hücre gibi birlik ve bütünlük içinde tekamül edemediğinde dağılır. Önemli olan bedenin tek bir hücre gibi birlik, bütünlük ve ahenk içinde olmasıdır ve bu başarıldığında bedenin tekamülü tamamlanır. Tek bir hücre haline gelen beden bir üst boyuta çıkarak yolculuğuna devam eder. Aynı durum Dünya anamız için de geçerlidir ve hep birlikte sevgi ile titreştiğimizde dünyamızda bir üst boyuta evrilir.
Heplikten hiçliğe, hiçlikten tekliğe giden bir seyir yolculuğundayız. Tek hepliği algılayan ve sevgi ile onları bağrına basabilendir. Tekliğini ve hepliğini bilen TEK; hiç olduğunu bilir. Sonsuzlukta bir zerre olduğunu bilir...
🍀🍃🍀sistemin işleyişini çok güzel anlatmışsıniz, teşekkürler 🙏
YanıtlaSil🌻
Sil