Frekansımız Nasıl Yükselir?
Bireysel bilinçte yaşanan sıçramalar gezegensel bilinci yükseltir ve büyük bir çoğunluğa ulaştığında gezegensel dönüşüm başlar.
Çok boyutlu varlıklarız ve hangi boyutta yaşamak istiyorsak o boyutu deneyimleyebiliriz. Odak noktamızı ve frekansımızı eşleştirerek istediğimiz alanda var olabilir ve var edebiliriz. Bedenimiz üçüncü boyut deneyimine uygundur ancak bu bedendeki parçamız yükselişi tamamlamaya en yakın adaydır. Bu yüzden diğer parçalarımız da bizimle bütünleşmek zorundadır.
Zaman bir illüzyondur ve aslında düz bir çizgi değil daireseldir. Her dairesel zamanda farklı parçalarımız bulunur. Biz şifalandığımızda onlar da şifalanır. Yükseldikçe o parçalarla birleşmeye başlarız.
Seçimlerimizi duygu ve düşüncelerimiz şekillendirir. An içinde bir çok şey düşünür ve bir çok duygu durumuna girip çıkarız. Televizyon, telefon, internet vb kaynaklar yoluyla da frekanslar ve resimler gönderilir ve odaklandıklarımız hologramımıza yansır. Üçüncü dünya savaşı frekanslar yoluyla yaşanmakta...Etik değerlerimizle uyuşmayan pek çok şey algı ekranımıza gönderiliyor ve biz farkında olmadan bir çoğunu onaylayarak kabul ediyoruz. Gerçekliği an'da hep birlikte şekillendirdiğimizi unutmayalım. Üçüncü dünya savaşının iki tarafı var; korkuya hizmet edenler ve sevgiye hizmet edenler!
İlgi odağımızı hangi duygu ve düşüncelere yöneltebileceğimizi seçmek elimizdedir ve bir kez bile olsa görüntüyü bilincimize getirmek onu tezahür ettirmek veya ettirmemekle ilgili bir seçim yaratır. Tezahür ettirmek istediklerimize dikkatimizi odaklayabiliriz, istemiyorsak sevgiyle silebiliriz.
Korku çok çabuk tezahür eden ve silinmesi oldukça zor olan bir duygudur. Bu yüzden korktuğumuz şey hemen başımıza gelir. Korku ile ilgili gönderilen tüm kayıtları yaşam hologramınıza almadan değiştirmeyi seçebilirsiniz. Hastalık, kıtlık, savaş gibi korkuya yönelik tüm frekanslardan uzak durmayı seçebilirsiniz. 'Güvendeyim ve korunuyorum, bu duyguya ihtiyacım yok' diyebilirsiniz.
Gerçekliğimiz deneyimlemek istediklerimizi seçmekten ibarettir. Sonsuz sayıda gerçeklik yaratılır ve bekler, bizler frekansımız ile uyumlu olan alandan seçimler yaparak gerçekliği şekillendiririz.
Deneyimlerimizi düşüncelerimiz yaratır. Düşüncelerimizin frekansına uygun alana bağlanarak gerçekliğimizi şekillendiririz. Düşüncelerimiz duygularımızı, duygularımız davranışlarımızı, davranışlarımız alışkanlıklarımızı, alışkanlıklarımız değerlerimizi, değerlerimiz de yaşamımızı şekillendirir. Gücümüzün farkında olmaya başladığımızda frekansımızı nasıl koruyacağımızı öğreniriz. Geçmişe takılı kaldığımızda aynı olayları tekrar tekrar canlandırırken, geleceğe odaklandığımızda endişe ve korku hissederiz...Oysa an'da neşe, keyif, coşku, şükür içinde kalabilsek frekansımız öylesine yükselir ki bizi yüksek titreşimli alanlara bağlayarak hep bu hal içinde kalmamızı sağlayacak enerjileri yapılandırır. Bu gerçekleştiğinde hayatımıza; bolluk, bereket, sevgi akmaya başlar...
Yüksek bir frekansta titreşerek yaşamak en güçlü duadır. Hayatınıza sizin için en güzel olanı getirecek bir duadır! Benzer benzeri çeker; sevgiyle titreştiğinizde sevgiyi, korkuyla titreştiğinizde korkuyu, bolluk ve bereket enerjisiyle titreştiğinizde bolluk ve bereketi çekersiniz. Korku ve kaygı içinde, yalvararak edilen duanın gerçekleşmesi mümkün mü? Duanın sonunu 'amin' diyerek mühürleriz ki 'öyle olsun' anlamı taşır. 'Amin' dediğimizde duamızın gerçekleşeceğine dair inanç ve güven vardır.
Kişisel gelişim basamaklarında ilerlemeye başladığımızda duygusal yüklerden bir bir kurtulur ve yaşamın bir hediye olduğunu anlamaya başlarız ki bu durumda bedenimiz kendini onarır.
Bu gün içinde bulunduğun gerçekliği geçmişteki kod ve kalıplarınla sen yarattın. Eğer beğenmiyorsan kurtarıcı bekleme, sorumluluğu al ve kendini yargılamadan, değiştirmek üzere harekete geç.
An'da mutlu kal. Olmak istediğin kişi ve olayları gözlemle ve duygusal düğüm yaratmadan nötr kalarak serbest bırak ki enerji sana dönsün. Bu bir farkındalık oyunu, gelişmek ve geliştirmek için yaşa. Hayatının kontrolünü eline alarak senin olana sahip çık ve gücünü başkasına verme. Bu oyunun kahramanı sensin ve frekansını ne kadar yükseltebilirsen o kadar ilerlersin.
Değişebilmek ve dönüşebilmek için niyet etmeliyiz. Niyet kapıları açan sihirli bir anahtardır. Gerçekliğimizle ilgili sorular sormak doğru cevapları bulmamız ve çözüme ulaşmamız için gereklidir. Duygusal bağımlılıklarımızın neler olduğunu bulmak istiyorsak hangi döngüde takılıp kaldığımızın farkına varmalıyız. Tekrarlanan düşünce, tekrarlanan duygu ve tekrarlanan davranışlarımızı gözden geçirmeliyiz. Aynı duygu durumunda kaldığımız sürece benzer deneyimler tekrar eder bu durumda yeni bir deneyim yaşamak mümkün olabilir mi?
Hiç bir zamanda ya da mekan da olmayalım, hiç kimse olalım ki an kapısından içeri girerek sonsuz bilinç ile bağlantı kurabilelim. Levhi Mahfuz kayıtlarına ulaşabilelim.
Gücümüzün farkına varalım ve içinde bulunduğumuz olayların bizi yönetmesine izin vermeyelim. Her gün bize verilmiş bir hediyedir ve günümüze sahip çıkalım. "Bugün bana verilmiş bir hediye ve bu günü kendim için yaşayacağım" diyebiliyor musunuz? Bilinmeyene adım atabilmek cesaret ister ve yaşadıklarımıza farklı bir boyuttan bakabilmek için alışkanlıklarımızın ve bağımlılıklarımızın dışına çıkmak gerekir. İşte o zaman kişiliğimiz gelişir ve yeni bakış açımız doğrultusunda yeni ağlar kurulmaya başlar. İçinde bulunduğumuz labirentten çıkar ve kendimizi üst bir boyuttan izlemeye başlarız.
Eksik yönlerimizin farkına varmak ve yeni bir benlikle yeniden varolabilmek için en çok kendimizi tanımaya ve anlamaya ihtiyacımız var.
Farkındalık; bilinçsiz benliğimizin bilincinde olmakla başlar... Tüm düşünce ve duygularımızı gözlemleyerek bilinçli bir şekilde davranmakla başlar... Düşüncelerimizi gözlemleyebilmek ve davranışlarımızı kontrol edebilmek robotik programdan çıktığımızın göstergesidir. Bunu başardığımızda kendimizi değerli hissetmeye başlarız ve özdeğer duygumuz gelişir.
Yeni bir kişisel gerçekliğe izin verdiğimizde beynimizde yeni nörolojik ağlar yapılanmaya başlar. Her şey enerjidir ve atom altına indiğimizde en küçük parça foton adı verilen ışıktır. Işığın salınımı ile frekans yayıyor ve gerçekliğimizi yapılandırıyoruz. Frekansımızla uyumlu olan olay ve kişilere çekiliyoruz.
Hepimiz ortak bilincin bir parçası olduğumuza göre hayatımızdaki insanlar içimizdeki parçaların yansımasıdır. İçimizdeki parçalar iyileşmeye başladığında dışımızdaki yansımalar da değişir.
250 hrtzin altındaki utanç, öfke, kıskançlık, korku gibi duygular kalbimizi karartır ve bedende yıkıcı etkiler yaratarak bedenin ahengini bozar. Hücrelere giden yıkıcı ve yok edici frekanslar hastalıkların fitilini ateşler. Kalpten kan yoluyla tüm bedene yayılan frekanslar tüm organ ve hücrelere yayılır.
'Affet ve huzurda kal' demenin kolay olduğunu ancak bu hali yaşamanın oldukça zor olduğunu biliyorum, ben de bu yollardan geçtim. Çoğu zaman içimizdeki öfkeyi dönüştürmenin gerektiğini farkeder ancak çözüm yolu bulmakta zorlanırız. Örneğin öfke duygusuna kendimizi ifade edebilmek ve ateş enerjisinden faydalanabilmek için bilinçsiz bir şekilde yöneliyoruz ancak dört elementi dengeye getirerek mükemmel olmayı başarabildiğimizde duygulara ihtiyacımız kalmaz. İlk enerji merkezimiz olan kök çakra toprak elementidir yalınayak toprağa basmanızı öneririm, ikinci enerji merkezimiz olan cinsel çakramız su elementidir bol bol su içerek arının, üçüncü enerji merkezimiz ateş elementidir burundan yavaşça nefes alıp burundan hızlı bir şekilde vererek mide ve çevresinde güçlü bir ateş yakın; neşe keyif ve coşko dolu bir ateş ve dördüncü enerji merkezi olan kalp çakramız hava elementidir akciğerlerinizin burnunuz olduğunu imgeleyerek derin nefesler ile havayı içinize çekin ve enerji merkezlerinizi dengelerken gülümsemeyi unutmayın.
Düşük titreşimli duyguları dönüştürebilmek bilinçli bir çaba gerektirir. Doğru soruları sormaya başladığımızda cevaplar gelir. İlk önce tüm sorunların kaynağının kendimiz olduğunu anlamalıyız. Öfkemin, kızgınlığımın, utancımın, kaygımın sebebi nedir diye sormalıyız, elimizi kalbimizin üzerine koyalım ve aklımızdan geçen her soruyu özümüze soralım...
Olay ve insanlara karşı nötr kalmayı başararak sağlıklı bir frekans seviyesine ulaştığımızda kendimizi tanımaya ve hangi problemin hangi duyguyu tetiklediğini fark etmeye başlarız. Bu farkındalığı ulaşabilmek için olanı olduğu gibi kabul ederek şükür duygusunda kalmayı başarmamız gerekir. Şikayet, çaresizlik, suçluluk, tükenmişlik duygularını nasıl dönüştürebileceğimizi sorgulamaya başladığımızda yeni yollar açılmaya başlar.
"Bu duyguları nasıl dönüştürebilirim" diye soralım.
Daha mutlu, daha huzurlu bir hayat yaşamaya niyet etmeli ve çözümler aramalıyız. Gücümüzün farkına varmalı ve bu gücü nasıl aktive edebileceğimizi sorgulamalıyız. Cevaplar dış dünyada değil içimizde...İç dünyamıza yönelelim ve kalbimizin rehberliğinde adım adım ilerleyelim.
Gün içinde yaşadığımız olayların sebeplerini bulmaya ve düşüncelerimizle olan bağlantısını anlamaya çalışalım, altta yatan eşzamanlılıkları görmeye niyet edelim.
“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür…
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür…
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür…”
MAHATMA GANDİ
🙏🌎💧bu dünya hayati bir oyun ve eglenceden ibaret ,hocam minnettarım, teşekkürler
YanıtlaSil🙏♾️
Sil