Matrix
Bir yaşam planı hazırladık ve hakikatimizde var olan bilgeliği ortaya çıkarmak üzere dört meleke ile dünya okuluna bedenlendik. Bu matrixte tek kişiye yer var ancak insan bedeni yüz milyar hücreyi barındıran bir evren. Evrenimizdeki insanlar bedenimizdeki hücrelerin bir yansımasıdır. Bu yüzden yaşamımıza giren her insan bizdeki bir eksikliği göstererek ayna görevi görür, işte bu yüzden önce içe yönelmek ve bedenimizi okumak gerekir. Çünkü her birimiz kendi dünyamızın içinde yaşarız ve iç dünyada bir şey değişmeden dış dünyada da değişmez. Oyunun daha gerçekçi olması için doğum ve ölüm tarihimizin belli olduğu zaman kavramı devreye girer. Hakikatte zaman yoktur ve her şey an'da gerçekleşir zaman bilincin dünya oyununu deneyimleyebilmesi için oluşturulmuştur. Zaman dolduğunda sözleşme biter ve bilinç bulunduğu frekanstan uyanır. Deneyimleyenin bilinç(ruh) olduğunu anlamak büyük bir farkındalıktır ve bu farkındalık etki-tepki dünyasının farkına varmamızı ve hayatımızın kontrolünü elimize almamızı sağlar.
Bilinç bedeni gözlemleyen onu sevk ve idare edendir. Doğduğumuz an'dan itibaren aile, çevre vb girdiğimiz her ortamda beyin sürekli kaydederek zihnimizi oluşturur ve bizi yönetmeye başlar. Uzaktan kumandalı bir robotunuz var ve kumanda sizde ancak siz kumandanın siz de olduğunu unuttuğunuz için robot kendi kendine hareket ediyor gibi düşünebilirsiniz.
Atomaltı parçacıklar ile iletişime giren bilincin sürekli halden hale evrilerek gelişip dönüştüğü bir simülasyonda olduğunuzu hayal edin. Alemde gördüğümüz her şeyin kendi iç alemimizin bir yansıması ile oluşan bu simülasyon bize özeldir. Yönümüzü nereye çevirirsek orayı deneyimlemeye başlarız. Dış dünya iç dünyamızın yansımasıdır. Dış dünya, melek, şeytan, uzaylı hepsi iç dünyandadır. Aklımızı örten zihin perdesinin farkına vardığımızda uyanırız ve tek kişilik bir simülasyonda olduğumuzu, ikilik olmadığını ve her şeyin bize hizmet ettiğini anlarız. "Kul hüvellahu ahad"
Aklımız yeterince özgürleştiğinde kendi karanlığımızla tanışırız ve tutunduğumuz ne varsa bizden uzaklaşır çünkü ruhsal yolculuğa yalnız çıkılır. Yol alıp boyut atladığımızda düş ile gerçekliği ayırt etmeye başlar ve sonsuz huzur içeren mana dünyasının farkına varırız. Madde ile manayı birleştirmeyi başardığımızda; iki alemi aynı an'da yaşamaya ve yönetmeye başlarız. Hayatımıza gözlemci olmayı başardığımızda ise kendi alemimizi yönetmeye başlar, kaderimizin efendisi oluruz.
💧👏🍀muhteşemsiniz, hocam
YanıtlaSil🌻
Sil