Hayatınızın kontrolü sizin ellerinizde mi?
Düşündüğümüz için mi hissediyor, hissettiğimiz için mi düşünüyoruz? Bedeni uykuda tutan bu döngünün ne kadar farkındayız? Hep aynı şekilde düşünüyor ve hissediyorsak zihin kapanına sıkışmış bir şekilde geçmişte yaşıyoruz demektir. Geçmişte yaşadığımız sürece geleceği değiştiremeyiz. Kimliğimiz hangi duygularla şekilleniyor? Duygularımız geçmişin kimyasal kayıtlarıdır. Aynı duygu aynı kimyasalın salınmasını sağlar ve kısır döngü devam eder. Beyin ezberlediği şekilde yaşamaya başladığında gelişimi durur. Oysa yaşam amacımız gelişmek, dönüşmek ve beynimizdeki tüm nöronların ışıldamasını sağlamak.
Düşüncelerimizin yaydığı enerji duygularımızı tetikler ve duygularımız gerçekliğimizi şekillendirir. Geçmişe takılı kaldığımızda aynı enerji ve bilgi doğrultusunda şekillenen aynı elektromanyetik alanda kalırız. Tekamülün en önemli koşulu; düşünce, duygu ve olaylar sonucu alınan deneyimler olduğu için tekamül edemeyiz.
Duygusal bağımlılıktan kurtulmak enerjinin serbest kalmasını sağlar. Bilgelik duyguları gözlemleyerek alınması gereken derse odaklanmaktır.
Rutin davranışlar alışkanlık yaratır ve alışkanlıklarımız gelişimimizi engeller, bedenimiz otomatik davranışlar sergileyerek kontrolü ele alır. Hep aynı şekilde hissediyor, aynı şekilde düşünüyor ve aynı şekilde yaşıyorsak geçmişte yaşıyoruz demektir ve geçmişte yaşamaya başladığımızda yaşlanma da başlar.
Düşüncelerimiz ile gerçekliğimizi şekillendiririz neye odaklanırsak enerjimiz oraya akar. Geçmiş ve gelecek odaklı yaşamaya başladığımızda enerjimiz bölünür ve zaman-mekan bandında sıkışıp kalırız. İşte bu yüzden an'da yaşamak, akışta yaşamak büyük önem taşır.
Düşüncelerimizin yaydığı enerji duygularımızı tetikler ve duygularımız gerçekliğimizi şekillendirir. Geçmişe takılı kaldığımızda aynı enerji ve bilgi doğrultusunda şekillenen aynı elektromanyetik alanda kalır ve tekamül edemeyiz. Tekamülün en önemli koşulu; düşünce, duygu ve olaylar sonucu alınan deneyimlerdir.
Hastalıklara genlerimizin sebep olduğunu düşünürdük oysa epigenetik sonucu öğrendik ki; genlerimiz içinde bulunduğumuz ortam tarafından programlanıyor ve hücrelerimiz alandan aldığı bilgi ile şekilleniyor. Dış ortam vasıtasıyla deneyimler ve deneyimlerimiz sonucu edindiğimiz bilgeliği kaydederiz. Beden sağlığımız üretilen proteinler ile yakından ilişkilidir.
Bedenimizde bulunan tüm organ ve sistemler protein üretir. Hücrenin protein üretebilmesi için gen ifadesi gerekir. Hücre zarı tarafından dış ortamdan algılanan sinyal hücre içindeki DNA'ya iletilir ve gen o sinyal ile uyumlu bir protein üretir. Beden dış dünyadan alınan bilgi doğrultusunda şekillenir, bilgi değişmezse hep aynı protein üretilir ki bu bedenin de hep aynı şekilde kalması anlamına gelir. Bu süreç devam ederse gelişim olmaz ve hep aynı proteinlerin kopyalandığı bir kısır döngü başlar.
Otomatik davranışlar aynı kimyasalları, aynı kimyasallar aynı genetik koşulları devam ettirir. Yeni deneyimler yaşadığımızda; kök hücre sisteminin devreye girerek hasarlı genleri uyarmaya başladığını biliyor musunuz?
Ortam değişiklikleri düşünme ve hissettme döngüsünün değişmesine yardımcı olur. Bedenimiz değişimden hoşlanmaz ve içsel kimyasına geri dönmek ister çünkü eski duygu ve kimyasallara bağımlıdır. Dr. Joe Dispenza; hissetmenin ötesine geçmemiz gerektiğini ve bunu başarabilmek için de yüksek duygularla titreşmemiz gerektiğini söyler. Hislerimiz değiştiğinde gönderilen yeni sinyaller gen ifadelerimizi değiştirir. O halde genlerimizi değiştirmek elimizdedir.
Enerjimiz dikkatimizi verdiğimiz yöne akar. O halde nelere odaklanarak enerjimizi nasıl kullanıyoruz?
Beynimiz deneyimlerimiz vasıtasıyla gelişir ancak dış dünya ile o kadar çok meşgulüz ki iç dünyaya yönelerek yaratım enerjimizi aktif kullanamıyoruz. Dış ortam düşünce ve duygularımızı kontrol ettiği sürece yaşam aynı şekilde devam eder, gelişim olmaz.
Bağımlı olduğumuz duygu dikkatimizi dış dünyaya odaklayarak gücümüzü ve enerjimizi tüketir. Gücümüzü iç dünyaya yöneltmedikçe yaratıcı enerjimizi kullanamaz ve dış dünya tarafından yönetiliriz. İbadet ve ritüeller dış dünya ile bağımızı koparır ve iç dünyaya yolculuk edebilmemiz için enerjimizi odaklar. Dikkatimizi bir yere veya bir şeye değil de hiç bir yere ve hiç bir şeye odakladığımızda mekan ve zamanın ötesine geçerek yeniden var olmaya başlarız. Yeni yaratım için parçalanmış enerjimizi toplamalı ve iç dünyamıza yönlendirerek güçlendirmeliyiz.
Geçmişte yaşarsak; geçmişimiz geleceğimiz haline gelir. Bugün rutin davranışlarınızı gözlemlemeye ne dersiniz? Dünün yarınları yarattığının farkına vararak gözlemleyelim. Sizi kim yönetiyor? Bedeninizin ve zihninizin çizdiği sınırlar içinde bir matrixte mi yaşıyorsunuz? Farkındalıklı seçimler yapabiliyor musunuz? Hayatınızın kontrolü sizin ellerinizde mi?
💧👏👏
YanıtlaSil🙏♾️
Sil