Kader
Etki tepki mekanizmasından çıkan özgürdür ve özgürlük seçme şansını getirir. Burada akıl ve özgür irade vardır. Püf noktası seçimlerimizin kime ait olduğu; etki-tepki prensibi doğrultusunda toplumsal dayatmalar ile mi, farkındalıklı bir bilinç hali ile mi seçiyoruz? Seçimlerimizi geçmiş kayıtlarla dolu olan zihnimizle mi, farkındalıklı iç sesimizi dinleyerek mi yapıyoruz?
İçimize yönelerek sorguladığımızda zihnimiz ile iç sesimiz arasındaki ayrımı görürüz. 'Ben' sandığımız zihnimizin dış dünya tarafından şekillendirildiğini görürüz. 'Ben' dediğiniz kim? Aklınızdan geçen sesleri dinlediğiniz oldu mu hiç? Zihniniz tarafından kurgulanan bir gerçeklikte sizi yöneten sesleri... Geçmişin kayıtları ile şekillenen zihnimizin içindeki sesleri dinlediğimizde neden aynı şeyleri tekrar tekrar yaşadığımızı daha net görebiliriz. Hep aynı şekilde düşündüğümüz için aynı duyguları hisseder ve aynı şekilde davranırız. Genellikle öz varlığımız ile güçlü bir bağlantı kurmayı başaramadığımız için değerli olmadığımızı, sevilmediğimizi düşünür derin bir yalnızlık ve mutsuzluk hissederiz. Sevgiyi ve ilgiyi dış dünyada aramaya başlarız. Bize kendimizi değerli hissettirecek, bizi sevecek insanlar ararız. Ancak değerli olduğunu hissetmeyen değer, sevildiğini hissetmeyen sevgi bulamaz. Çünkü dış dünyamız iç dünyamızın yansımasıdır.
Düşüncelerimizde bir değişiklik olmadığı için aynı olayı tekrar tekrar yaşar ve bu duruma karma ya da kader deriz. Oysa zihni susturmak ya da eski düşünce yapımızı değiştirerek yeni kayıtlar koymak ve farkındalıklı hareket ederek beynin kimyasal kayıtları olan duyguların kölesi olmamak elimizdedir.
Zihnimizdeki kayıtların farkında olmadığımızda bizi zihnimiz yönetir, etki-tepki dünyasında yaşayan bir robot gibi! Zihnimizin bizi yönetmesine izin verdiğimizde ego kaynaklı bir sarmalın içinde hapsoluruz ve ruhumuz ile olan bağlantımız zayıflar. İşte bu yüzden namaz, meditasyon, yoga vb uygulamalarla zihni susturarak içimizdeki öz ile bağlantı kurmak hedeflenir. Zihnimiz sustuğunda kalbimiz konuşmaya başlar; sevgi, merhamet, şefkat ortaya çıkar.
Kuantum yasası, sonuca odaklanmamız ve sonucu gözlemlememiz gerektiğini söyler. Nasıl ve neden demekten vazgeçtiğimizde ve akışa teslim olduğumuzda; İlahi sistem bizi yeniden organize eder. İlahi sisteme güvenmeli ve yolundan çekilmeliyiz ki; sistem sorunu çözsün. Çünkü akışa güvenmeyip, endişe içinde olduğumuzda, stres hormonları salgılanır ve korku oluşur. Korku bizi zamana odaklar; geçmişin kaygıları, geleceğin korkuları içine hapseder. Bu durumdan kurtulabilmenin tek bir yolu var: "Hiç Olmak"
Hiç olmak; olaylara verdiğimiz tepkileri değiştirmek ve bilinmeyene güvenle adım atabilmektir. Bedene an‘da yaşamayı öğretmektir. Sıkışmış enerjiyi serbest bırakıp an’da kalmaya devam ettikçe; biyolojimiz değişir, çakralarımız aktifleşir ve frekansımız yükseldiği için hayatımıza mucizeler akmaya başlar.
Beden zaman ve mekana bağlı yaşar bilinç ise an'dadır, hiçliktedir. Hiçlik boyutunda kalabilecek cesareti gösterebilenler madde bedeni arkada bırakır, tüm sıfat ve fiillerden arınır, Aynaya bakmayı bırakır, aynanın arkasındaki sırrı görür. O zaman an'da akışla bir ve bütün olmayı başarır. Gelecek ve geçmişin zincirlerini kırar ve tüm gerçekliğe tanıklık ederek kader üzerinde hakimiyet kurmaya başlar. Kim olduğunu idrak eden, geçmişinden getirdiği ve ben dediği giydirilmiş kimlikleri, tutunduklarını bırakan ve yüksek bir frekansta sevgi ile eş şekilde titreşebilen kamil insan kaderinin efendisi olur.
Beden odaklı ve zihinde yaşayanlar için etki-tepki dünyasında, kader tarafından sınırları çizilmiş bir alanda yaşamak; korunma ve güvenliği de beraberinde getirir. Kamil insan ise yasaların üzerine çıkar ki bu durum dalgalar üzerinde sörf yapmak gibidir ve Kamil İnsan için özgür irade prensibi işler. Ancak burada da öyle bir durum söz konusudur ki; Kamil insan tam bir teslimiyet ve tevekkül içinde olduğu için Allah'a teslim olmuştur ve evrensel akışla uyum içinde yaşar. Yüksek bir ahlak ve tevazu içinde hareket eder. İnsanlığın yükselişini hedefleyen kamil insan yaydığı sevgi enerjisi ile sistemi besler böylece hem insanlığın hem de dünyanın gelişimine katkı sağlar. Bilinçli Kamil İnsan yaptığı her eylemin farkındadır ve sağ duyu ile hareket eder. Yıldız etkileri aydınlanmış insanları etkilemez çünkü kendini aşan Kamil İnsan olayları bir üst farkındalık boyutundan gözlemler ve kaderin üzerine çıkarak gerçekliği etkiler.
O halde kaderimizin belirlenmiş olup olmadığı bakış açımız göre değişir. Hayatınızdaki seçimlerinize bakın. Siz mi seçiyorsunuz, geçmişteki koşullanmaların kaydı olan zihniniz mi?
Biz kimiz? Kimlik giydirilen mi, kimliksiz olan mı? Eylemlerimizin ne kadarı geçmişimize bağlı?
🍀🫒🍀🙏
YanıtlaSil🦋
Sil