Matrix

 

    Bir üst boyutun içinde yaşıyoruz. Bu demektir ki o boyut tarafından yönlendiriliyoruz. Gerçekliğimizi bir üst boyuttan gelen tesirler yapılandırıyor. Anne ve plasenta ilişkisi gibi. Bir annenin bebeği ile arasındaki bağ gibi. Makroda olan mikroda da vardır ve evren iç içe geçmiş katmanlardan oluşur. Anne karnındaki bir bebek bedenen yeterli gelişimi sağlayarak dünyaya doğması için plasenta tarafından korunup beslenir. Dünyamız da ruhsal gelişimimizi sağlamamız için bizi destekleyen bir üst yapının koruması altındaki bir simülasyondur, matrixtir. Ruhsal gelişim aşamalarını tamamlayanların çıkabileceği ve böylece bağlı olduğu boyuta geçiş hakkı kazanacağı bir matrix!

    Bu günlerde 3. boyut içinde simülasyon bir gerçeklikte yaşadığımız ve 5. boyuta geçeceğimiz ile ilgili bir çok yayın var. Aslında ifade şekli değişmesine rağmen tüm peygamberler ve bilgelerin dedikleri ile örtüşüyor. Dünya hayatının bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğu Kur'an'ı Kerim'de de vurgulanır, cennete ulaşabilmek için akıl ve vicdan ile yol alarak dosdoğru yol üzerinde olmamız öğütlenir. 

    Düşünce ve duygu kontrolü kadim bir bilgelik içerir. Varoluşun özü; düşünce ve bilincin yansıması olan enerji ve ışığın görünen ve görünmeyen dalga boylarıdır. Düşünce ve inançlarımız yoluyla yaydığımız frekans ile uygun dalga boyları ile eşleşiriz... İnandığımız şeyi bize yansıtan bir gerçeklik içinde varlığımızı sürdürürüz. Düşüncenin yansıttığı enerjiye göre şekillenen bir dünyada yaşıyoruz ve üst boyuttan yansıtılan frekanslar bizden oraya yansıyanlardan ibaret. Hayat Aynası!

    Zihnimiz bilgi toplayan ve analiz eden bir yapıya sahiptir. Zihnimizin oluşturduğu veri tabanı gerçekliğimizi şekillendirir. Bizim asıl değerimiz bilincimiz ve bilincimize yaptığımız katkıdır. Ruh bir bilinçtir. Bizler ruhun mikro parçacıkları, uzantılarıyız. 

    Üst boyutlarla eşleşebilmenin yolu yüksek bir algı ve almaya, gelişmeye, dönüşmeye açık bir bilinç ile mümkündür. Kendimizi geliştirerek kim olduğumuzu kavrar ve sınırlı olduğumuz düşüncesinden çıkabilirsek bize yansıtılan ilüzyondan çıkar ve kendi gerçekliğimizi kendimiz yaratırız. Böylece de bir üst boyuta uyumlanarak matrixten çıkarız. Zaman ve mekan algısından çıkar ve an'da yaşamaya başlarız. 

    Bütünün bir parçasıyız. İkilik, içinde bulunduğumuz matrix ile ilgilidir. İyi-kötü, doğru-yanlış, melek-şeytan hepsi bizim ruhsal gelişimimizi sağlayarak matrixten çıkabilmemiz için yapılandırılmış sanal oyunlardır. Kimisi bu oyuna kendini öylesine kaptırır ki  kendini bedenden ibaret sanır ve dünyanın taşına toprağına karışır. Kim olduğunu, nereden geldiğini unutur. Sanal bir oyunun içinde kaybolur. Benzer deneyimler içinde acı bir hayat yaşarken kendi öz gerçeğinden uzaklaşır. Cehennem bilinci içinde, etki-tepki dünyası içinde sıkışıp kalır. Bu dünyanın bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu, sanal bir matrix olduğunu anlamaz. Yaşadıklarına öylesine kaptırır ki kendini hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar ve hiç yaşamamış gibi de ölür.

    Bize gönderilen tesirlerin bizden yansıyanlar olduğunu anlamaz. Dünya'nın bir geçiş yeri olduğunu anlamadığı için de cenneti dünyada yapılandırmaya çalışır. Oysa dünya ruhun gelişimi için kurulmuş bir Matrix'dir ve bu yüzden de bir çok sınav içerir. En büyük sınav da tutunmamak, serbest bırakabilmek ile ilgilidir. Bize tutunmamayı öğretebilmek için ölüm bile kurgulanmıştır. Ölüm içinde yaşadığımız sanal gerçekliğin bir sonucudur ve sadece bir ilüzyondur. Aynı anda birçok paralel evrende birden yaşarız. Bir evrende öldüğümüzde farklı bir evrende doğarız. Tüm yaşamlarımız bir deneyimden ibarettir ve tek amaç dünya okulundan mezun olabilmektir.

   Zaman ve mekan yoktur, an vardır. Bu durumda reenkarnasyon da olamaz. Her şey aynı anda gerçekleşir ancak zaman kapıları vardır ve bilinç bir kapıdan içeri girdiğinde zaman ve mekan algısı ile sınırlandırılır. Bedenimiz bu dünya yaşamı için yapılandırılmış biyolojik bir robottur. Bilinç bedenin içinde değildir, bilinç bedeni gönderdiği tesirler yoluyla yönetir. 

    Kısaca özetlersek bizler ruhu da olan bedenler değil, aynı zamanda biyolojik bir bedene de sahip olan ruhlarız. Bizi sınırlayan tek şey sınırlı olduğumuza inanmaktır.