Avatar Beden

 


Avatar diyebileceğimiz biyolojik bir bedenin içindeyiz ancak şuurumuz kapalı, çünkü geldiğimiz yeri ve kim olduğumuzu unuttuk. Avatarı yönetmek ve deneyimlemek için geldik ancak avatarın kölesi olduk. İlkel benlikle hareket etmeye, deneyimlemek için ödünç aldığımız avatara ben demeye başladık. Ben dediğimiz an'da da zaman ve mekan algısı ile sınırlandık ve avatar bedenimizin içinde sıkışıp kaldık. 

Etkilere tepki vererek yaşadığımızda ve bilinçlilikle hareket etmediğimizde özgür irademiz yoktur ve biyolojik bir robot olan avatar bedenin bizi yönetmesine izin veririz. Biz hangi ben'iz? Ben dediğimiz beden mi yoksa bedene tesirler gönderen gözlemci ben miyiz? Yöneten miyiz, yönetilen miyiz?

Duygularımız bizi yönetmeye başladığında kabir olan bedende yaşamaya başlar ve dünyaya bağımlı bir yaşam süreriz. Uzaklardaki evimizi unutur ve dünyanın taşına toprağına karışırız. 

İyi niyet ve sevecenlik gibi duygulara sahip olmak iyidir ancak duygusal olmak, duygusal girdaplar içinde kaybolarak duygularımızın bizi yönetmesine izin vermek tehlikelidir. Duygular beynin kimyasal salınımlarıdır ve kalp sesi ile ilgisi yoktur. Kalp bize her zaman doğruyu söyleyen, bizi doğru yola yönlendiren bilgedir ve neşe, keyif, coşkunun olduğu yerdedir. Acının kaple alakası yoktur, acı beynin salgıladığı bir kimyasaldır. Saf bir bebek acı duygusunu bilmez, rahat ve neşelidir. Endişe, acı, keder, yalnızlık gibi duygular çevreden öğrenilir ve beyin benzer duygu durumunda aynı kimyasalı salgılayarak aynı olayın tekrar tekrar yaşanmasını sağlar.

Çocukken yaşadığımız tüm duygular hafızamıza kaydedilerek kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya aktarılır ve yaşanan benzer bir olayda tetiklenerek bize aynı travmayı yaşatır. Bu durumda geleceği şifalandırabilmek için geçmişte yaşadığımız duygusal travmadan özgürleşmemiz gerekir.  

Etki-tepki dünyasında yaşadığımızı ve sürekli gönderilen frekanslar ile etkileşime girdiğimizi unutmayalım. Zamansız bir şekilde kalbimizin manyetik alanı ile algıladığımız ve beyne ilettiğimiz frekanslar sonucu hissettiğimiz acı, öfke, üzüntü gibi duyguların bize mi ait olduğunu sorgulayalım. Biz kimiz? Etki-tepki dünyasında yaşayan ve farkındalıksız hareket eden avatar beden mi? Bilinçli bir şekilde deneyimleyerek öğrenmeye devam eden gerçek ben mi? Ne güzel dile getirmiş Yunus Emre:

"Bir ben vardır benden içeri." 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

5 Elemente Göre Kişilik Özellikleri

Mutluluk ve Kitabım

AN'da Yaşamak, Akışta Kalmak