Bilinç ve Beyin
İnsan bilincinin kökenleri henüz keşfedilmemiştir fakat çoğu kişi tarafından araştırılmaktadır. "Bilinç evrenin müziğidir ve beyinde holografik olarak mevcuttur." diyor Profesör Dr Stuard Hameroff ve ölümden sonra yaşam olup olmadığı ve ruhun varlığı hakkında araştırmalar yapıyor. Bugün ben de onun görüşlerini paylaşmak istiyorum.
İnsan beynine bir bilgisayar gibi bakıldığında, akla şu soru geliyor; duygularımızı, derinden hissettiğimiz acı duygusunu, sevgiyi, mutluluk hislerimizi nasıl açıklayacağız? Bu duyguları hissetmek beyne basit bir bilgisayar olarak bakıldığında havada kalmıyor mu? Yapay zeka ve bir insan kıyaslandığı zaman aralarında görülen farklardan en önemlisi insanın farkındalıklı olmasıdır. Buna rağmen yapay zekanın farkındalıklı imiş gibi davranması ama farkındalıklı olmamasıdır. İnsanın beyni nöron tabanlı bir kablo düzlemi üzerinde çalışan bir bilgisayar olsa idi farkındalık olamazdı çünkü basit elektrik sinyalleri fiziksel dünyayı gözlemleyebilen dış bir boyuta giremez. Bir robot ağlaması gerektiğini düşünerek ağlayabilir fakat gerçekte üzülmez, bir insan ise üzüldüğü için ağlar ya da mutlu olduğu için güler.
Bilinç çözülememiş bir kavramdır, beynin çalışma prensipleri tam olarak keşfedilememiştir. Dr. Stuard Hameroff bir anestezi doktoru olarak "anestezi insanı nasıl etkiler?" sorusunun aynı anda bilinç sorusuna da cevap sağlayabileceğini düşünmektedir. Eskiden anestetiklerin nöronlara doğrudan etki ettikleri düşünülmekteydi fakat yeni keşifler bu maddelerin nöronların içlerinde bulunan mikrotübülleri etkilediğini öne sürdü. Dr. Stuard Hameroff mikrotübüllerin kuantum bilincin arkasında olduğunu düşünmekte.
İnsanlar anesteziden ilk uyandıklarında zombi gibi boş bakışlarla bakıyor, anlamaya çalışıyor ve akabinde bilinci yerine geliyor. Uyandıklarında hareket ediyorlar, bakınıyorlar ve hatta konuşabiliyorlar fakat bilinçlerinin gerçekten de bedenlerine geri dönmesi zaman alabiliyor. Bu uyanma sürecinin ilk aşamalarında kişi bir robot gibi davranır, bilinci geri gelene kadar. Bilincin kuantum bir yapıya sahip olduğunu iddia eden Dr. Stuard Hameroff, mikrotübüllerin belli enerji frekansları ile bilinç ve beden arasında bağlantı kurduğunu iddia ediyor. Alzheimer, şizofreni, depresyon ve demans gibi bir çok akıl hastalığının mikrotübüller ile ilişkili olabileceği öne sürülüyor.
Ölüme yakın deneyimlerde, kan akışı durduğunda, eşzamanlılık bozulduğunda beyinde kuantum bilginin kaybolmadığı, bir çeşit yayılma yaşandığı tesbit edilmiş. Ölüm ötesi deneyimlerde beyaz bir ışık görüldüğü, ışığa doğru çekinildiği ve dönüşte kişinin kendi bedenine yukarıdan baktığına dair bir çok deneyimden bahsedilir. Ben de kalın boruların içinde yukarıdaki beyaz ışığa doğru çekildiğimi ve birden doktorların "uyanıyor" demesiyle dönüşe geçerek bedenimi ve çevremdeki doktorları yukarıdan gören, bu deneyimi bizzat yaşayan biriyim. Ruhun varlığına ve ölüm ötesine olan inancım bu deneyimle alakalı olabilir. Bedenim aşağıda yatarken ben yukarıdan ona bakıyordum, üstelik hiç acı hissetmeden.
Bilinç, bilgi, ruh adına her ne derseniz deyin ama bilinki ölümden sonra yaşıyoruz. Beden sadece ruhun kılıfı, beden ölse de ruh ölmüyor😍 Ölümden sonraki yaşam bilimsel ve akla yatkın bir olasılık olarak bilimsel çalışmalarda yer almaya başladı. Kuantum bilgi bu konuda yolumuza ışık oldu.
8 megahertzde 15 saniye boyunca beyine ultrason verildiğinde ruh halinde değişmeye neden olduğu gözlemlenmiş. Meditasyon sırasında farkındalık durumunda frekansların çok yükseldiğine dair Budist Rahipler ile yapılan labaratuvar çalışmaları mevcut. Frekansımız, bilincimiz ile bir bağlantı kuruyor diyebiliriz. Herşey frekanslarla alakalı, hep paylaştığım gibi. Frekans konusunu çok iyi anladığımızda, evrenin matematiğini çözmüş olacağız.
Rüyalar bize bu konuda ipucu verebilir ve kuantum bilgi ile eşleşebilir. Özellikle rüyalardaki zaman olgusunun kuantum bilgi ile eşleşmesi ve iki şeyin aynı anda aynı yerde olabileceği düşüncesi doğrultusunda diyebiliriz ki;
rüyalar kuantum bilgiyi açığa çıkarıyor.
İnsan beynine bir bilgisayar gibi bakıldığında, akla şu soru geliyor; duygularımızı, derinden hissettiğimiz acı duygusunu, sevgiyi, mutluluk hislerimizi nasıl açıklayacağız? Bu duyguları hissetmek beyne basit bir bilgisayar olarak bakıldığında havada kalmıyor mu? Yapay zeka ve bir insan kıyaslandığı zaman aralarında görülen farklardan en önemlisi insanın farkındalıklı olmasıdır. Buna rağmen yapay zekanın farkındalıklı imiş gibi davranması ama farkındalıklı olmamasıdır. İnsanın beyni nöron tabanlı bir kablo düzlemi üzerinde çalışan bir bilgisayar olsa idi farkındalık olamazdı çünkü basit elektrik sinyalleri fiziksel dünyayı gözlemleyebilen dış bir boyuta giremez. Bir robot ağlaması gerektiğini düşünerek ağlayabilir fakat gerçekte üzülmez, bir insan ise üzüldüğü için ağlar ya da mutlu olduğu için güler.
Bilinç çözülememiş bir kavramdır, beynin çalışma prensipleri tam olarak keşfedilememiştir. Dr. Stuard Hameroff bir anestezi doktoru olarak "anestezi insanı nasıl etkiler?" sorusunun aynı anda bilinç sorusuna da cevap sağlayabileceğini düşünmektedir. Eskiden anestetiklerin nöronlara doğrudan etki ettikleri düşünülmekteydi fakat yeni keşifler bu maddelerin nöronların içlerinde bulunan mikrotübülleri etkilediğini öne sürdü. Dr. Stuard Hameroff mikrotübüllerin kuantum bilincin arkasında olduğunu düşünmekte.
İnsanlar anesteziden ilk uyandıklarında zombi gibi boş bakışlarla bakıyor, anlamaya çalışıyor ve akabinde bilinci yerine geliyor. Uyandıklarında hareket ediyorlar, bakınıyorlar ve hatta konuşabiliyorlar fakat bilinçlerinin gerçekten de bedenlerine geri dönmesi zaman alabiliyor. Bu uyanma sürecinin ilk aşamalarında kişi bir robot gibi davranır, bilinci geri gelene kadar. Bilincin kuantum bir yapıya sahip olduğunu iddia eden Dr. Stuard Hameroff, mikrotübüllerin belli enerji frekansları ile bilinç ve beden arasında bağlantı kurduğunu iddia ediyor. Alzheimer, şizofreni, depresyon ve demans gibi bir çok akıl hastalığının mikrotübüller ile ilişkili olabileceği öne sürülüyor.
Ölüme yakın deneyimlerde, kan akışı durduğunda, eşzamanlılık bozulduğunda beyinde kuantum bilginin kaybolmadığı, bir çeşit yayılma yaşandığı tesbit edilmiş. Ölüm ötesi deneyimlerde beyaz bir ışık görüldüğü, ışığa doğru çekinildiği ve dönüşte kişinin kendi bedenine yukarıdan baktığına dair bir çok deneyimden bahsedilir. Ben de kalın boruların içinde yukarıdaki beyaz ışığa doğru çekildiğimi ve birden doktorların "uyanıyor" demesiyle dönüşe geçerek bedenimi ve çevremdeki doktorları yukarıdan gören, bu deneyimi bizzat yaşayan biriyim. Ruhun varlığına ve ölüm ötesine olan inancım bu deneyimle alakalı olabilir. Bedenim aşağıda yatarken ben yukarıdan ona bakıyordum, üstelik hiç acı hissetmeden.
Bilinç, bilgi, ruh adına her ne derseniz deyin ama bilinki ölümden sonra yaşıyoruz. Beden sadece ruhun kılıfı, beden ölse de ruh ölmüyor😍 Ölümden sonraki yaşam bilimsel ve akla yatkın bir olasılık olarak bilimsel çalışmalarda yer almaya başladı. Kuantum bilgi bu konuda yolumuza ışık oldu.
8 megahertzde 15 saniye boyunca beyine ultrason verildiğinde ruh halinde değişmeye neden olduğu gözlemlenmiş. Meditasyon sırasında farkındalık durumunda frekansların çok yükseldiğine dair Budist Rahipler ile yapılan labaratuvar çalışmaları mevcut. Frekansımız, bilincimiz ile bir bağlantı kuruyor diyebiliriz. Herşey frekanslarla alakalı, hep paylaştığım gibi. Frekans konusunu çok iyi anladığımızda, evrenin matematiğini çözmüş olacağız.
Rüyalar bize bu konuda ipucu verebilir ve kuantum bilgi ile eşleşebilir. Özellikle rüyalardaki zaman olgusunun kuantum bilgi ile eşleşmesi ve iki şeyin aynı anda aynı yerde olabileceği düşüncesi doğrultusunda diyebiliriz ki;
rüyalar kuantum bilgiyi açığa çıkarıyor.
Çok iyi araştırılmış.
YanıtlaSilDoğru tesbitlerle dolu bir yazı, teşekkürler:)
YanıtlaSil😍
Sil