Evrimsel Süreç
Artan İşlevsel Bilgi Yasası' na göre; biyolojik ve biyolojik olmayan sistemler her zaman atomlar veya hücreler gibi birbiriyle etkileşim halindeki çok sayıda yapıtaşından oluşur ve hücresel mutasyonlar gibi birçok farklı özellik üreten süreçlere sahne olur.
Astrobiyolog Robert Hazen, "Evrimi, hem canlı hem de cansız çok sayıda sistem için geçerli olan, zaman içinde çeşitliliği ve örüntüleri artan evrensel bir süreç olarak görüyoruz" der.
Darwin'in evrim teorisine göre; canlılar rastgele mutasyona uğrar ve bu özellikler doğal seçilim sonucu sonraki nesillere aktarılır.
Evrensel yasalar ile kuşatılmış bir sistemde yaşıyoruz; titreşim, frekans, enerji, elektromanyetizma gibi. Yaşam ve evrim arasında derin bir bağlantı vardır ve matematiksel bir örüntü içerir. Yaşam evrimi destekleyen bir süreçtir; dayanıklılık, kalıcılık, çevreye uyum sağlama yeteneği ve yeni özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar.
Değerli gençlerimizden Harvard Üniversitesi'nde doktora yapan Furkan Öztürk'ün de dahil olduğu çalışma grubunun "yaşamın kimyada var olan bir simetriyi kırması" ile ilgili oldukça ilgi çekici bir araştırması var, göz atmanızı tavsiye ederim. Bu simetriyi kıran etkinin ne olduğu araştırılıyor! Yaşamı oluşturan moleküllerin davranış biçimi ve yaşamın nasıl başladığı sorularına cevap arayan bu çalışmaya göre; yaşamı oluşturan moleküller iki sarmallı ancak yaşam bir şekilde simetriye sahip bu iki sarmaldan sadece bir tanesini kullanmayı tercih ediyor. Yani yaşam kimyada olan bir simetriyi kırıyor! Yaşamsal moleküller ayna simetrisi özelliği gösterir. Ayna görüntüsü kimyasal olarak eşittir, fark yoktur ancak biyolojik sistemlerde bu simetrinin kırıldığı gözlemlenmiş. Bu durumu ilk kristallerrin asimetrisini kullanarak Pasteur keşfetmiş.
Evrim sonucu doğal sistemlerin giderek daha çeşitlendiğini ve daha karmaşık bir hale geldiğini görüyoruz. Evrimin her alanda devam ettiğini Michael Wong; "Evren atomların, moleküllerin ve hücrelerin yeni kombinasyonlarını üretiyor " şeklinde özetler.
Büyük Patlama sonrası ilk yıldız gruplarının ana bileşenlerinin; hidrojen ve helyum elementlerinden oluştuğu belirtilir. Bu yıldızlar, yaşam döngülerinin sonunda patlayarak uzaya karbon, nitrojen ve oksijen gibi elementleri saçar, bir sonraki nesil yıldızlar ise yüz element daha oluşturur.
Bir yıldızın çekirdeğinde katman katman; Hidrojen, Helyum, Karbon, Neon, Oksijen, Silisyum, Demir elementleri bulunur.
Bir yumurta hücresi bir insana dönüştüğüne göre bir insan da bir yıldıza dönüşebilir mi? Yumurta hücresi anne rahminde büyüyüp dışarı bir bebek olarak doğduğuna göre Dünya Anamızın rahminde büyüyen bir insan bir yıldıza dönüşebilir mi? İnsan bir yıldız tohumu mu?
Hidrojen Helyuma dönüştüğünde ikinci bir boyut oluşur ve yıldız bu aşamada ölürse yok olur. Ancak tepkime devam eder ve Hidrojen - Helyum elementleri birleşerek karbon elementini oluşturabilirse; İlk üç tamamlanır yani varlık kazanır. Yıldız bu aşamada ölse de beyaz cüceye dönüşür ve yeniden yaşam hakkı kazanır. (Reenkarnasyon)
Çekirdeğinde katman katman oksijen, karbon, helyum ve hidrojen reaksiyonları süren bir yıldız kendini aşmıştır ve Oksijen ile birleşerek Neon elementini oluşturur. Çekirdekte biriken Neon reaksiyona girerek Magnezyum elementine dönüşür. Bu aşamada sıcaklık öylesine artar ki; Magnezyumu Silisyuma dönüştürür ve Silisyum atomları saçılmaya başlar. Bu aşamada Yıldızın çekirdeğinde Silisyum bulunur onun üstünde ise sırasıyla; Magnezyum, Neon, Oksijen, Karbon, Helyum ve Hidrojen bulunur. Bu yıldız her katmanda reaksiyonların devam ettiği bir ateş topudur ve Silisyum da reaksiyona girerek demir atomlarına dönüşür.
Gökbilimde yıldızlar sıcaklıklarına göre sınıflandırılır:
Çok sıcak ve çok aydınlık olan mavimsi bir renge sahip yıldızların çoğunun saçtığı ışık mor ötesi bölgededir. En nadir bulunan sınıftır, yaklaşık olarak 3 milyon yıldızdan birisi olduğu düşünülür ve ana dizini ilk terkeden yıldızlardır. (O SINIFI YILDIZLAR)
Son derece aydınlık ve mavi olan yıldızlar nötr helyuma ve ılımlı hidrojen hatlarına sahiptir. Çok güçlü oldukları için yalnızca kısa bir süre yaşar ve bu nedenle oluştukları bölgeden uzaklaşmazlar. Orion takımyıldızının daha parlak yıldızlarından birçoğunu içerir. (B SINIFI YILDIZLAR)
Genellikle gökyüzünde çıplak göz ile görülebilecek kadar ışıma yapan beyaz veya mavimsi beyaz bir görünüme sahip yıldızlardır. Güçlü hidrojen hatlarına ve Demir, Magnezyum, Silisyum hatlarına sahiptirler. Güneş'e komşu ana sıra yıldızlarından 160 tanesinden ortalama sadece biri bu gruptadır. (A SINIFI YILDIZLAR)
Renkleri beyazdır ve görünür ışıkta saf bir beyaz renk ışıması yaparlar. Zayıf hidrojen hatları ve iyonize metaller ile tanımlandırılırlar. Güneş'e komşu ana dizi yıldızlardan yaklaşık 33'te biridirler. (F SINIFI YILDIZLAR)
Görünür ışıkta genellikle beyaz veya sarımsı beyaz ışınım yaparlar. Güneşimiz bu sınıftandır ve en iyi bilinen yıldız sınıfıdır. Güneş'e komşu ana dizi yıldızlarından 13'te biridir. (G SINIFI YILDIZLAR)
Güneşimizden yüzey sıcaklığı daha düşük olan turuncumsu yıldızlardır. En yakın komşumuz Alfa Centauri B bu yıldız tipidir. Acturus gibi parlak dev ve üstdev yıldızlar da benzer ışınım yapabilirler. Son derece zayıf hidrojen hatlarına sahiptirler. Güneş'e komşu 8 ana dizin yıldızdan yaklaşık biridir. (K SINIFI YILDIZLAR)
En yaygın görülen kırmızı cüce yıldızlardır. Moleküllere ve tüm nötr metallere ait çizgileri gösterirler, ancak hidrojen çizgileri genellikle yoktur. (M SINIFI YILDIZLAR)
HER NE VARSA ÂLEMDE O VARDIR ADEM'DE....
ZERRE TÜMÜN AYNASIDIR...
🍀⭐️🍀Hocam emeğinize yüreğinize sağlık, minnettarım 🙏
YanıtlaSil💫🙏
SilTeşekkürler , iyi ki varsınız💐
YanıtlaSil💫🙏
Sil