Farkındalık


Farkındalığımızın arttığı ölçüde maddeden uzaklaşır ve manevi alemlerde var olmaya başlarız. Maddi dünyanın getirisi olan konfor yaşamak için bir araç olduğunda sorun yok ancak amaç haline geldiğinde konfor araçlarımızın hepsi sınavımız, putumuz olur ki manevi aleme yolculuk yapabilmek için; putlarımızı kırmak, bağımlılıklarımızdan kurtulmak gerekir

Kendimizi keşfettiğimiz ölçüde dış dünya ile bağlantı kurar ve dış dünyayı algılarız. Bedenimiz deneyimler yolu ile algılamamızı sağlayan bir araçtır. Bedenimizi bilgelikle kullanmayı başardığımızda beyin ve kalp arasında kurulan bağlantı güçlenir ve bize sonsuz olasılıklar dünyasının kapısını aralar.

İlk adım zihin bariyerlerini aşmak ve kalbimizin sesini duymak, sezgiler dünyasına adım atmaktır. Sezgilerimizin rehberliğinde ilerleyebiliyor muyuz? Olan her şeyin olması gerektiği için olduğuna inanmak, Allah'ın birliğine şahitlik etmek, kabul enerjisi içinde olmak kalp gözümüzü açar.

Beden titreşimi inceldiğinde farklı titreşimleri algılamaya başlar. Uyurken bedenimiz latif hale gelir ve diğer alemlere yolculuk yapar. Mevlana'nın deyişiyle; can kuşu uyuduğumuzda uçar ve geri gelirse rüya denir. Bu can kuşunun beden ile arasındaki bağ kesildiğinde ölüm gerçekleşir. 

Biz ruhumuzdan gelen tesirler ile beden canlılığımızı sürdürürüz, tesir kesildiğinde beden ölür. Biz daha latif bir alana doğarken, dünyada öldü derler. Ölüm anında bilinçlilik devam eder ve beden şuuru aktarılır. 

Dünyada tutunduğumuz şeyler ölüm esnasında kabir azabıdır ve ruh terk ettikçe hafifler. Ben dediğimiz şeyler bırakılıp saf ruh haline döndüğümüzde cehennem olmaz. Kabir azabından kurtulmanın yolu bırakmakla, tutunmamakla mümkündür.

Ünal Güner'in çok sevdiğim bir sözü var; "Bildiğinde öldüğün an bilmediğine doğarsın." 

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

5 Elemente Göre Kişilik Özellikleri

Mutluluk ve Kitabım

AN'da Yaşamak, Akışta Kalmak