Biyomanyetizma
Vücudumuzu büyük bir mıknatıs veya enerji santrali gibi düşünelim. Her hücrenin zarı boyunca 60 - 90 milivolt elektrik potansiyeline sahip olduğu ölçülmüştür.
Vücudumuzdaki biyoelektrik enerji ihtiyaca göre vücut hücreleri arasında dağılır ve beyin ile kalp bu biyoelektrik enerjinin vericisi ve jeneratörü gibi çalışır. Bu elektrik; aura dediğimiz biyomanyetizmayı oluşturur.
Biyomanyetizma güçlendikçe maddeyi ve doğadaki diğer canlıları etkileyebilecek hale gelir. Îrade ve zeka arttıkça da güçlenir. Her insanda mevcut olan auranın etkinliği kişinin bilinç seviyesi yani ruhsal farkındalığı oranında artar. Tüm dinler, öğretiler ve ibadetler kişinin biyomanyetizmasını güçlendirmek esasına dayanır. Çünkü kişinin biyomanyetizması güçlendikçe alanı genişler bu da daha üst boyutlarla iletişim kurma olanağı sağlar.
Manyetik alan ne kadar güçlü ise vücut o denli sağlıklı olur. Çekicilik, coşku dolu bir ruh hali, parlak bir cilt, hareketlilik ve zeka da manyetik alanın güçlü olduğunu gösterir.
Evren düzenli elektromanyetik dalgalar içerir. Evrendeki tüm manyetik kuvvetler insan vücudunun biyomanyetizmasını etkiler. Schumann rezonansına göre; atmosferden saniyede gelen 7 ile 8 devirlik doğal frekanslı dalgalar dünyanın yüzeyi ile iyonesfer arasında rezonansa girer ve bu dalgalar ile insan beyninin frekansı aynıdır.
Vücudumuzdaki dokularda bulunan elektrostatik alan beyindeki nöronları harekete geçirir. Kalbin atması, sinirlerin gerilmesi, kasların kasılması, hormonların salgılanması, merkezi sinir sistemine gelen bilgilerin kaydedilmesi vücudun bir elektrik santrali gibi işlev yaptığının göstergesidir...
Omurilik biyoelektrik güç iletimini saniyenin binde biri gibi kısa bir zamanda sinir sisteminden alır ve tüm duyu organlarına aktarır.
Solunum yaparken nefes alarak emilen negatif iyonlar kan dolaşımı ile tüm vücuda yayılır ve cilt gözeneklerinden atmosfere geri verilir. Hayatımız boyunca devam eden bir elektriksel döngü bu şekilde sürer gider. Nefes bitene dek...
Vücudumuzdaki biyoelektrik enerji ihtiyaca göre vücut hücreleri arasında dağılır ve beyin ile kalp bu biyoelektrik enerjinin vericisi ve jeneratörü gibi çalışır. Bu elektrik; aura dediğimiz biyomanyetizmayı oluşturur.
Biyomanyetizma güçlendikçe maddeyi ve doğadaki diğer canlıları etkileyebilecek hale gelir. Îrade ve zeka arttıkça da güçlenir. Her insanda mevcut olan auranın etkinliği kişinin bilinç seviyesi yani ruhsal farkındalığı oranında artar. Tüm dinler, öğretiler ve ibadetler kişinin biyomanyetizmasını güçlendirmek esasına dayanır. Çünkü kişinin biyomanyetizması güçlendikçe alanı genişler bu da daha üst boyutlarla iletişim kurma olanağı sağlar.
Manyetik alan ne kadar güçlü ise vücut o denli sağlıklı olur. Çekicilik, coşku dolu bir ruh hali, parlak bir cilt, hareketlilik ve zeka da manyetik alanın güçlü olduğunu gösterir.
Evren düzenli elektromanyetik dalgalar içerir. Evrendeki tüm manyetik kuvvetler insan vücudunun biyomanyetizmasını etkiler. Schumann rezonansına göre; atmosferden saniyede gelen 7 ile 8 devirlik doğal frekanslı dalgalar dünyanın yüzeyi ile iyonesfer arasında rezonansa girer ve bu dalgalar ile insan beyninin frekansı aynıdır.
Vücudumuzdaki dokularda bulunan elektrostatik alan beyindeki nöronları harekete geçirir. Kalbin atması, sinirlerin gerilmesi, kasların kasılması, hormonların salgılanması, merkezi sinir sistemine gelen bilgilerin kaydedilmesi vücudun bir elektrik santrali gibi işlev yaptığının göstergesidir...
Omurilik biyoelektrik güç iletimini saniyenin binde biri gibi kısa bir zamanda sinir sisteminden alır ve tüm duyu organlarına aktarır.
Solunum yaparken nefes alarak emilen negatif iyonlar kan dolaşımı ile tüm vücuda yayılır ve cilt gözeneklerinden atmosfere geri verilir. Hayatımız boyunca devam eden bir elektriksel döngü bu şekilde sürer gider. Nefes bitene dek...
Yorumlar
Yorum Gönder