Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sadece Gülümse

Resim
Tekrar ettiğimiz ve onayladığımız şeyler hayatımızda çoğalır ve gerçekliğimiz haline gelir. Düşüncelerimiz ve duygularımız yolu ile enerjimizi yönlendirdiğimiz şeyler gerçekliğimizi oluşturur. Bugün gökyüzüne bakalım ve diyelim ki: "Huzurlu ve mutluyum, bu gün güzellikler içinde geçecek ve hayatıma güzellikler getirecek... Her anım aydınlık, her anım neşe, keyif, coşku dolu... Hayatım aydınlık, hayatım neşe, keyif, coşku ve huzur dolu..." Sadece gülümseyelim. Herşeye rağmen gülümsemeye, günün keyfini çıkarmaya devam edelim. Hayatımızda problemler varsa hoşgelmişler, kimbilir bize neyi göstermek, hayatımızda neyi değiştirmek için geldiler? Misafir edelim onları ve bize ne anlatmak istediklerini anlamaya çalışalım. Her şeyin bizim iyiliğimiz için olduğunu, olması gerektiği için olduğunu bilerek tüm problemlere rağmen gülümseyelim ve kendimize sarılalım. Üniversite yıllarımda "Canım Kendim" derdik espri olsun diye😍 Kendimizi sevelim, kendimize değer ve...

Yaşam Çiçeği

Resim
Yaşam amacımızın bilgi ile donanarak dünya okulundan mezun olmak ve bir üst boyuta geçmek olduğuna inanıyorum. Her birimiz insan bilincini geliştirmek ve daha yukarılara taşımak için söz verdik. Kendimizi geliştirdiğimiz, araştırıp öğrendiğimiz zaman bütüne katkı sağlıyoruz çünkü görünmez iplerle birbirimize bağlıyız ve bütünün parçasıyız. Kuantum bilimi bu olayı "100 Maymun Teorisi" ile açıklar. 1950'lerde Pasifik Okyanusu'ndaki adalarda yaşayan maymunların davranışlarını izleyen bilim insanları adaya tatlı patates bırakır. Maymunlar patatesi sever ve kumlu bir şekilde yemeye başlar. Birgün yavru bir maymun patatesini bir su birikintisinde yıkayarak yer ve bunu gören diğer maymunlarda patatesi yıkayarak yemeye başlar. 100. Maymunda patatesi yıkayarak yemeye başladığında adadaki tüm maymunlar patatesi yıkayarak yemeyi öğrenir. Ancak çok ilginç birşey tesbit edilir bu esnada; ada ile hiç bağlantısı olmayan okyanustaki diğer adalarda da maymunlar patatesi yıkayarak ...

Kozmik Millet; Türkler

Resim
Tanrı inancı Türklerin anayurdu Altaylar'da başlamıştır. (Tengri Cang) Bu inanca göre hayatın görünen yüzü 5 duyu ile algılanır. Görünmeyen yüzü ise hisler yolu ile. Bu inancın Türk genlerine işlediğine, silinemeyeceğine, silindiği takdirde Türklerin yok olacağına inanılır. Düaliteye yani iyilik ve kötülüğün insanlar var oldukça devam edeceğine inanan Türklerde holistik algı mevcut. Yani Atalarımız herşeyin enerjiden ibaret olduğunu ve birlik bilincini çözmüşlerdi. Türk inancına göre Tanrının kitabı doğadır ve tüm sır doğadadır. Kutsallık; Tanrı, doğa ve insan arasında eşit olarak dağıtılmıştır. Bu eşitlik prensibi ise sevgiyi, saygıyı ve doğaya karşı sorumluluğu beraberinde getirmiştir. Olması gereken şeyin olması gereken zamanda olacağına inanan Türklere; "kozmik millet" gözüyle bakıldığı söylenir. Tanrı ve insanın birbirini bütünlediğine inanan Türklere göre biri olmadan diğeri olamaz yani Tanrı hem doğa hem de doğanın bir parçası olan insandır. Tanrının 99 sı...

Biyomanyetizma

Resim
Vücudumuzu büyük bir mıknatıs veya enerji santrali gibi düşünelim. Her hücrenin zarı boyunca 60 - 90 milivolt elektrik potansiyeline sahip olduğu ölçülmüştür. Vücudumuzdaki biyoelektrik enerji ihtiyaca göre vücut hücreleri arasında dağılır ve beyin ile kalp bu biyoelektrik enerjinin vericisi ve jeneratörü gibi çalışır. Bu elektrik; aura dediğimiz biyomanyetizmayı oluşturur. Biyomanyetizma güçlendikçe maddeyi ve doğadaki diğer canlıları etkileyebilecek hale gelir. Îrade ve zeka arttıkça da güçlenir. Her insanda mevcut olan auranın etkinliği kişinin bilinç seviyesi yani ruhsal farkındalığı oranında artar. Tüm dinler, öğretiler ve ibadetler kişinin biyomanyetizmasını güçlendirmek esasına  dayanır. Çünkü kişinin biyomanyetizması güçlendikçe alanı genişler bu da daha üst boyutlarla iletişim kurma olanağı sağlar. Manyetik alan ne kadar güçlü ise vücut o denli sağlıklı olur. Çekicilik, coşku dolu bir ruh hali, parlak bir cilt, hareketlilik ve zeka da manyetik alanın güçlü olduğunu...

Şu Çılgın Türkler

Resim
"Türkiye bir bayram yerine, Türkler bayram çocuklarına dönmüştü. Bütün Îslam ülkelerinde ve sömürgelerde de Türk zaferi kutlanıyordu. Gandhi çarpıcı bir demeç verdi: "Haydi beni bir daha tutuklayın Îngilizler! Ama tutuklamak ve öldürmekle iş bitmiyor. Îşte öldü sanılan Türkler, cenaze törenleri için hazırlanan tabutlarını kaatillerinin başlarına geçirdiler." Mehmet Ali Cinnah da Londra'da bir basın toplantısı yaparak şunları söyledi: "Îngiliz Hükümeti barış için Mustafa Kemal  Paşa'ya yardımcı olabilirdi. Ama olmadı. Tersine savaşı körükledi. Biz Hint Müslümanları, o kazansın diye durmadan dua ettik. Şimdi de kazandığı için Allah'a hamd ediyoruz. Kazanan yalnız Mustafa Kemal Paşa değildir, bütün esirler dünyasının zaferidir bu. Zindabat Mustafa Kemal!" Şu Çılgın Türkler Turgut ÖZAKMAN

"Olmanın tek yolu olmamaktır"

Resim
Mistikler yok olmanın önemine sık sık vurgu yaparlar. Osho: "Ben yokum farkındalığı sadece meditasyonun çiçek açması olarak var olur" der. "Ben" kaybolduğu yani kişi zihninin ötesine geçtiği zaman birlik bilincine ulaşır ve aslında var olur. Zihne bağlı kaldığımızda egonun dayatmalarına maruz kalırız ve bu durum zihin ile sınırlandırılmış bir alanda hapsolmamıza, egonun hizmetinde bir yaşam sürmemize neden olur. Evimizi, işimizi, başka insanların hakkımızda ne düşündüğünü, başkalarını memnun etmenin yollarını düşünürüz...Egomuzu besleyecek herşeyi düşünür ve var olmanın yolunun bu olduğunu zannederiz. Yetinmeyi bilmez hep daha fazlasını isteriz...Egonun tuzakları... Sürekli birşeyler istemekten vazgeçsek, hayatımızda endişelenecek bir şey kalır mı? Ego sanrısından kurtulduğumuz anda varoluşun güzelliğini gözlemler ve onun bir parçası olduğumuzu farkederiz. Bu farkındalık bizi özgürleştirir. Egonun hapishanesinden kurtulduğumuz anda duygusal ızdıraplarımız ...
Resim
Bir istiridye komşu istiridyeye dedi ki: "Îçimde büyük bir sancı var. Ağır ve yuvarlak; ve bana çok ızdırap veriyor." Öbür istiridye tepeden bakar bir hoşnutlukla yanıtladı: "Göğe ve denizlere şükürler olsun ki benim içimde hiçbir sancı yok. Îçimde ve dışımda herşey iyi ve tamam." O sırada oradan geçmekte olan yengeç iki istiridyenin konuşmasını duydu, içinde ve dışında herşey tamam olan istiridyeye şöyle dedi: "Evet, iyi ve tamamsın; ama komşunun taşıdığı sancı gerçekte son derece güzel bir inci." Halil Cibran

Kök Hücre Mucizesi

Resim
Zigot ve zigotun oluştuğu ilk hücrelere kök hücre denir. Kök hücre sürekli bölünerek çoğalır ve zigot embriyoya dönüşür. Erken aşamada birçok kez bölünme ve doku oluşturma yeteneğine sahip ve oldukça esnek bir şekilde çoğalan kök hücre farklı yollardan farklı türde hücrelere dönüşmeye devam eder. Canlıların tüm doku ve organlarını kök hücreler oluşturur. Mucizenin adı; akıl küpü kök hücrelerimiz... Kök hücre sürekli çoğalarak yüksek miktarda hücre ve doku oluşturur ve organlarda oluşan hasarı giderir. Ancak canlı büyüdükçe kök hücre sayısı azalır. Çünkü kök hücre spesifik değil genel bir hücre türüdür ve vücutta organlar oluştukça oluşturduğu organa uyum sağlar, spesifikleşir yani kök hücre olmaktan çıkıp kalp, böbrek, karaciğer gibi oluşturduğu organın hücresine dönüşür. Ancak sayısı azalsa da az miktarda kök hücre vücutta kalır. Özellikle kemik iliği, karaciğer ve deride. Böbrek, kalp ve beyinde de kök hücre var tamir yapabilme yeteneği limitli de olsa mümkün ancak daha spesifi...

Gerçekliğimiz

Resim
Vücudumuzda 50 trilyon canlı hücre var ve her gün milyonlarca hücremiz ölüyor. Dr. Bruce Lipton vücudumuzun hücreleri bir arada tutan bir kap olduğunu söylüyor. Bu durumda trilyonlarca hücreye ev sahipliği yaptığımız söylenebilir... Ya da trilyonlarca hücre ile varlığımızı devam ettirdiğimiz... Muhteşem değil mi? Beyin farklı duygu durumlarında farklı kimyasallar salgılayarak kanı modifiye eder. Beyin için vücudumuzun orkestra şefi de demek mümkün. Düşündüğümüz ve hissettiğimiz tüm duygular beynimiz tarafından kimyasal bir formül halinde kana aktarılır ve bu da hücrelerin yapısını değiştirir. Korkunun ayrı, sevginin ayrı bir kimyasal formülü var. Örneğin aşık olunca kanda büyüme hormonu salgılanır ve vücut canlanıp sağlıklı bir hale gelir. Korku ise kortizol salgıladığı için bağışıklık sistemini kapatır. Kuantum Fiziğine göre bilinç yaşam deneyimi yaratır. Bilincimize koyduğumuz bilgi fizyolojimize aktarılır. Gerçekliğimizi bilincimize yüklediğimiz duygu ve düşüncelerimiz oluşt...

Zihin ve Ego

Resim
Gün içinde zihninizi gözlemlemeye vakit ayırdığınız oldu mu hiç? Sessizce oturup zihnimizden geçenleri gözlemleyelim bugün hep birlikte. Aklımıza gelen tüm düşünceleri izleyelim sadece ve bu düşüncelerin arkasındaki egoyu farkedelim. Ego kaynaklı kızgınlık ve öfkeyi veya çaresizlik ve acı duygusunu hissedelim. Bu duygu ve düşünceler gerçekten bize mi ait? Ego neler fısıldıyor kulağımıza? Neleri dayatıyor? Herşeyin geçici olduğu bir dünyada nasıl da ele geçirmiş zihnimizi ve biz farkında bile değiliz. Düşündüğümüz ve acı çekmemize sebep olan pek çok şey ego kaynaklıdır ve hayatımızı cehenneme çevirir. Çünkü ego kin tut, öfkelen, kız, affetme, maddeye bağımlı yaşa diye tutturur ve bizim içimizdeki İlahi Öz'e ulaşmamızı engeller. Oysa tüm insanlarla ve varoluşla biriz. Hepimiz aynı bütünün parçalarıyız. Hayatımızdaki insanlar yaşamımızın bir parçası ve her biri tekâmül edebilmemiz için yardımcı oluyor bize. Insanları olduğu gibi kabul etmek yerine kızdığımız, değiştirmey...

Genlerimizi Değiştirmek Mümkün

Resim
Yaşadığımız sürece yeni beyin hücreleri üretiyoruz ve bunların çoğu hipocampusta yer alıyor. Doidge: "Farkındalığa ulaştığımızda nöronlarımızda davranışlarımızı etkileyen genleri değiştirebiliriz" diyor. Doidge bir gen etkinleştirildiği zaman hücrenin yapısını ve işlevini değiştiren yeni bir protein üretildiğinden bahsediyor. Bu durumda düşüncelerimiz ve eylemlerimiz ile birlikte genlerimizi ve beynimizin mikroskobik anatomisini şekillendirebiliriz. Yaratıcı ile bağlantı kurmamıza yardımcı olan namaz, meditasyon, dua gibi uygulamaların genlerimizi değiştirdiği ile ilgili birçok araştırma yapılmış. Bu uygulamalar sonucu görülmüş ki; Olumlu düşünce ve duygular iyilik halini artırdığı için yeni bir epigenetik ortam oluşuyor ve iyileşme sağlanıyor. Bu değişim ise beyni ve genleri şekillendiriyor. Winconsin Üniversitesi'nde sekiz saatlik bir meditasyon çalışması sonrası yapılan ölçümlerde; Beynin mutluluk üreten bölümünde büyüme gerçekleştiği ve proinflamatuar genlerde...

DNA ve iletişim

Resim
Her hücre foton yayıyor ve iki ayrı hücre bir araya getirilip frekansları ölçüldüğü zaman ikisinin uyumlandığı ve aynı frekansta titreşmeye başladığı farkediliyor. DNA' yı genetik kodumuzun taşıyıcısı olarak biliyoruz. Ancak son zamanlarda öyle bir keşif yapıldı ki dudak ısırtıyor. DNA' nın yüzde doksanının protein sentezi için değil, iletişim için kullanıldığı bilgisi...Yani DNA gönderici ve alıcı olarak görev yapıyor. Kuantum biyoloğu Dr. Viladimir Popolin tarafından yapılan bir deneyde; deney fanuslarının içine fotonlar ve DNA'lar konuyor ve bir süre sonra fotonların DNA'larla aynı yönde döndükleri gözlemleniyor. DNA'lar kaptan çıkarılmasına rağmen fotonların dağılmadığı aynı düzen ve yönde dönmeye devam ettiği görülüyor. DNA'mız sadece bizimle değil çevremizdeki insanlar ile de etkileşime geçiyor...

Sebep-Sonuç Yasası

Resim
Sebep-sonuç yasası ayrım gözetmez, herkese eşit davranır. Güneş nasıl tüm dünyayı ısıtıyor ama gölgede olanlar bu ısıdan faydalanamıyorsa; yanlış konumda olan kişiler de sebep-sonuç yasasının negatif etkilerine maruz kalır. O halde güneşin ısı ve ışığından faydalanabilmek için bulunduğumuz konumu gözden geçirmemiz gerekir. Kişinin doğduğu evin kaderi olması o evin  konumu ile ilgilidir ve bu kaderden kurtulabilmek için çevresindeki olumsuz dış uyaranların etkilerinin farkedilmesi, değiştirilmesi gerekir. Çevremizdeki olay ve kişilerle olan iletişimimiz sonucu tetiklenen düşüncelerimiz gerçekliğimizi oluşturur. Olumsuz düşünce ve duygularımızı dışarıdan gözlemlemek ve sebebini bulmak bizi özgürleştirir ve içinde bulunduğumuz kısır döngüden çıkmanıza yardım eder. Özellikle bize ait olmayan, başkaları tarafından bilinçaltımıza yerleştirilmiş olan düşüncelerimizin farkına vardığımız zaman farkındalık oluşur. Bilinçaltına gelen düşüncelerin farkında olanlar kaderini yazabilir. Çün...

Enerjini Kim Kullanıyor?

Resim
Insan bir pil gibi enerji üretiyor ve elektromanyetik bir alana sahip. Düşündüğü, konuştuğu, odaklandığı herşeye enerjisini gönderiyor? Enerjimizi kendimiz için kullanabiliyor muyuz? Yoksa bizim enerjimizi başkaları mı kullanıyor? En çok düşündüğümüz kişi enerjimizden maksimum düzeyde faydalanır. Bu sevdiğimiz biri olabileceği gibi sevmediğimiz birisi de olabilir. Ne düşündüğümüzün önemi yok, önemli olan enerjimizi kime ve neye odakladığımız. "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır" sözü enerji akışına güzel bir örnek. Kadın eşini ne kadar desteklerse erkek o oranda başarılı olur. Günümüzde az da olsa enerjisi ile eşini besleyen erkekler de var şükürler olsun. Ilginç değil mi çok kızdığımız bir kişiyi enerjimizle beslediğimizin farkında bile değiliz. Çünkü enerjimiz odağımızda ne varsa ona doğru akıyor. Enerjimizden maksimum seviyede faydalanmak ve hedeflerimize ulaşabilmek için kendimizi sevmeyi ve hayattan istediklerimize odaklanmayı öğrenmemiz gerekiyor. ...

Öğrenilmiş Çaresizlik

Resim
"Bir deniz akvaryumunda vahşi bir barracuda balığı birden uskumrulara saldırmaya çalışır ama aradaki bölme buna engel olur. Burnunu defalarca çarptıktan sonra denemekten vazgeçer. Sonra aradaki bölme kaldırılır. Ama barracuda yalnızca bölmenin önceden durduğu yere kadar yüzer ve durur. Bölmenin hala orada olduğunu düşünür." Evren içimize dönmemiz ve ailemizle mutlu olmayı öğrenebilmemiz için göndermiş olabilir mi Coronavirus'ü?

Düşünelim

Resim
Karşımıza çıkan yolları biz mi seçtik yoksa deneyimlememiz gerektiği için mi o yola girdik? Dert dediğimiz şeyler dert mi, yoksa ders mi? Hatalarımız olmasa doğruyu bulabilir miydik, hatalarımız için üzülmeye değer mi? Hayatımızdaki kişileri biz mi seçtik yoksa tekâmülümüze yardımcı olmak için mi geldiler? Geçen yıllara üzülmek ve takılı kalmak gerekli midir yoksa dersimizi alıp ilerlemek mi gerekir? Başkalarını kazanmak için kendimizden verdiklerimize değer mi yoksa en büyük değeri kendimize mi vermeliyiz? Kader var mıdır yoksa kendi ellerimizle yapıp ettiklerimizin bir sonucu mudur? Çektiğimiz sıkıntılar sürer gider mi yoksa zihnimizi kontrol etmeyi öğrenebilirsek hayatımızın kontrolünü elimize alabilir miyiz?

Duamız Gerçekleşmediğinde

Resim
Bazen bir şeyi çok ister, dileğimiz gerçekleşmediğinde de üzülürüz. Içimizde saçma sapan bir kırgınlık hisseder ve Yaradan'ın bizi sevmediğini, iyi bir kul olmadığımızı düşünür, kendimizi değersiz hissederiz. Peki dileğimizin bizim için doğru olup olmadığını nereden biliyoruz? Ya olduğunda daha çok üzüleceksek, ya Yaradan bizi çok sevdiği için, korumak amacıyla Duamıza  cevap vermediyse? O halde bir şeyi tüm kalbimizle istemek yerine "Benim dileğim bu, ama benim için en güzel olanı sadece sen bilirsin, irade senin, sana inandım, sana sığındım beni hem bu dünyada, hem ahirette nimet verdiklerinin yoluna ulaştır" demek daha doğru olmaz mı? Cevap olumsuz geldiğinde ise "demek ki benim için doğru olan buymuş" demek, bir çocuk saflığı ile kabule geçmek! Osho'dan alıntı bir hikaye paylaşmak istiyorum. Küçük bir çocuğun oyuncak bebeği kırılmış. Parçalara bakarak ağlarken erkek kardeşine, "Tanrı'ya parçaları bir araya getirmesi için dua edeceğim...

Bilinçaltımızı Temizleyelim

Resim
Bilinçaltımızı temizlemek için bir yolculuğa çıkalım hep birlikte. Önce niyet edelim: "Bilinçaltımı temizlemeye bana sıkıntı veren kayıtlardan kurtulmaya niyet ediyorum." Şimdi geçmişte yaşadığımız ve kalbimizin sıkışmasına, nefes alamamamıza sebep olan o ana gidelim. O anı sevgi ile hatırlayalım ve bize neler öğrettiğini, yaşamımıza neler kattığını veya yaşamınızdan neler çaldığını sorgulayalım. Kızgınlık, öfke, yargılama duymadan bir gözlemci olarak o anı gözlemleyelim ve sevgiyle silelim. Artık o kayda ihtiyacımız yok. Yaşandı bitti. "Sevgiyle serbest bırakıyor ve bilinçaltımdan siliyorum" diyerek tekrar edelim. Kayıtlı senaryoyu değiştirerek ve yerine bize öğrettiği ders için minnettarlık ve şükür enerjisi koyarak yolumuza devam edelim. Bu geçmiş, sıkıntı veren kaydı silmeyi başardığımız zaman o programın sonucu olarak yaşadığımız ve hayatımızda sürekli tekrarlanan olaylardan özgürleşmiş olacağız. Her gün kendimize vakit ayırıp olumsuz bir kaydı sileli...