Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayatımızın Başrol Oyuncusu Biziz, Başkalarının Bizden Rol Çalmasına İzin Vermeyelim

Resim
Sırtımızı kime yaslar ve ondan güç almak istersek, önce onu kaybederiz. Bu dünyaya yalnız geldik, yalnız gideceğiz ve başarmak için sadece kendimize ihtiyacımız var. Gücü kendi öz varlığımızdan almalı, içimizde bulunan gücü ortaya koymalı ve sürekli bir şekilde kendimizi geliştirmek için yaşamalıyız. Hayatımızdaki insanlar görevlidir ve bizim yansımamızdır, hepsi bize bizi göstermek için hayatımızdadır. Onları biz seçtik. Hayatta başkalarından beklediklerimize odaklanalım ve aslında onların içimizdeki İlahi Öz'ün bizden beklediği şeyler olduğunu fark edelim. Bizi anlamalarını, değer vermelerini, sevmelerini bekleriz. Peki biz kendimizi anlıyor, değer veriyor ve seviyor muyuz? Bize kendimizi değersiz hissettiren insanlarla yollarımızı ayırıyor, istemediğimiz durumlarda, bize haksızlık yapıldığında "hayır" diyebiliyor muyuz? Hayatımızın başrol oyuncusu biz miyiz? Yoksa başkalarının bizden rol çalmasına izin mi veriyoruz? Kaybetme korkusu yüzünden katlanmaya devam ed...

Her Derdin Dermanı Kendi Içinde Gizlidir

Resim
Bizi biz yapan, yaşamın getirdiği dertlere karşı bulduğumuz çözümlerdir. Mevlam bir dert verir, biz o dertten kurtulmak için gerekeni yapar ve büyürüz. Kişisel olarak gelişimini tamamlamış insanları gözlemlersek, büyük sınavlardan geçmiş olduklarını fark edebiliriz. Kişi pozitif alana kaymaya başladıkça hayatındaki negatif kişi ve olaylar artmaya başlar. Herşey bir denge sonucu gerçekleşir ve kişi tekâmül edinceye dek türlü sınavlardan geçer. Her sınav bize birşey öğretmek üzere hayatımızdadır ve biz neyi öğrenmemiz gerektiğini fark ettiğimizde sınav biter. Hayat dersi kendi başına ayakta durmayı öğrenmek olan biri; kötü bir ebeveyn ya da eş ile, kendini sevmeyi bilmeyen kişi; sevgisizlik veya ihanete uğrayarak, sürekli çevresinde insanlar olsun isteyen; yalnızlığa mahkum edilerek, kendini değersiz gören; itilip kakılarak sınanır... Dünyaya, insan olmayı öğrenmek üzere geldik. Ruh olarak dünyada belli bir süre kalacağız. Ancak yolculuğumuz ölüm sonrası devam edecek. Aslında ölm...

İşler Ters Gidince

Resim
Hayatımızda aksilikler olduğunda, suçlu arıyor muyuz? Böyle bir durumla karşılaşınca; kendini sevmeyenler kendilerini, benciller ise başkalarını suçlar. Suçlama frekansına girdiğimizde, enerjimiz o frekansta takılı kalır. Tekrar tekrar kurgulayıp düşündükçe de olay iyice büyür ve içinden çıkılamaz bir hale gelir. "Ne olduysa oldu, ne yaşandıysa yaşandı, oldu bitti, önümüze bakalım" demek varken tüm enerjimizi geçmişte yaşanan bir olaya bağladığımızda kısır döngüye gireriz. Bu durumdan çıkmamız için evren uyarı mesajları göndermeye başlar, bu bazen bir hastalık bazen kaza olabilir... Kendi iç huzurumuz ve iyiliğimiz için mesajı alıp yola devam etmeliyiz, takılıp kalmak negatif  enerjiyi büyütür ve bizi negatif alanda tutarak enerjimizi düşürür. Hayat devam ediyor ve ilerleyebilmek için, geçmiştekini geçmişte bırakmak gerekiyor. Suçlamak olayın sorumluluğunu almamak, gücünü başkalarına vermek demektir. Tüm negatif söylem ve duyguları pozitife çevirmek için sevgiye dö...

Kelebek Etkisi

Resim
Ruhumuz ile bağlantı merkezlerimiz olan çakralar (İslami adı ile letaifler) kapandığı  zaman o çakranın bağlantılı olduğu organlarda birtakım sorunlar yaşamaya başlarız. Yaşadığımız problemler, kapalı olan çakramızın ruhumuz ile olan bağlantısının zayıflamasından kaynaklanır. Sevgi azaldığında kalbimizde, kendimizi ifade etmekte zorlandığımızda boğaz bölgemizde, ilerlemekten korktuğumuz zaman ayak ve dizlerimizde problemler yaşanması gibi... Dünyamızın da çakraları var. Dünya da evrimleşiyor ve artık öfke, savaş, nefret, acı gibi düşük titreşimli duygulardan kurtulması, sevgiye ulaşabilmesi için arınması gerekiyor. Dünya, kendine zarar veren enerjiden kurtulmak, çakrasını açmak ve bir üst boyuta geçmek için çırpınıyor. Biz insanlar dünya anamızı hasta ettik. Hepimize yetecek toprak ve her türlü kaynak varken insanlar aç, mutsuz, umutsuz!  Evsiz insanlar, ağlayan çocuklar, savaş, kıtlık, acı heryerde ama herkes kendi derdinde idi. Şimdi tüm insanlar aynı duyguda birle...

Dinginliğe Çağrı

Resim
Corona: Taç demek. Coronavirus, adını kraliyet tacına benzediği için almış. Taç çakra en üst boyut enerji ile bizi uyumlar. Bu ismi alması belki de tesadüf değildir. Afrikalı kabile reisi ile beyaz adamlar birlikte yolculuğa çıkmışlar. Bir süre yürüdükten sonra kabile reisi durmuş. Beyaz adamlar "neden durdun bak gitmemiz gereken bir yer var çabuk olsana" demişler. Kabile reisi "o kadar hızlı yürüdük ki; ruhlarımız arkada kaldı onları bekliyorum" demiş. Okullar kapandı, insan ilişkileri kısıtlandı, toplumsal birçok aktivite iptal edildi. Bu enerji bize "koşuşturmayı bırak, dur, nefes aldığını hisset ve iç sesini dinle" diyor olabilir mi? Öyle çok koşuşturuyoruz ki, ruhumuzun sesini duyamaz hale geliyoruz. Kendimizle başbaşa kalmaktan korkuyoruz. Zihnimiz sürekli aktif ve hiç susmuyor. Íç sesimiz bize birşeyler anlatmaya çalışıyor ancak çevremizde ve zihnimizde öyle çok gürültü var ki, bu sesi duymamıza imkan yok. Dünyaya geliş amacımızı unuttuk...

Yaşamın Altın Kuralları

Resim
Eskiden komşuluk ilişkileri ve güçlü aile bağları vardı ve bir kişinin derdi olduğunda herkes ona yardımcı olmaya çalışırdı. En büyük yardım ise kişinin derdini dinlemek, derdine derman, yaralarına merhem olmaktı. Doğa ile içiçe yaşamak ise tam bir mucize idi çünkü doğa ile sohbet eden, doğa ile uyum içinde olan kişi huzurlu ve dingin olurdu. Günümüzde komşuların, ailenin ve doğanın yerini psikologlar aldı. Çünkü hasta olmamak için duygularımızı anlatmamız, paylaşmamız, huzurlu ve dingin olmamız gerekiyor. Annem; "derdini kimseye anlatamıyorsan, git kuyuya bağır, içinde kalmasın" derdi. Bastırılan duygular mide hastalıkları, bel rahatsızlığı ve kansere kadar giden sorunlar yaşamamıza sebep olur. Atalarımız boşuna "derdini söylemeyen derman bulamaz" dememiş. Kararsız kalmak ise çok yıpratıcı bir kısır döngüye girmemize sebep olur. Endişe; mide rahatsızlıkları, cilt hastalıkları ve sinir hastalıklarına yol açar, bizi kemirip durur. Ruhsal rahatsızlıkların ardı...

Güne Merhaba

Resim
Sabah uyanınca güne merhaba der, güneşi selamlar mısınız? Aynada şöyle bir kendinizi süzer ve kâinattaki muhteşem akışın bir parçası olduğunuz için şükreder misiniz? Başınızı yukarı kaldırıp, masmavi gökyüzüne bakarken sonsuz bir minnet duygusu hisseder misiniz? Doğada bulunmak içinizi coşku ile doldurur ve çiçeklerle, böceklerle konuşur musunuz? Minnet ve şükran duygusu ile dolu, dopdolu olmak en güzel duadır. Hayatımıza güzellikler, mucizeler çekecek bir duadır! Varoluşun muhteşem akışına kendimizi teslim edip, bu yüksek duygularla titreştiğimiz zaman, hayalimizin ötesinde güzellikler çekeriz hayatımıza. Içimizdeki güven, teslimiyet, doğanın  verdiği huzur ve dinginlik sayesinde, endişeden arınmış olma hali tüm kapılı kapıları açar. Derin nefesler alıp vermek, bu esnada doğanın bir parçası olduğumuzu hissetmek ve içimizi dolduran coşku içinde, bir çocuk saflığı ile dans etmek. Sadece gözlemlemek, dinlemek ve teşekkür etmek, tek yapmamız gereken bu. Kalbimizin atışlarını duy...

Yarı Yolda Bırakıldığımız Zaman Ne Yapmalıyız?

Resim
İlişkisini sevgiyle taçlandırıp, yaşamı elele yürüyebilen çiftler, bir mucize gerçekleştiriyor. Rabbim yollarını açık, huzurlarını daim etsin. Ancak yaşamda her bireyin alacağı ders farklı olduğu için, tutkuyla, aşkla başlanan ilişkiler bile gün gelip sona erebiliyor ve büyük hayallerle başlanan yolculuk yarım kalabiliyor. Mevlânâ ne güzel dile getirmiş: Ve mevsim geçer… Gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün gelir el olur. Aklın şaşar… Dostun düşmana dönüşür. Düşman kalkar dost olur. Öyle garip bir dünya… Olmaz dediğin ne varsa olur. Düşmem dersin düşersin. Şaşmam dersin şaşarsın. En garibi de budur ya; Öldüm der durur… Yine de yaşarsın!… Mevlana İlişkimizi yürütmeyi başaramadığımız, incindiğimiz, aldatıldığımız ve yarı yolda bırakıldığımız zaman ne yapmalıyız? Herşey biz insanlar için ve genellikle bu durum çok yıpratıcı ve yıkıcı yaşanabiliyor. Özellikle takıntılı bir kişiliğe sahipsek, yenilgiyi kabul ed...

En Çok Kendimizi Sevelim

Resim
Gençlik ne güzel şey, hayaller ve yaşanacak uzun bir ömür var. Hayallerde aşk var, huzur var, başarı var, paylaşım var. Gençlik hayallerimize öyle güçlü bir enerji yükleriz ki, genellikle hayalini kurduğumuz şeye kavuşuruz. Şimdi bazıları "hiçte öyle değil ben çok istedim ama olmadı" diyecek. Böyle düşünenlere sorularım şunlar; tüm kalbinle, hiç bir endişe, korku ve kaygı duymadan koşulsuzca isteyebildin mi? Keşkelerin var mıydı? Istediğine kavuşacağına inancın tam mıydı? Olması için gereken herşeyi yaptın, her fedakarlığa katlandın mı? Istediğimiz şeye yüklediğimiz enerji ne kadar yüksek olursa, gerçekleşme şansı da o oranda yüksek. Peki bu isteğin bizim için doğru karar olduğunu nereden biliyoruz? Ben bu yazıyı takıntılı bir biçimde isteyenler için yazıyorum. Isteğine koşullanıp başka seçeneklere gözlerini  kapayan, kulağını tıkayanlar için.. Evrende bizim duygu ve düşüncelerimiz doğrultusunda bir çok seçenek varken, sadece istediği şeye takılıp kalanlar ve bu esnada ...

Doğru Karar

Resim
Kararsız kaldığımız bir konu hakkında biraz gözlem yapmak ve evrenin verdiği işaretleri takip etmek gerekir. Önce kalbimize soralım ve cevabı duymaya çalışalım. Bunun için iki elimizi kalbimizin üzerine koyarak derin nefesler alıp verelim, istediğimiz şeyi gözümüzde canlandıralım, nasıl hissediyoruz? Enerjimiz ve bilinçaltımız bizim için gerekli olan insan ve olayları bize çeker, tıpkı bir mıknatıs gibi. Tesadüf olarak düşündüğümüz bir çok şey ilahi plan dahilindedir ve kaderimiz doğrultusunda bize gelir. Doğru zamanda doğru yerde olmak, isteğimiz doğrultusunda seçeneklerin önümüze sunulması tesadüf değildir. Birşey olacaksa, önce sezgilerimiz ile hissederiz. Isteğimiz doğrultusunda tesadüflerin arttığını fark ederiz. Kararımızın doğru olup olmadığını anlamak için mesajlara, detaylara, rüyalara ve içimizdeki sese biraz kulak kabartmak kâfi 😍