Filiz Okur Yılmaz

Işığı oluşturan temel parçacıklar olan fotonlar; gezegenler gibi kendi ekseni etrafında dönerler, ışık hızında hareket ederler ve sonsuz büyüklükte bilgi taşıyabilirler.  Evrenin içi bilgi taşıyan fotonlar ile kuşatılmıştır. Evrenin dışında ise bu fotonları kontrol eden bir sistem vardır. Açık veya gizli tüm bilgi fotonlar ile kayıt altına alınır. Düşüncelerimiz, dualarımız ve eylemlerimiz fotonlarla kayıt altına alınır ve yazgımızı oluşturur. Fotonlar üzerinden oluşturulan kayıtlar; bilgiyi saklar ve yönetir. "Bir iş ve oluşta bulunuyor olmanız, Kur'an'dan birşey okuyor olmanız durumu yoktur ki biz üstünüzde tanık olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığında birşey, ondan daha küçüğü de, daha büyüğü de ancak Kitabin Mübinin'dedir. Hiçbiri Rabbinden gizli kalmaz." Yunus Suresi 61. Ayet Düşünce ve eylemlerimizi kayıt altına alan ve Kuran'da bahsedilen kitap budur; Kitabin Mübinin...  Açık ve gizli tüm bilginin kaydedildiği bir kitap olarak tasvir edilen...

"Şu bir gerçek ki, biz herşeyi bir ölçüye göre/ bir kaderle yarattık." (Kamer Suresi 49. Ayet) Doğum ile ölüm arasında kader ile çizilmiş sınırlar vardır ve bu sınırlar içinde seçeneklerimiz mevcuttur. Ancak kader süreci bizi daima yaşam hedefimize götürecek yola doğru yönlendirir. Kendi öz irademiz ile yaptığımız seçimler yazgımızı belirler. Ancak kaderimizin çizdiği sınırlar içerisinde...Kaderimiz evrenin dışında yazılır, yazgımız ise; irademiz ve seçimlerimiz ile evrenin içinde. Suredeki "biz" sözü evrenin dışındaki iradeyi anlatıyor. Yani evrenin dışında bizi yöneten bir gücün varlığını... Uzay-zaman sınırlarımız kaderimiz tarafından belirleniyor. "Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevrelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse haydi geçip gidin. Büyük bir güç ve ilim olmadıkça geçip gidemezsiniz." (Rahman suresi 33. Ayet) Kader için güvenli bir deneyim alanı demek mümkün. Bu da korunduğumuzu gösteren harika bir durum. Güvenliğ...

Einstein: "Herşey enerjidir ve herşey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda, artık yapacak birşey yoktur; o gerçeklik size ait olur; bundan başka bir yol yoktur. Bunun adı felsefe değil, fiziktir" der. Yaşamın sırrı; frekans ve enerjidir. Kendimize dürüst olmak; beden enerjimizi yükseltir. Kendimizin ve duygularımızın farkında olmak da...Her düşünce ve duygumuzu izleyelim ve bir rüya gördüğümüzü varsayarak yorumlayalım. İlahi sisteme güvenmek  ve yaşadığımız herşeyin en yüksek hayrımıza olduğuna ve bize birşeyleri öğrettiğine inanmak, direnç göstermek yerine şükrederek akışa teslim olmak, frekansımızı yükseltir. Güne frekansımızı yükseltmeye niyet ederek, gülümseyerek başlayalım. Aynada gözlerimizin içine bakalım ve  40 gün boyunca değerli olduğumuzu ve şanslı olduğumuzu söyleyelim. Nefes hayattır, nefesle yaşamı içimize çekerek yaşam frekansımızı yükseltelim. Hareketli olmaya özen gösterelim. Sade olmak, kar...

Beynimizde bir değişiklik olduğunda düşüncelerimizi ve psikolojimizi etkilediğine göre, düşüncelerimiz ve düşünme şeklimiz de beynimizi etkiler. Psikolojik şifalanma! İnsan beyninin sınırsız potansiyeli mucizevi yaradılışımızın bir göstergesi...Hepimiz hayatımızı değiştirebilme gücüne sahibiz. Tek yapmamız gereken düşünme şeklimizi değiştirmek ve yapabileceklerimizi tekrar gözden geçirmek. Kültürel etkiler beynimizi şekillendiriyor ve yaşama verdiğimiz tepkileri ve düşünme şeklimizi belirliyor. Bu tepkiler psikolojik veya sosyal bir olay değil, nörolojik bir süreç... Beynimizi anlamak insanlık için büyük bir adım...Nöroplastisite teorilerini esas alan uygulamalar ile beynin pozitif yönde değişebileceğini görmek ve bu sayede iyileşen insanların hikayelerini duymak, insan beyninin sonsuz uyum yeteneğinin farkına varmak heyecan verici! Beden ve ruh arasındaki köprüyü aşmak ve düşüncelerimizi kontrol ederek beynimizi pozitif yönde değiştirmek... Özellikle tıp alanında birçok şeyi t...

Halide Edip "Hanımefendiler!" dedi, sesinde hafif bir heyecan titriyordu. Çok tutumlu olduklarını duyduğu Ankara'lı hanımları yardıma çağıracaktı. "Tarih Türkü ateşle imtihan ediyor. Bu imtihandan, yalnız erkeklerimizin cesareti ile başa çıkamayız. Artık biz kadınlar da bu ateşe yüzümüzü çevirmek, ellerimizi uzatmak zorundayız. Ordumuzun hepimize ihtiyacı var.." Kadınların, büyük bir dikkatle dinlediğini farkedince heyecanı azaldı, daha sakin bir sesle devam etti: "Bir hafta önce Eskişehir'deydim. Gördüklerimden birini sizlere de anlatmak istiyorum. Uçakların gövdesi ve kanatları, özel bir keten kumaşla kaplanırmış. Bulunamadığı için bizimkiler kaput bezi ile kaplıyorlar. Özel yapıştırıcısı olmadığı için, kaput bezini uçakların gövdelerine, kanatlarına nal mıhı ya da zamkla tutturuyorlar. Bezin gerginliği ve kayganlığı emayit denilen özel bir sıvı ile sağlanırmış. Getirtemedikleri için beze, kaynatılmış patates kabuğu ve paça suyuna tutkal, kola ka...

Duygu ve düşüncelerimiz değişince frekansımız da değişir. Frekansımız değiştiğinde ise farklı kişi ve olaylar ile rezonansa girmeye başlarız. Hayatımıza çekmek istediğimiz şeyin frekansında titreşmeliyiz. Çünkü benzer titreşimler birbirini çeker. Müzik dinlemek, doğada yürüyüş yapmak, dans etmek, taş ve renklerin enerjisinden faydalanmak frekansımızı yükseltir. Frekansımızı değiştirmek için olumlamalardan da faydalanabiliriz: "Huzur ve sevgi doluyum." "Varlık, bolluk, bereket içindeyim." "Çok şanslıyım her istediğim oluyor." "Para bana sınırsız şekilde geliyor." "Tüm ihtiyaçlarım giderildi." Her düşüncenin bir frekansı vardır ve her düşünce bir enejidir. Enerji kaybolmaz sadece farklı bir formda var olmaya devam eder. O yüzden düşünce, duygu ve söylemlerimize çok dikkat etmeli ve cömertlik, sevgi, huzur gibi duygulara sahip olmalıyız ki titreşimimiz yükselsin.

"Ya Rabbena! Eğer unuttuk veya kasdımız olmayarak yaptıksa bizi mesul tutma! Ya Rabbena! Hem bize -bizden evvelkilere yüklediğin gibi- ağır yük yükleme! Ya Rabbena! Hem de bize takatımız olmayanı yükletme ve bizden günahlarımızı af buyur ve bizlere mağfiretini reva, rahmetini atâ kıl! Sensin mevlâmız!" (Bakara suresi 286.) Kur'an'ı Kerim'in bir ayeti ile başladım bugün. Her okuduğumda beni etkileyen ve düşündüren bir ayet. Bazen farkına varmadan negatif düşünüyor, insanları yargılıyor, haddimizi aşabiliyor ve sonuçlarına katlanıyoruz. Evrende her şey zincirleme birbirine bağlı, askıda kalan, unutulan hiç bir şey yok. Bazen hiç farkına varmadan da günaha girmek mümkün. Işte tüm bu durumlardan bizi kurtaracak bir dua. Hayatta hiçbir şey sebepsiz değil. Yaşadığımız her şey bir düşüncemiz veya bir eylemimiz sonucu geliyor. Ne ekersek onu biçtiğimiz bir gerçeklikte yaşıyoruz. Bu evrenin yasası ve bu yasa hiç bir ayrım gözetmeksizin herkese eşit işliyor. Allah...

"Tanrı, size istediğiniz İnsanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terkedecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır." Lao Tzu' nun bu sözü yaşamın özeti... Yaşam yolculuğumuz tekâmül edebilmemiz için bir çok sınav içerir. Yaşamımızın başrol oyuncusu biziz, yaşamımızdaki diğer insanlar ise tekâmül edebilmemiz için gönderilen yardımcılar. Kural çok basit; tutunduğumuz, putlaştırdığımız ne ise onun ile sınanıyoruz. Hz. Muhammed'in Kâbe' deki putları kırması batıni anlamda; kalbimizdeki putları kırmak anlamındadır. Putunuz ne? Para, eş, çocuklar, sevgili, ego, kibir hangisi? Putlaştırdığımız şey her ne ise; sınavımız  O'dur. Önemli olan bize hangi mesajın verilmeye çalışıldığını anlamak ve putu kırmaktır. Problemler ve sorunlar ile evren bize yol gösterir. Mesaj farkedildiğinde sorun biter... Hayat sürprizlerle dolu ve bizim için neyin doğru...

Her işi sürekli yolunda giden, kedi gibi daima dört ayak üstüne düşenlerden misiniz? Peki bazı insanlar çok şanslı iken ve her işleri rast giderken neden bazı insanların aksiliklerle boğuştuğunu hiç düşündünüz mü? Hepimiz aynı bütünün parçalarıyız ve İlahi Sevgi hepimize eşit uzaklıkta... Titreşimi yani frekansı yüksek olanlar ilahi olandan gelen huzur, mutluluk, neşe, keyif, coşkuyu alıp doyumlu bir hayat yaşarken,  titreşimi düşük olanlar alt frekansa ait sorunlarla uğraşmak zorunda kalıyor. Evrenin sırrı; titreşim, frekans ve enerjiyi çok iyi anlamaktan, kâinatı "oku"maktan geçiyor. Titreşimimizi en çok yükselten şey ise kendimizi sevmek, eşsiz ve değerli olduğumuzu farketmek. Güne gülümseyerek başlamak ve evrenin bize yolladığı tüm işaretleri "oku"yarak mucizelerle dolu bir hayat yaşamak.

Düşüncelerimiz ile kendimizi hapsedebilir, kendimizi zavallı ve hastalıklar ile dolu bir yaşama  mahkûm edebiliriz. Eğer kendimizi böyle hissediyor isek; yüreğimizden yardım istemeli, kalp sesimizi dinlemeliyiz. Yüreğimizin gücünden faydalanmaya başlamak; merkezlenmemizi sağlar, sezgi dünyasının kapısını açar ve zihnimiz ile farkedemeyeceğimiz şeyleri algılamamıza yardım eder. Duygusal travmalarla boğuşuyorsak ve eğer hayatımız yolunda gitmiyorsa; kendi öz gerçeğimizden uzaklaştığımız ile ilgili bir uyarı olabilir. Birşeyler yolunda gitmediğinde; zamanı gelmediğini ve herşeyin düzeleceğini düşünmek, kendi özümüze duyduğumuz saygının bir göstergesidir. Önümüze çıkan tüm zorluk ve engellerin aşmamız gereken sınavlardan ibaret olduğunu algılamak "bilgelik" tir. Her zaman, herşeyin olması gerektiği için olduğunu ve hangi koşul ve şartlar altında olursa olsun daima doğru zamanda, doğru yerde olduğumuzu bilmek bilgelik sonucu gelen "teslimiyet"tır. Kendimizi sev...

Deneyimlerimiz sonucunda bazı düşünceler açığa çıkar ve biz benzer deneyimler yaşadıkça bu düşünceler köklenir. Bu kökler bizim dünyaya ve insanlığa olan bakış açımızı temsil eder. Örneğin aldatıldığımız zaman karşı cinsin güvenilmez olduğuna karşı duyulan kök inancımız düşüncelerimizi kontrol etmeye başlar. Duygularımız, düşüncelerimiz ve davranışlarımız bizi biz yapan değerlerdir. O yüzden tüm duygu ve düşüncelerimizi çok iyi gözlemlemek gerekir. Çünkü duygularımız düşüncelerimiz ile şekillenir  ve olaya bakış açımıza göre değişir. Örneğin; boşanma sonrası; hayata devam kararı alan kişi ile kendini yaşama kapatan iki kişiyi ele alalım. Bu iki kişi; farklı düşünce yapısında oldukları için farklı duygular yaşayacak ve davranışları da, duyguları doğrultusunda şekillenecektir. Hissettiğimiz şekilde davranırız yani duygularımız davranışlarımıza yön verir. Hayat yolculuğunda yanlış bir yola girdiğimizi düşünüyor isek; duyguyu ve o duyguyu bize hissettiren düşünceyi değiştirme...

Doris Lessing: "Sirius, galaksinin bulunduğu bölgeye güç dağıtan, Güneşin ardındaki spritüel güneştir" der. Sirius Yıldızı ilk kez Dogon öğretilerinde çıkıyor karşımıza. Dogonlar öyle bilgiler aktarıyor ki Sirius'la ilgili, astronotların günümüzde keşfettiği bu bilgileri o dönemde teleskop olmadan bilmeleri hayranlık uyandırıcı! Dagonlar bundan 5000 yıl önce Sirius A ve B nin varlığını ve Dijiteria Yıldızı'nın Sirius etrafını 50 yılda elips bir yörüngede dolaştığını biliyordu. Temple "Sirius Gizemi" adlı kitabında binlerce yıl önce yeryüzüne gelen Sirius'luların Eski Mısır kültürüne yaptığı katkılardan bahsediyor. Antik Mısır'da ölüm sonrası bedenlerin Sirius'a gittiğine inanılıyordu. Hatta aynı dönemde yapıldığı düşünülen ve benzer özellikler gösteren antik yapıların bir açıklaması olabilir bu durum. (Piramitler, Stonehange, Puma Punku, Baalbek Taşları, Sfenks, Moai Heykelleri) Eski Türk Kültürü de Mu, Agarta, Maya ve Atlantis'ten ...

Çocuğun hakikati; hangi esma ile doğduğu ve kaderi babadan geçer. O yüzden kişi baba adı ile doğar. Ama annenin karnında gelişir ve anne; çocuğun hakikatinde olan manayı korur ve açığa çıkarır, o yüzden kişi öldüğünde ana adıyla gömülür. Peygamberimizin "Cennet anaların ayakları altındadır" hadisi inanılmaz bir mana ve bilgelikle dolu. Îslam dini kadına büyük  değer verir. Dünyayı incelerseniz bir hücreye benzediği görülür. Dünya çekirdeği ve zarı (atmosferi) olan canlı bir hücreden farksız. Dünya da bizim annemizdir. O yüzden "Dünya Ana" deriz. Dünya bizim anamız olduğuna göre cennet; hakikatimizi açığa çıkaran annemizin ve tekâmülümüze yardımcı olan dünya anamızın ayakları altındadır. Yani dünyada huzuru bulan ve Hakikat'i gören öte alemde cennete gider. Ben bugün annelerin, biyolojik anne olmasa da özü anne olanların, Dünya Ana' mızın anneler gününü kutluyorum. Benim "Melek Annem" gibi öte dünyaya göçen annelerimizin mekânı cennet ol...

Türk Kültüründe kadına büyük değer verilirdi. Kadına tecavüz  eden ölümle cezalandırılır ancak kadın toplumdan dışlanmaz hatta tecavüz sonucu bir çocuğu olursa ulu bir Kayın Ağacı ile evlendirilirdi. * Kayınvalide, kayınbaba sözleri buradan gelmektedir.   Eğer bir kadın babasız doğum yapmışsa; kadına ve çocuğa sahip çıkılırdı. Türklerde Ağaç kutsal olduğu için; çocuk iletişim kuracak yaşa geldiğinde çocuğa bir ağaç gösterilir ( varsa Ardıç ağacı) ve bu ağacın babası olduğu söylenirdi. Böylece kutsal olan ağaç kullanılarak çocuk; Tanrının  çocuğu olurdu. Hanım sözüne gelince;  Türk Hakanları yanında oturanlara "Ben sizin Han'ınız değil miyim?" Der. "Evet" cevabını alınca da yanında oturan eşini gösterir ve "Îşte benim Han'ımda yanımda oturandır" derdi. Han ve Hatun devleti birlikte yönetirdi. Fermanlar "Han ve Hatun buyuruyor ki" diye başlar, Han savaşa gittiğinde Hatun devleti tek başına. yönetirdi. Türklerde kadın asker ola...

Geçmişimizle barışmak enerji blokajlarını açar ve bizi şifalandırır. Yaşananları olduğu gibi kabul etmek ve odak noktamızı bize kazandırdığı değerlere çevirmek hissettiğimiz öfke ve kızgınlığı yenmemizi sağlar. Geçmişte yaşanan ve bize sıkıntı veren deneyimimizin bize ne kazandırdığını sorgulayalım. Daima kazanımlarımıza odaklanmak ve şükretmek zihnimizi dinlendirir ve hayatımıza güzellikler çeker. Yaşadığımız kısır döngüden çıkmamıza yardım eder. Geçmişimiz değerli, bugünkü halimize bizi yaşadıklarımız getirdi. Geçmişimizi, geleceğimizi ve yaşadığımız her anı sevelim. En çok da kendimizi sevelim ve daima şükredelim. Bizi "biz" yapan, özel ve değerli kılan herşeye teşekkür edelim. Yaşamak, tüm zorluk ve engellere rağmen güzel ve gülümseyerek yaşamaya değer😍

"Kendini küçük görmeyi bırak, sen yürüyen bir evresin" der Mevlana. Evrendeki herşey evrenin bir parçasıdır. Kalp vücudumuzdaki en güçlü manyetik alan bölgesidir. Enerji üretiminin en yoğun olduğu bu bölge evrenle bağ kurmada büyük öneme sahiptir. Yunus Emre: "Dil söyler kulak dinler, kalp söyler kainat dinler" der. Dileğimizi sözle değil, tüm kalbimizle hissederek olmuş gibi gözümüzde canlandırmak gerekir. Bu his sonucu çıkan manyetik enerji dış dünyayı şekillendirecek güçtedir. "Hissetmek dua etmektir" der Budistler. Duamız kabul olmuş gibi hissetmek... His ve düşünce kalpte bir araya gelirse; büyük bir güç ve enerji alanı oluşturur. Îsteğimizin olduğuna olan inancımız tüm kapalı kapıları açar. Yargı ve ego olmadan saf bir kalple içtenlikle istemek mucizelerin gerçek olmasını sağlayacak güçtedir. Kuran'ı Kerim'de: "Dua edin duanızı kabul ederim" der. Tüm insanlığa sevgi dolu yarınlar diliyorum 💙

Hıdırellez; her bahar başlangıcında, 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece Hızır ile İlyas'ın yeryüzünde buluştuğuna ve ikisinin bir araya gelmesinin kerameti ile her türlü dileğin gerçekleşeceğine inanılan bahar bayramıdır. Înanışa göre; Hızır karaların ve havanın, İlyas ise suların hakimidir ve ikisi biraya geldiğinde uğradıkları her yere; şans, bolluk, bereket, şifa ve uğur getirirler. Dileklerimizi bir kağıda yazıp çizebilir, bereket için; tohum ekebilir (fidan, fasulye, bakla vb.) veya para istiyorsak; kırmızı bir kese içine bozuk para koyarak gül dalına asabiliriz. Balkonda çocuklarınızla birlikte legolar ile istediğiniz şeyleri inşa etmenizi öneririm, taşlardan veya oyuncaklardan da yararlanabilirsiniz. Ailece eğlenebileceğiniz bir balkon etkinliği😍 Odaklandığımız ve inandığımız şeyler gerçekleşir. Enerjimizi güçlendirecek harika bir zaman. Enerjimizi iyi niyet ve şükür enerjisi ile besleyerek dileğimize yönlendirmek için hayal kurabiliriz. Ben her Hıdırellez...

Korku canlıların hayatta kalabilmesi için oldukça kullanışlı bir histir. Ormanda karşımıza bir aslan çıktığında korku devreye girer ve vücutta zincirleme bir reaksiyon başlar. Otonom sinir sistemi uyarılır ve beyinde oluşan sorgulama sonucu hipocampus "savaş yada kaç" der. Sinir sistemi ve böbrek üstü bezleri aktive olur; adrenalin ve noradrenaline salgılanır, kan basıncı artar, kalp atışları hızlanır ve ana kaslara daha çok kan gönderilir. Yani enerji vücutta öncelikli ihtiyaç olan yere aktarılır. Öncelik hayatta kalmak olduğu için boşaltım ve bağışıklık sistemi kendini kapatır. Korkunun böbreklere zarar vermesinin sebebi budur. Korku duygusunun sürekli yaşandığını varsayalım. Bu durumda kan sürekli kollara ve bacaklara gider. Bağışıklık sisteminin devre dışı kalması hücre rejenerasyon sistemlerinin kapanmasına sebep olur. Korku dolu bir insanın rahatsızlık yaşaması  vücudun tepki verme kapasitesini sınırlar. Însan beyni hormonlar ile tüm vücudu yöneten ve kontrol ...

Ruhumuzla bağlantı kurabilmek için; Durmak Nefes almak Kendimizi dengelemek Sessiz kalmak Sessizliğin sesini dinlemek gerekir. Bunları yaptığımız zaman sezgi içimize akmaya başlar. Kaygı, meşguliyet, fikirler ve düşünceler gidince perdenin diğer tarafından bilgiler rahatça akar. Îlk olarak sevilip korunduğumuzu hissederiz. Sonra çevremize bakar ve tutunduğumuz, üzüldüğümüz şeylerin gereksizligini fark eder ve yenileniriz. Dünyanın da bu sessizliğe ihtiyacı vardı. Güçlü bağ kurabilmek ve yenilenebilmek, daha güzel ve yaşanılır bir yer haline gelebilmek için bu dinginliğe ihtiyacı vardı. Dünya kendini resetliyor. Çünkü son zamanlarda doğaya çok zarar verdik, kirlettik ve günbegün daha mutsuz, umutsuz, doyumsuz olduk, depresyon tanısı ile birçok insan antidepresanlar ile ayakta kalmaya çalışıyor. Şimdi yenilenme zamanı... Dünya için daha sağlıklı ve verimli icatların, temiz enerjilerin, sağlıklı sanayi dallarının ortaya çıkma zamanı...Bu süreç tüm dünya ve insanlık için şifa...

Beden dünya elbisesi, ölüm ise beden elbisesini çıkarıp başka bir boyuta yapılan yolculuktur. Anne karnında yaklaşık dokuz ay yaşadık ve dünyaya doğduk, dünyada geçen yaşam süremiz dolduğunda ise öte alem denilen ahirete doğacağız. Bir boyuttan başka bir boyuta seyahat eden ruhuz. Ölüm yok sadece doğum var. Beden ölür ama ruh ölümsüz... Beden elbisesini giyen kim? Beden öldüğünde yola devam edecek olan kim? Biz beden mi, yoksa beden elbisesini giyen miyiz? Benlikten kurtulmayı başarabilirsek kim olduğumuzu hatırlarız. Bilincin ölümsüz olduğunu fark eder ve Hakikat'i görürüz. Ölmeden önce ölen ve ebedi olanı bulan ateşte yanmaz... Zihin, beden ve ego odaklı yaşamaktan vazgeçer ve hayatımızın merkezine sevgiyi koyabilirsek; bilinçaltı dehlizlerinde kaybolmaz, her günün ödül olduğunu bilerek neşe, keyif, coşku, huzur içinde yaşarız, yaşarken cenneti bulanlardan oluruz. Yaşadığımız her an değerli ve özel, tadını çıkaralım ve çok değerli olduğumuzu bilerek devam edelim "ins...