Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Atomaltı Parçacıkların Dansı

Resim
      Atomaltına indiğimizde titreşen bir enerji ile karşılaştık ve bu durum bize madde sandığımız her şeyin aslında dalga formunda olduğunu gösterdi. Atomaltı parçacıklar evrenin her yerinde bulunur ve birbiri ile iletişim halindedir. Aralarında sürekli bir bilgi alışverişi vardır. Evrendeki herşey dalgalanır bir halde titreşerek varlığını sürdürür ... Sürekli haberleşen parçacıkların bir dalga boyu ve frekansı vardır. Organlarımızın, duygularımızın ve bedenimizin de bir frekansı vardır. Vücudumuzun frekansı auramızı oluşturur ve biz auramızdaki enerji ile doğru orantılı olarak tüm evrenle iletişim kurarız.

Koşulsuz Sevgi

Resim
Sadece görmek istediğimiz şeyleri görmek ve hayata kendi penceremizden bakmak koşullu sevgidir. Bize uymayan, görmek istemediğimiz şeyler koşullu sevgidir. Hayatı olduğu gibi kabul etmek ise koşulsuz sevgidir. Kendimizi ve başkalarını olduğu gibi kabul etmek koşulsuz sevgidir. Duygularımız bizleri inciten şeylere karşı tepki verir ve bir anda kendimizi acı, kıskançlık, çaresizlik, korku ve endişe içinde bulabiliriz. Bu durumda hemen gözlemci durumuna geçmek ve hissettiğimiz duyguya takılıp kalmadan geçip gitmesine izin vermek gerekir. Böylece duygularımızın bizi yönetmesine izin vermez ve duygularımızın yönetimini ustalıkla elimize alırız. Farkındalıklı zihin budur... Duygularımızın etkisinde kaldığımız zaman kendimize şunu soralım: "Ben böyle hissetmeyi istiyor muyum?" Hayatımızı tutku ile yaşamak ve illüzyondan çıkarak bize dayatılan hayatı değil kendi istediğimiz hayatı yaşamak koşulsuz sevgidir. Gördüğümüz alem ışığın çarpıp bize yansıttıklarından ibaret! Işık retinaya ge...

Yaşam Ustası Olmak

Resim
  Duygu ve düşüncelerimiz bizi yönetmeye başladığında Öz'ümüzden uzaklaşırız. Kendimizin farkına varmak ve kontrolü elimize almak konusunda geç kalırsak; kim olduğumuzu göremediğimiz bir kısır döngüye girebiliriz. Duygu ve düşüncelerimiz biz değiliz, onlar sadece yaşanmışlıklar sonucu oluşan donanımlarımız. Kendimize şu soruları soralım: "Hangi duygu ve düşüncelerin kontrolü altındayım?" "Bu duyguyu ilk ne zaman hissettim ve nerede kodladım?" "Bu duygu bana mı ait?" Örneğin bir gün asansörde kapalı kaldık ve artık asansöre binmiyoruz. Bu bizim değil, kodladığımız duygunun iradesi. Korku duygusunun iradesi... Değersizlik, umutsuzluk, korku, endişe, kontrolcülük gibi duygulara ihtiyacımız vardı, deneyimledik ve o duygular sayesinde bu günlere geldik. Eğer her hangi bir duyguya takılı kalır, gereken dersi alıp o duyguyu serbest bırakmayı başaramazsak, o duygu tarafından yönetilmeye başlarız. Aileden aktarılmış değersizlik duygusuna sahip olabiliriz. Sorgu...

Alem İçinde Alemler

Resim
Yapı taşı atomlar olan sonsuz ve sınırsız bir evrende yaşıyoruz.  Atomaltı dünyaya indiğimizde muhteşem bir sistem çıkıyor karşımıza. Nötron ve protondan oluşan atom çekirdeği ile hem kendi çevresinde, hem de atomun çevresinde dönen elektronlar... Nötron ve protonu oluşturan kuarklar... Güç taşıyıcı parçacıklar olan bozonlar... 100 farklı atomdan oluşan evrenimiz öylesine ince ayarlarla tasarlanmış ki hayran olmamak elde değil... Örneğin; dokunduğumuzda elektronlar birbirini iter ve dokunma hissi gerçekleşir. Eğer bu durum olmasa dokunduğumuz her şey ile kimyasal reaksiyona girer ve varlığımızı devam ettiremezdik. Bir makina gibi çalışan trilyonlarca atom bir araya gelerek ahenkle hareket eder.  Canlı yaşamı karbon temelli bileşiklerden oluşur. Karbon atomları art arda dizilir ve zincir halinde milyonlarca farklı madde oluşturur. Bizler de dahil...Milyonlarca farklı bileşik oluşturma potansiyeline sahip olan karbon atomu ise dev yıldızların merkezinde oluşur... Bir yıldız ölür...

Çakralarla İlgili Duyular

Resim
Çakraların ilgili olduğu duyular: Kök çakra: koku Mesane çakra: tat Göbek çakra: görme Kalp çakra: dokunma Boğaz çakra: işitme Bakara suresi 18: "Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler."

Duygusal Blokaj Temizliği

Resim
  Duygusal bir blokajı, unutamadığınız bir travmayı temizleyelim bugün; Sağ avucunuzu açın ve sizi çok üzen yıpratan bir anıyı siyah bir bulut şeklinde avucunuzun içinde hayal edin. O duyguya iyice girene, o anı tekrar yaşayana kadar bekleyin... Şimdi sol avucunuzu açın ve oraya çok mutlu olduğunuz bir anı bembeyaz bir bulut şeklinde koyun. O anıyı zihninizde net bir şekilde canlandırın ve çok mutlu olduğunuz o anın duygusuna girin... Sol avucunuzdaki beyaz bulut büyüdükçe ve ağırlaştıkça, sağ avucunuzdaki siyah bulut küçülsün ve iyice küçülüp siyah bir nokta haline gelsin; şimdi sol elinizi hızlıca sağ elinizin üstüne kapatın. Dönüşüm sağlandı... Bütünün hayrına olsun 🙏

Kozmos ve İnsan

Resim
  İnsan'ı Kâmil makro, kozmos ise mikrodur. İnsan ve kozmos birbirine derin bir şekilde bağlıdır.  Kozmostan insana gelen etkiler İlahi Planın bir tasarrufudur. Kozmik etkiler pozitif veya negatif değildir. Kişinin gelen etkilere verdiği tepkiler gelen etkileri pozitif veya negatife dönüştürür. Her şerde bir hayır, her hayırda bir şer vardır. Ancak Hakikatte her şey bütünün hayrınadır. Kozmostan gelen etkileri değerlendirebilme becerisi kişinin bilinç seviyesi ile alakalıdır. Kozmostan gelen etkiler 7 nefis ve 5 alem mertebemize gelir ve kendimizi bilme yolunda ki yolculuğumuza rehberlik eder.

Sonsuzluk Ağacı

Resim
Kutsal ışık olan nur, aynaya ruh (hava elementi) olarak yansıdı.  Nurun aynadaki yansıması ateş elementi olan nar (şeytan)dı. Nur, nar (ateş elementi) denilen kaba doldu. Nur melek, aynadaki yansıması nar ise şeytandı. Nur; melekler alemi olan cennetleri, Nar; melekler alemlerinin ayna görüntüsü olan cehennemleri temsil eder.  Cehennemler nar'dan yoğunlaşarak tekâmül etti ve su elementi ile toprak elementi oluştu. Nur melekler alemini yaratınca aynada nar aleminde şeytanlar belirdi. Yaradılış ağaca benzetildi ve sonsuzluk ağacı denildi. Aynada görüntüsü olduğu için iyiyi ve kötüyü bilme ağacı diyenler de oldu. Hayat ağacının alt kısmı ademin fizik bedenini, şeytanı simgeledi. Üst kısımları ise ruhu, melekler alemini...

Hayat Ağacı ve Sırat'el Müstakim

Resim
Hayat ağacı göklerden yeryüzüne ve yeryüzünden de yeraltına inişimizin sembolüdür. Göğün maviliklerinden (hava elementi) kırmızı cehennem bölgesine inişi anlatır... Hayat ağacının merkezinde Güneş var. Güneş bizim de merkezimizde, göbek bölgemizde, bebek göbek bağı ile annesinden beslenir.  Yeryüzüne bağlandıkça; ateş elementine dönüşürüz. Dünyevi isteklerimiz arttıkça ağacın köklerine doğru iniş devam eder ve üreme organlarının olduğu enerji bedene gelir, su elementine dönüşürüz. Ağaç burada kendini görür, tohumu taşır ve ağaç buradan tekrar ürer. Bedeni şekillendiren su toprağı yoğurur. Ana tanrıça topraktır ve beden kuyruk sokumu hizasındaki topraktan beslenir. Ağacın kökleri ise yeraltı ile olan bağlantıyı anlatır. İnilecek en aşağı yer ise kırmızı renk ile sembolleştirilen cehennemi, Adem'in ayak tabanlarını. Ağacın sağı merhamet sütunu; Güneş enerjisi, sempatik sinir sistemi ve dünyevi işlerin enerjisi ile temsil edilir. Allah'ın Rahman ismidir. Ağacın solu adalet sütunu;...

Kalp Sesini Dinle

Resim
        Kalbimizin sesini duymuyorsak yaşam anlamsız ve karmaşıktır. Gerçekliği dışarıda aramaya devam ettiğimiz sürece rüya görmeye, başkalarının bizi yönetmesine, etki-tepki dünyasında kaybolmaya devam ederiz.      Mutsuz, huzursuz, gergin ve endişe içinde yaşıyorsak veya depresyonda isek kalbimiz bize birşeylerin yolunda gitmediğini anlatmaya çalışıyor demektir. İçe dönmenin, kalp sesimizi dinlemenin vakti gelmiş demektir. Duygu ve düşüncelerimizi gözlemlemeli ve yaşam amacımızı bulmalıyız.     Kalbimizin sesini duymaya başladığımız an sezgi ve sevgi dünyasının kapıları açılır. Uyananlar kendi içine dönen ve kalp sesini duymayı başarabilen kişilerdir. Hayal dünyasından sıyrılıp kalp sesimizi duymaya başladığımızda keşif yolculuğumuz başlar. 

Parça-Bütün İlişkisi

Resim
Kuantum mekaniği fizikçisi David Bohm evreni canlı veya cansız varlıklar olarak ayırmanın mümkün olmadığını çünkü her şeyin ayrılmaz bir biçimde birbirinin içinde bulunduğunu ve cansız olarak adlandırılan nesnelerin de canlı olduğunu söyler.  Bohm'a göre yaşamın kendisi de tüm evrenin içine gizlenmiştir. Şuur ve yaşamın evrende bir arada var olduğunu söyleyen Bohm; bütün parçanın, parça da bütünün imgesini taşır der.  Bu ilkeye göre Sirius yıldızını elimizde görebileceğimiz gibi Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethine de tanıklık edebiliriz. Çünkü geçmiş ve gelecek uzay-zaman da yayılmış durumdadır ve her bir hücremiz tüm kozmosu barındırır.

Hologram

Resim
Hologramın özelliği bir nesneyi orada olmadığı halde orada imiş gibi göstermesidir. Hologram olmadığı halde var gibi görünen bir imgedir ve uzayda aynada gördüğümüz görüntüye eşit bir yer kaplar. Elimize diken battığında beyne bir sinyal gider ve biz elimizin acıdığını hissederiz. Oysa acı elimizde değildir ve beynimizdeki nörofizyolojik bir sürecin sonucudur. İçsel bir nörofizyolojik süreci dışsal gibi algılatan beynimiz bizi kandırır.  O halde gerçeklik nedir? Gözlemcinin nesnel dünyası mı? Kameraya benzeyen beynin kayıtları mı? Ya da mistiklerin dediği gibi her şey hayal mi? Tüm gördüğümüz evren dalga boylarının senfonisinden ve frekansların dansından mı ibaret? Elektronların bazen bir parçacık, bazen de dalga halinde davranması bize bu dansı mı anlatır? Işık, radyo dalgaları, gama ve röntgen ışınları dalgadan parçacığa, parçacıktan dalgaya dönüşürler. Tüm evreni oluşturan kuantaların gözlemci ona baktığında parçacık gibi davranması ise oldukça ilgi çekici! Sihirli bir kuantum o...

Mutluluğun Formülü

Resim
Pozitif düşünmek ve enerjimizi odaklandığımız şeylerin farkına varmak gelişim yolunda olduğumuzu gösterir. Başkalarının başarılarını takdir etmek ise başarmamıza yardım eder çünkü başkaları için düşündüğümüz her şey bizim başımıza gelir. Sabırlı olmak ve iç gözlem yapmak kendimize olan güven duygumuzu artırır. Başarmak için sadece kendimize güvenmeliyiz. Kendimizle baş başa kalmaktan korkmamalı ve ne yaşarsak yaşayalım yola devam ederek hayatımızın kontrolünü elimize almalıyız. Hayatın deneyimlemek için çıktığımız bir yolculuk olduğunu bilirsek gücümüzü öz benliğimizden alır ve emin adımlarla ilerleriz. Değişim ve dönüşüme açık olmak ruhsal yolculuğumuzun ön koşuludur. Şikayet etmeden, söylenmeden devam etmek ve başımıza gelen her şeyi olgunlukla karşılamak yolculuğumuzun keyifli bir şekilde devam etmesine yardımcı olur. Hayallerimizin peşinden giderken düşüncelerimizi ifade etmekten çekinmeyelim. Başkalarını suçlamak yerine nerede hata yaptığımızı sorgulayalım, başarısızlıklarımızı da...

Düşünce ve Kader

Resim
Beynimiz uyuduğumuz zaman gün boyunca yaşadığımız düşünce ve deneyimlerin önemli olanlarını seçer, kaydeder, arşivler, sonuca ulaştırır ve defteri kapatır. Beyin yaşananları değerlendirirken gereksiz olanları siler... Sol beyin konuşur, sağ beyin anlar, beyin görsel düşünür... Düşüncelerimiz yolu ile evrenle sohbet eder ve rüyamızda yazdığımız kaderi görürüz. Düşünce düş kökünden gelir bu yüzden düşler gerçekleşir. Düşünce maddeyi hareket ettirecek güce sahiptir. Beyin düşünceleriyle yarattığı zihin ile varolur. Yaşam bir zihin durumudur.

Fikrin neyse zikrin de odur?

Resim
 "Dervişin fikri ne işe zikri de odur" bilgelikle dolu bir atasözü...Zikir büyük bir enerji içerir ve tekrar ettiğimiz şey gerçekliğimiz haline gelir. Hatta diyebiliriz ki söz büyüdür. Şimdi hep birlikte düşünelim zikrimiz; öfkemiz mi? Sevgimiz mi? Korkumuz mu? Umudumuz mu? Umutsuzluğumuz mu? Hiç farkında olmadan hangi yayını yapıyor ve evrene hangi mesajı gönderiyorsunuz? Kendiniz için hangi gerçekliği yaratıyorsunuz?
Resim
Evrim basitten karmaşığa doğru sürekli artan bir bilinçle devam eder. İnsanın kaderi gelişmek ve ruha daha iyi hizmet edebilmektir. Tüm kazanımları ruha aktarılan insan bedeni, ruhun tekâmül aracıdır ve insanın tekâmülü daima ileriye doğrudur. İnsanın şuurlu bir hale gelmesi beynini tam olarak denetleyebildiğinde mümkündür. Şuur oluştuğunda ise; irade, sorumluluk, sevgi ve hoşgörü gelişir. İyi ya da kötü olmadığı gibi doğru veya yanlış da yoktur. Sistem denge üzerine konumlandırılmıştır ve her şey bütüne hizmet eder. Bütünün hedefi ise sevgidir. Her şey sevgi planına doğru evrim geçirerek ilerler. Evrende makro mikroyu etkiler ve her şey manyetik alanlar vasıtasıyla birbirine hizmet eder.

DNA

Resim
Düşüncelerimiz ve duygularımızın oluşturduğu frekans sürekli yayın yapar ve rezonans alanımızı programlar. Bu program bizimle aynı rezonans alanında olan herşeyi kendine çekerek gerçekliğimizi oluşturur. DNA'mız var olan herşey ile iletişim halinde, üstelik bu iletişim zaman ve mekânın ötesinde, daha üst düzey bir boyutta gerçekleşmekte.

Niyet

Resim
    Niyetimiz yaşam yolculuğumuzu sekillendirir. Niyetimiz ile ilgili alana çekiliriz; madde ararsak madde alemine, mana ararsak mana alemine... Cehennemin yedi kat olduğu söylenir: 1. Dünya sevgisi 2. Hiddet 3. Şiddet 4. Kendini düşünmek 5. Kibir 6. Kıskançlık 7. İkiyüzlülük     Niyetimiz; cehennemde mi cennette mi yaşayacağımız konusunda belirleyici bir rol oynar. Cennete giden yollar iyi niyet taşları ile döşenmiştir ve cennette yaşamanın formülü bizi tutsak edecek yedi cehennem duygusundan arınmak ile mümkündür ancak. Bunu başarabilmek için duygu ve düşüncelerimizi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz. Kontrol güçtür ve cennette yaşayabilmenin formülüdür. 

Bütüne Hizmet

Resim
Vücudumuz hücrelerden oluşmuş bir topluluk. Hücreler bir araya gelerek dokuları, dokular organları, organlar da sistemleri oluşturur ve tüm bu muhteşem yapı insana hizmet eder. Tatile gittiğimizde karaciğer ben evde dinlenmek istiyorum diyerek gelmeyebilir mi? Ya da kalp biz komşuya giderken sevdiğimiz kişi ile buluşabilir mi? Gözümüzü gökyüzüne çevirelim. Güneş sistemindeki gezegenler yörüngelerinde dönüyorlar. Dünya ben yörüngemi değiştirmek, güneşe daha yakın olmak istiyorum diyebilir mi? Herşey birbirine bağlı ve bütünün hizmetinde. İşte bu yüzden dua ederken bütünün hayrına ise istememiz gerekir.  Tabiatı okumayı başarabilirsek her şeyin bütüne hizmet ettiğini ve her şeyin birbirine bağlı olduğunu görebiliriz. Her şey hiçlikten doğduğuna göre de her şeyin aslında hiç olduğunu, hiçlikten ibaret olduğunu!

Hologram

Resim
Hologram yazılı görüntü demek. Îbnu'l Arabi içinde bulunduğumuz alemi "Hakkın gölgesi, gölge alem" olarak tanımlar. Beden deneyim aracıdır ve hakikate ulaşmanın yolu "hiç" olmaktır.

Mutlu Olabilmek Beynin Tamamını Kullanabilmek İle Mümkün

Resim
Beynimizin yüzde onunu kullandığımız söylenir çünkü nöronlar beynimizin yüzde onunu oluşturur. Beynimizin yüzde doksanı ise destekleyici hücrelerden oluşur. Bu hücreler nöronları aktive eder, bağlar ve kontrol eder.  Bu durumda beynimizin yüzde yüzünü kullanmak elimizde! Sağ el; sol beyin, sol el; sağ beyin tarafından kontrol edilir. Kollar ve bacaklar çapraz hale getirildiğinde sağ ve sol beyin arasında senkronizasyon sağlamak mümkün. Mantık ve detay odaklı sol beyin ile, duygu ve bütünsel bakış odaklı sağ beyin arasında uyum sağlandığında öğrenme gerçekleşir ve yeni yollar açığa çıkar... Mutluluğun formülü beynin herhangi bir yarısının bizi kontrol etmesine izin vermek yerine iki beyin arasında senkronizasyonu sağlamak ve dengelemek ile mümkündür. Mutluluğun formülü; beynin tamamını kullanabilmek, sağ beynin duygusallığını sol beynin mantığını kullanarak, sol beynin detaycılığını sağ beynin bütünselliğini kullanarak dengelemektir. Denge varsa huzur ve mutluluk kendiliğinden gelir...

Zaman Kavramı

Resim
Einstein'ın ikiz paradoksu ile ilgili bir belgesel izledim ve aklıma babam geldi. Babam bize Kuran'da geçen Bakara Suresi'nde 100 yıl uyuyan bir kişinin uyandırıldığını, kişiye; "Ne kadar kaldın?" diye sorulduğunu, kişinin; "Bir gün veya bir günün birazı kadar kaldım" dediğini anlatır, "Buradaki zamanla ahiretteki zaman farklı" derdi. Einstein'ın "İkiz paradoksu" deneyinde: İkiz kardeşlerden bir tanesi dünyada kalırken, diğeri ışık hızına yakın bir hızla zamanın tersi istikamette ilerleyen bir roketin içinde uzaya gönderilir. Roket (roketin içinde bulunduğu zamana göre) 5 yıl sonra geri döner. Roketin içindeki çocuk 5 yıl yaşlanmış. Oysa dünyada kalan çocuk 110 yaşında. Bu iki kardeş içinde zaman normal akışında. İkisi de süreçle ilgili bir sıkıntı yaşamaz, ikisine göre de herşey normaldir, olması gerektiği gibi. Zaman görecelidir ve cismin hızına göre hızlanıp yavaşlayabilir ki bu durumda zamanın hıza göre değişen bir kavram oldu...

Nasıl Dua Etmeliyiz?

Resim
Hz. Ali "Allah'ım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, hakkımda hayırlı olanı da gönlüme razı eyle" diye dua edermiş.  Dua etmek Allah'la iletişime geçmektir. Hepimiz birbirimize bağlı olduğumuza ve hep birlikte bütünü oluşturduğumuza göre dua ederken "benim ve bütünün hayrına olanı nasip et" demek en doğrusu çünkü kısıtlı görüş açımız ile bizim için neyin doğru olduğunu bilemeyiz. Dua ederken "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek başlarız ki bu şekilde enerjimizi yayar ve odaklarız. Duamız bittiğinde ise "Amin" diyerek bizim için hayırlı olanı alır ve kabul ederiz. Tıpkı bilgisayarda bir siteye bağlanmak ve çıkış yaparak iletişimi sonlandırmak gibi. Belli bir konuda diretir ve ısrarla istersek ve isteğimiz akışa aykırı ise direnç yaratır ve kendimize negatif enerji çekeriz.  Hepimizin birbirimizle bağlantı halinde olduğumuzu gözümüzde canlandırabilirsek, bir şeyi ısrarla istemenin yol açacağı direnci anlamak kolaylaşır. Eğer "benim ve...

Yaşam Ustası Olmak

Resim
Yaşamının ustası olan kişi; doğayla ve diğer insanlarla olan derin bağlantısının farkındadır. Gelişmek ve geliştirmek için yaşar ve yaşamı neşeyle kucaklar. İyi ya da kötü her şeyin sadece bir deneyim olduğunu bilir ve alınması gereken derse odaklanır. Varoluşun seçeneklerden ibaret olduğunun, özgürce seçebileceğinin ve seçiminin getireceği sorumluluğun farkındadır. Yaşamın mucizelerle dolu olduğunu sezinler ve tüm zamanını kendini geliştirmek ve dönüştürmek üzere planlar. Kapasitesini sonuna kadar kullanırken diğer insanlarla koşulsuz sevgiye dayanan ilişkiler kurar ve onların gelişimine de yardımcı olmaya çalışır.  

Hayata Neşe İle Bak

Resim
Sevmeyi biliyor muyuz?  Utanç duymadan kendimizi ifade edebiliyor muyuz?  Tutkulu bir biçimde merak duygusu ile dolu muyuz? Kendimize karşı özen gösteriyor muyuz? Her yeni güne bir serüven gözüyle bakabiliyor muyuz? Yaşamdan aldığımız şeylerin bir ayrıcalık, yaşama verdiklerimizin ise sorumluluk olduğunun farkında mıyız? Benzersiz olduğumuzu ve yaşamı dolu dolu geçirmek gerektiğini idrak ettik mi? Yaşamı büyük bir sevgiyle kucaklayabiliyor muyuz? Yaşam bizim için ne ifade ediyor? Hüzün mü, neşe mi? 

Sevgi Her Şeyi Güzelleştirir

Resim
Ruhun dili iki sözcük der Neale Donald Walsch: Sevgi; genişletir, rahatlatır Korku; daraltır, sıkar Biz hangi kök inanca sahibiz?  Kök inancımız sevgi temelli ise sevildiğimize inanır, dünyanın güvenilir bir yer olduğunu düşünerek yaşarız. Kök inancımız korku ise dünyanın ve însanların güvenilmez olduğunu düşünür, endişe ve korku içinde yaşarız. Yaşam amacımız kendimizi gerçekleştirmek, kendimizi tekrar yaratarak kim olduğumuzu hatırlamak ve yaşadığımız deneyimler ile kendimizi bilmek... Kök inancımız sevgi ise sorun yok huzur dolu yaşarız ve yaşamdan keyif alırız. Ancak kök inancımız korku ise bilinçaltımızdaki kayıtları değiştirmemiz gerekir ki bu yaşam sanatında usta olmaktır. Yüksek amacımız olan sevgiye ulaşana ve kim olduğumuzu anlayana kadar yaşam bize acı verir. Sadece koşulsuz sevgi ile dolu olduğumuzda sınırsız potansiyelimizin farkına varırız ve acı biter...

Stres

Resim
Stres enerji sistemimizi bozar, asidik ortam ve iltihap oluşmasına sebep olur. Bilinç sevgi ile beslenirse; algı değişir, enerji akmaya başladığı için vücut kendini onarır ve iltihap gider.  Ruhsal sıkıntılar yaşıyorsak; içsel yolculuk zamanı gelmiş demektir çünkü bu ruhumuzun bizimle iletişime geçme çabasıdır. Ruhumuzun ilacı ise sevgidir. Sevgi azaldığında; ruh sıkılır, bunalır ve ruhsal sıkıntılar başlar. İçimizdeki 'ben'i farketmenin vakti gelmedi mi?

Kader Mahkûmu

Resim
        Bilinçaltımızdaki kayıtları fark edene ve bilinçaltımızdaki örtüleri kaldırıp; yaşam amacımızı ve kim olduğumuzu idrak edene dek kader mahkûmuyuz...     Bedenimizdeki enerji meridyenleri ve kanalların titreşimi; içinde bulunduğumuz potansiyeli gösterir.      Potansiyelimizi artırmanın ilk şartı olanın olması gerektiği için olduğunu fark etmektir. Bu fark ediş "Bir"lik ve "bütünlük" kavramlarını anlamamızı sağlar.      Kendi hayatımızı okumayı başardığımız an döngü kırılır ve kendi kaderimizin efendisi oluruz.

Bir insanı nasıl tanırsınız?

Resim
Bir insanı nasıl tanıyacağınızı biliyor  musunuz?  Ne okuduğuna bakın,  Ne seyrettiğine bakın,  Duvarlarına ne astığına,  Raflarına ne koyduğuna,  Nasıl konuştuğuna,  Nasıl dinlediğine bakın.  Yapmanız gereken tek şey bakmaktır.  Bunlar size onun ruhunun nerede  olduğunu gösterir.  - Ramtha 

Bilgelik

Resim
Hayat bir yolculuk ve başlangıçlar olduğu kadar bitişler de hayatın bir parçası. Hiç bir şey olduğu yerde kalmaz ve sürekli değişir. Sağlıklı bir ruh halinde kalabilmek için; var olanı kabul etmek ve hayatın akışına teslim büyük önem taşır. Yenilikleri sevgi ile kucaklayabilmek ve değişime ayak uydurabilecek gücü içimizde yapılandırabilmek bilgeliktir. Bunu başarabilmenin yolu ise pozitif bir bakış açısına sahip olmaktır. Pozitif bakış açısına sahip olabilmek için; Güne gülümseyerek başlamalı ve her günü bundan sonraki hayatımızın ilk günü gibi yaşamalıyız. Kişisel gelişim kitapları okuyarak olmak istediğimiz mükemmel insanı günbegün yaratmalıyız. Kişisel gelişimimize katkı sağlayacak bilgili ve yüksek frekanslı insanlarla vakit geçirmeliyiz. Bedenimizi dinlemeye, sağlıklı beslenmeye ve hareketli olmaya özen göstermeliyiz. Sakin ve huzurda hissetmek için kendimize özel anlar yaratmalıyız. Kalbimizi ferahlatan ve bizi gülümseten insanları ve filmleri tercih etmeliyiz. Dram içeren haberl...

Yargılama, Anlamaya Çalış

Resim
Dünya bir okul ve her bireyin alacağı dersler farklı. Bazı Ruhların tekâmül edebilmek için alması gereken dersler çok zorlayıcı olabilir. Her ruh bilgedir ve dünyaya neden geldiğini unutsa da, içinin derinliklerinde bu yüce yolculuğun sebebini bilir.  Kişilerin seçtiği sınavlara saygı duymak ve yargılamamak bu yüzden büyük önem taşır. Hiç kimseyi asla yargılamayalım ve anlamaya çalışalım. 

Zihin Programı

Resim
  Zihnimiz iki bölümden oluşur: -Bilinçaltı zihin -Bilinçli zihin Bilinçaltı zihin devrede ise; biz yedi yaşına gelene kadar ailemiz ve çevremizden kopyalanarak kaydedilen bir program ile yaşıyoruz demektir. Bilinçaltımız; bize ait olmayan kayıtlardan oluşur ve beynimizin yüzde 95'ini oluşturur çünkü tüm otomatik davranışlarımız bilinçaltı kayıtlardır. Düşünmeye gerek duymadan yaptığımız her şey... Bu durumda hayatımızın %95'i programlanmıştır demek mümkün... Bilinçaltımızı bir kasete benzetirsek, beğenmediğimiz kayıtları değiştirmenin tek yolu; üzerine yeni kayıtlar yüklemek. Örneğin; değersiz olduğumuza dair bir kayıt varsa; değerli olduğumuzu defalarca tekrarlar ve değerli olduğumuza inanırsak, beynimizde yeni yollar ve bağlantılar oluşur böylece frekansımız değişir... Bilinçaltı üç yolla öğrenir: -Hipnoz (uyurken yüklemek istediğimiz kayıtlar bilinçaltımızı yeniden programlar.) -Sürekli bir şekilde çalışarak ve tekrarlayarak alışkanlık haline getirmek. (Araba sürmeyi öğrenm...

Mavi Ay (31 Ekim 2020)

Resim
Mavi ay güneş takvimi içerisinde gerçekleşen 13. Dolunaydır ve bir ay içinde iki dolunay gerçekleşmesi demektir. Dolunaylar biriken enerjinin boşaldığı, farkındalığımızın arttığı, sonuçların görünür olduğu ve değerlendirme yaptığımız zamanlardır.  Birçok şeyi yerinden oynatacak büyük bir gücün etkisini hissedeceğimiz bu dolunayda; yenileyici ve değiştirici tesirleri hissedeceğiz. Bu dönemde esnek bir bakış açısına sahip olmayı ve alternatif planlar yapmayı öneririm. Mavi ay ile kadınlar arasında mistik bir ilişki vardır. Ay evrensel dişi enerjidir, kadınların fiziksel süreçleri ayı taklit eder ve ayın enerjisi kadınların dişil yanını besler. Mavi ayda yapılan birçok ritüel var ve ayın ışığını bedene çekmek kadim bir ritüel. Avuçlarımızı açarak ayın enerjisinin ellerimizden tüm bedenimize aktığını imgeleyebilir ve derin nefesler alarak enerjiyi içimize çekebiliriz. Ay ışığı altında uyumak da tavsiyeler arasında. Dolunay enerjisinden maksimum ölçüde faydalanmak için kristallerimizi v...

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun

Resim
"Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk Bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti'ni sonsuza dek korumak ve savunmaktır. Varlığının ve bağımsızlığının biricik temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir." Mustafa Kemal Atatürk

Bardağın Dolu Tarafı

Resim
Endişe ve korku gibi duygular sonucu bedenimizde hissettiğimiz sıkıntılar o esnada salgılanan kimyasalların bir sonucudur. Stres altında isek, bedenimiz stres hormonları salgılar; bağışıklık sistemimizi ve büyüme sistemimizi kapatır ki bu durum sağlığımızı olumsuz etkiler. Zihni susturup kontrolü ele almak, stres yönetiminin ilk koşuludur. Îşe bardağın dolu tarafını görmekle başlayabiliriz yani ailemiz, dostlarımız, evimiz gibi bizi rahatlatan varlıklarımıza odaklanmak yokluğun üzerimizde yarattığı baskıyı azaltır. Güçlü hissetmek için kendimize inanmalı ve kim olduğumuzun farkına varmalıyız. Görünen bedenin ötesinde ölümsüz bir ruh olduğumuzu bilmek bizi rahatlatır. Zihnin sesi susup kalp konuşmaya başladığında; endişe ve korku yerini sevgiye bırakır; koşulsuz sevgiye...

Her Hücrenin Îçinde Gençlik Pınarı Var

Resim
Hücrelerimizin içinde DNA' yı kopyalayan ve DNA ipliklerinin açılmasını önleyen telomerler bulunur. Telomerler açıldığında DNA iplikleri dağılır ve yaşlanmaya başlarız.  Telomerlerin uzunluğunu artıran telomerazların ilacı ise; sevgi... Keyif, takdir, şükran, özsevgi, hayat amacının olması gibi duygular bedenimizde telomeraz üretilmesini sağlıyor. Yani her hücrenin içinde bir gençlik pınarı var ve suyunu sevgiden alıyor.

Sevginin Gücü

Resim
Sevgi; kucaklamak, hayatı olduğu gibi kabul etmektir. Koşulları olduğu gibi kabul etmek ve sevmek şifalanmanın anahtarıdır. Duygular fiziksel bedenle ilişkilidir ve duygusal blokajlar fiziksel blokajlara sebep olur. Hormon salınımı bağışıklık sistemini güçlendirir veya bozar. Olumlu duyguların artması; olumlu hormonal değişiklikler yaratır. Mutluluk bağışıklık sistemimizi güçlendirir; Komedi izleyelim, kendimize sarılalım, dostumuzla konuşalım ve mutlu olalım... Baskılanmış duygulardan kurtulmak büyük önem taşır çünkü eski anı ve duygular fiziksel bedende sıkışıp kalır ki bu blokaj fiziksel blokoja dönüşür. İçimizdeki incinmeyi bulmak, acıyı ve öfkeyi serbest bırakmak gerekir.  Namaz, meditasyon, yoga, doğada yürümek; endorfin, serotonin, relaksin gibi hormonların salgılanmasını sağlar ve zihnimizi yavaşlatarak huzuru yapılandırır. Sevildiğimizi hissettiğimizde salgılanan oksitosin bağışıklık sistemimizi güçlendirir. Sevgi; çaresizliği yenmemize, anlamlı bir hayat yaşamamıza ve huz...

Seçim Bizim

Resim
Trilyonlarca hücremiz var ve her gün milyonlarcası ölüyor, kök hücreler onların yerine yenilerini koyuyor. Yazgıyı kontrol eden ise genler değil, çevre! O halde genlere takılıp kalırsak kalıtımın kurbanı oluruz, oysa çevre değişince hücrelerin de değiştiğini artık biliyoruz. Hücrelerin yazgısını değiştirebileceğimizi artık biliyoruz. Bilinçlilik ile çevreyi yorumlamaya başladığımızda hücreler yeniden şekillenir.  Hücreye giden sinyali değiştirebiliriz. Bruce Lipton'un dediği gibi: "Kalıtımın kurbanı değil, kaderimizin efendisiyiz." Hücreler ile çevre arasında zihin olduğuna göre; bilinçli, yaratıcı beynimizi kullanarak kaderimize hükmedebilir ya da doğduğumuz andan itibaren kaydettiklerini oynatan bilinçaltı beynin yönetimine girerek aynı filmi tekrar tekrar seyredebiliriz. Seçim bizim... Einstein'ın dediği gibi: "Önemli olan, sorgulamaktan vazgeçmemektir; merak var olmanın birinci şartıdır."

Kaderi Yenmek

Resim
Aile ve çevremiz çocukluğumuzu, çocukluğumuz gençliğimizi, gençliğimiz yaşlılığımızı şekillendirir. Etki- tepki yasası ile belirlenen sınırlar içinde yaşarız. Ailemiz, çevremiz, bedenimizdeki hormonlar, frekanslar, gezegenlerin etkisi altında yaşar ve o etkilere verdiğimiz tepkilerle de gerçekliğimizi yaratırız. Bu durumda yaşayan kişi için belirlenen bir kader var ve geçmişine baktığımızda geleceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Ancak geçmişin kayıtlarından kurtulan ve gelecek kaygısı olmadan AN'da yaşayan bilinçli bir kişi etki-tepki yasasından etkilenmez. Örneğin öfke saçan hormonlarının sesini dinlemez ve beden ötesine geçer veya yıldızlardan gelen bir frekansın etkisinde kalmaz kendi iradesiyle hareket eder. İşte bu durum bilinç ötesine geçmek ve hayatındaki olayları bir gözlemci olarak seyretmektir. Bu durum bilinçlilik halidir. O halde bilinçli bir insan için kader yoktur ve kendi kaderini kendisi tayin eder.  Bilinç yoksa; kontrol edilir, yönetilir, çizilmiş sınırlar için...

Uyan Ey Gözlerim

Resim
En ağır uyku gaflet uykusudur...  En büyük esaret nefis esaretidir... Gaflet uykusu nefsin galip gelmesini sağlar ve esaret başlar... Kalbimiz sevgi ile ışıldadığında oluşan nur diğer uzuvlarımıza yansıdığı gibi, kalp karardığında oluşan karanlık da yansır.  Gaflet uykusu içinde olan kişi için karanlığın esaretinden kurtulmak imkansızdır. Ancak aklımıza gelen uygunsuz düşüncelerin farkına varır ve kendimizi kontrol etmeye başlarsak aydınlığın kapısı aralanır. Kur'an'ı Kerim'de der ki: "Uyan! Ki Allah'ın evliyası ne üzerlerine korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar! Onlar ki Allah'a iman etmişlerdir ve hep takva ile korunur dururlar. Müjde onların dünya hayat'ta da, ahiret'te de! Allah'ın kelimatına tebdil yok! O, işte büyük kurtuluş O!" (Yunus Suresi 62-64. Ayetler)

Tesadüf Yoktur

Resim
Tesadüf yoktur. Hayat bir matematiktir. Tesadüf dediğimiz şeyler de matematik sonucu hayatımızdadır. Beyin düşünce üretir, gün içinde birçok düşünce gelip geçer. Ancak düşünce bir amaca yöneldiğinde gerçekleşir. Eğer ortada bir amaç yoksa düşünce sonucu oluşan kalıplar önyargı olarak kalır. Yani bir insan bir düşünceden diğerine atlarken kendini farkında olmadan hapseder. Önyargılardan oluşan bir hapishaneye... Îşte bu yüzden düşüncelerimizi farketmek ve gereksiz olanları ayıklamak gerekir. Düşünce doğru analiz edilip tanımlandığında gerçekleşir, maddeleşir... Düşler, düşünceler gerçek olur...

Fil Suresi ve Mucizeler

Resim
Fil suresinde; ebabil (dağ kırlangıcı) kuşlarının Habeş Kralı Ebrehe'nin Kâbe'yi yıkmak üzere yolladığı ordusunu nasıl helak ettiğinden bahseder. Bu olay Îslam tarihinde Fil Vakası olarak kayıtlara geçmiştir. Ebrehe hücum esnasında filleri kullanır. Allah'ın mucizelerini ve yüceliğini gösteren bir sure. Kendimizi çaresiz ve güçsüz hissettiğimiz zaman bu sureyi hatırlayalım. Bize Allah yeter asla mahsun olmayalım, korunup kollanacağımıza ve kazanacağımıza gönülden inanalım.  Fil Suresi: "Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle Görmedin mi Rabbin ne yaptı fil sahiplerine! Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?  Üzerlerine sürü sürü kuşlar saldı.  Onlara balçıktan pişirilmiş sert taşlar atıyorlardı.  Derken onları, yenilmiş ekin yaprağı gibi kılıverdi."

Frekansımızın Vücudumuza Etkileri

Resim
Frekansımızın yüksek olması için yaşadığımız hayattan memnun olmalı ve neşe, keyif, coşku içinde titreşmeliyiz. Sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşamanın formülü vücut titreşimimizi yükseltmekten geçer. Düşük titreşimli duygu ve düşünceler içinde uzun süre kalır isek; Bağışıklı sisteminiz zayıf düşer ve buna bağlı rahatsızlıklar başlar. Kronik yorgunluk ve geçmeyen bir isteksizlik hali oluşur. Sinirler gerginleşir ve öfke patlamaları görülür. Sürekli aksaklıklar ile karşılaşırız ve işlerimiz yolunda gitmez. Uyku düzenimiz bozulur. Vücudun çeşitli yerlerinde nedensiz ağrılar yaşamaya başlarız.

Meditasyon

Resim
Fransız genetik bilimci olan Matthieu Ricard dünyanın en mutlu insanlarından biri. Hindistan'da yaşıyor ve Dalai Lama' nın yakın arkadaşı. Meditasyonun beyinde kökten değişiklik yaptığını göstermek için meditasyon esnasında Matthieu Ricard'ın beyin dalgaları ölçülmüş ve beynin gama dalgalarına geçtiği gözlemlenmiş.(Gama dalgaları; dikkat, hafıza, öğrenme ve bilinç ile ilgili frekansları kapsıyor.) Aynı zamanda prefrontal kortekste yüksek aktivite görülmüş. Nöroloji tarihinde ilk defa bu oranda  mutluluk kapasitesi görüntülenmiş. Ricard'ın beyninin sol prefrontal korteksindeki aktivite, sağ kısma göre çok daha aktif ölçümlenmiş ki bu durum negativiteye karşı yüksek bir dirençle ilişkilendiriyor. Ricard'ın tavsiyeleri: "Sağlıklı bir beyin, tıpkı bir ayna gibi olmalıdır. Nasıl bir ayna, farklı yüzleri gösteriyor ancak hiçbiri onun üzerinde yapışıp kalmıyorsa, düşüncelerimiz de zihnimizden aynı şekilde akıp geçmeli. Onların akışını izlemeliyiz; tutunup kalmamalıyız...

Kâinatı Oku

Resim
Birşeyi çok istersek olduğu söylenir. Oysa sadece istemek yetmez, teslimiyet ve güven içinde olacağına inanmak ve olmuş gibi gözümüzde canlandırmak gerekir.  Tüm isteklerini gerçekleştirmeyi başarabilen insanlar, kâinatı OKUmayı başarabilenlerdir. Hayat kendimizi gerçekleştirmek üzere yola çıktığımız bir yolculuk ve bu yolculuk boyunca karşımıza çıkan insanlar ve olaylar bizim gelişebilmemiz, dönüşebilmemiz için hayatımızda... Hayatımızın baş rol oyuncusu biziz.
Resim
"Aşık dövene elsiz, sövene dilsiz" demişler. Bu söz bize gönderilen etkilere, tepki vermeyerek kaderin zincirlerini kırmayı anlatır. Bize gönderilen etkilere tepki vererek mi yaşayacağız yoksa bilinçli bir zihinle kaderimizin efendisi olmayı başarabilecek miyiz? Kendi kaderimizin efendisi olmak frekanslar, yıldızlar, hormonlar yoluyla gönderilen tüm etkilere kayıtsız kalabilmek ile mümkündür.  Peygamberlerin hayatı bir ibrettir. Hz. Musa külli aklı, Hz. İsa ruhu, Hz. Yusuf idrak ve geleceği görmeyi, Hz. Muhammed ise Hakikat'i gösterir. Musa Tûr dağına çıkarak geçmişi arkada bıraktı, İsa çile çekerek, Hz Muhammed Taif'te taşa tutularak sınandı ama yolundan dönmedi. Hz. İsa İncil'de :"Ben geçersiz kılmaya değil, tamam eylemeye geldim" der. Bir önceki pegamberde başlayan süreç bir sonraki peygamberde tamamlanır. 

İnsan ve Evren

Resim
Hayalimizde bir şeyi olmuş gibi canlandırır, olmuş gibi düşünür ve olmuş gibi konuşursak gerçekliğimiz haline gelir.   Gerçeklik, içinde kendi gücünü taşıyan evrensel bir kanundur. Çünkü bir şeyi arzu eder ve güçlü bir şekilde gözümüzde canlandırırsak, kozmik olasılıklar alanında enerjisel formda var ederiz. Herşeyin enerji olduğunu ve enerji denizinde dalgalar formunda var olduğumuzu, aynı zamanda enerji alanının bir parçası olduğumuzu düşünürsek; duygu ve düşüncelerimizin gücünü farkedebiliriz. Aynı zamanda kendi gücümüzü... Kur'an'ı Kerim Rûm Süresi 41. Ayet: "İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor." 

Gerginlik İlkeleri ve Şifa

Resim
Vücudumuzun herhangi bir yerinde sorun olduğunda vücudumuz bir bütün olarak tepki verir çünkü bedendeki herhangi bir sorun vücuttaki simetri ve dengeyi bozar. Tüm sorunların kökenini ise dengesizlik ve güvensizliğe yol açan stres oluşturur. Problemin kaynağını aramak, gerginlik yaratan şeye ulaşmamızı sağlar.  Vücudumuzda herşeyin desteğini oluşturan ve aralarında bütünlük sağlayan bir bağ dokusu var. Tüm parçaları birbirine bağlayan bu esas dokuya fasya denir. Bu viskoelastik doku tüm vücut yapılarını baştan aşağı sarar ve içine nüfuz ederek iyileşmesini sağlar. Bu kuvvetler kas ve iskelet sistemi yolu ile dağılır. Vücudumuz un her hangi bir yerinde olan sıkıntı gerilim hatları boyunca dalgalar şeklinde dağılır. Marodan mikroya herşey dalgalar halinde var olur ve birbirini etkiler. Kuantum zeka bize birşey hareket ettiğinde her şeyin hareket ettiğini söyler. Vücudumuzdaki bu gerginlik temelli yapı tüm evren için geçerlidir. Evrensel zekâ ağı bilgiyi alır, işler ve aktarır.  Y...
Resim
Ruhsal olarak kaldıramayacağımız bir duyguya maruz kaldığımız zaman; beynimizde adrenalin ve stres hormonları salgılanır. Travma denilen bu durum beynimizde kaydedilir. Yaşımız ne kadar küçükse yaşadığımız hasar o oranda büyük olur. Beynimizde kayıt altına alınan hasar tetiklendiği zaman; fiziksel bir rahatsızlık olarak ortaya çıkar.

Zeybek Oyunu

Resim
Altay inancına göre Tanrının 9 oğlu bir ışık halinde Altay'da bulunan Beşik dağındaki bir ardıç ağacına iner. Bu ışık, dağdaki altın kazığa bağlanır ve böylece Tanrı ile însan arasında bir bağ kurulur. Efsaneye göre zamanla ağacın şişip yarıldığı ve 9 erkek kardeşin doğduğuna inanılır. Bu kardeşler tüm dünyaya yayılır ve dokuz ulusu oluşturur ve günün birinde tekrar bu ulusların liderlerinin Altay'a döneceğine ve ak inancın tekrar varolacağına inanılır. Atalara saygı ve iç-dış dengesine çok önem veren Türkler daima gökyüzüne bakılmasını öğütler çünkü yer hastalık, sıkıntı ve negatif enerji yayar, gök ise esenlik, kut, sağlık ve bereketin kaynağıdır. Samimi bir şekilde dua eden Türkler dua ederken sol dizini yere vurur, sağ dizi öne atar ve bu esnada sağ elini kalbinin üstüne koyarmış. Oğuz boyundan beri zafer kazanınca Efeler tarafından oynanan ve Atatürk'ün de çok sevdiği ve oynadığı Zeybek oyununa göz atalım: Kolların açılması kartalın açık kanatlarının sembolüdü...