Ol Der ve Olur
Herşey muazzam bir matematik üzerine kurulmuş. Bir hücrenin insanın büyüklüğüne oranı ile bir insanın yıldıza büyüklüğünün oranı aynı. İnsandaki titreşim hücre üzerinde ne kadar etkili ise yıldızdaki titreşim de bir insan için o kadar önemli, hepimiz yıldız tozuyuz😍 Makro mikroyu etkiliyor, yüksek frekansa sahip insanların düşük frekansları etkilemesi gibi.
"Ne varsa Alem'de, o vardır Adem'de."
Işık ve sesi duyularımızın izin verdiği ölçüde takip edebiliyoruz. Ancak ışık ve ses biz farkında olmasak da yayılmaya devam ediyor ve An'da toplanıyor. İnsan An'da yaratılmıştır. Bizim bir ayağımız An'da diğer ayağımız zamandadır. An; gönül ve akıl alemi, zaman ise; bu dünyadaki yaşamımızdır. O halde an itibarı ile Allah'a, zaman itibarı ile kulluğa bağlıyız. Bu da Allah ile olan bağlantımızın ispatıdır. Diyebiliriz ki AN devamlıdır, zaman ise devamlı olan AN'ın bizim algılayabildiğimiz kadarıdır. An zamanın merkezidir ve herşey o merkezde birleşir. Sema yapanların bir ayaklarını sabit tutup, diğer bacaklarını bu sabit duran ayağın etrafında döndürmeleri an-zaman ilişkisini sembolize eder.
Allah An'dadır ve "kûn" sesi ile emri gerçekleşir. "Kûn feyekûn" (Ol der oluverir) Kûn ve Nûn sesleri o yüzden büyük önem taşır.
Herşey birbiri ile ilişkili ve birbiri üzerinde etkili. Doğa yasaları herşeyi kuşatmış. Muhteşem bir ahenk ve denge içinde akıp gidiyoruz. Bilincimiz yükseldiğinde alanımız genişlediği için başka insanları etkileyip yükseltebiliyoruz.
Zikrimiz "Ya Allah Hu" oluyor. Allah aşkı içimizi dolduruyor ve ne yöne baksak Allah'ı ve esmalarını görmeye başlıyoruz. Ahenkle dans eden kuşlarda, gökyüzünün mavi enginliklerinde, her ağaçta, tomurcukta, yağmurda, karda, doğada "Mukaddir" esması (Herşeyin plan ve programını ölçüyle takdir eden) ile ifade edilen matematiği görüyoruz ve Allah coşkusu ile doluyor içimiz😍
O coşku bir kez yaşandığında artık mahsun olmak yok. Büyük bir sevgi alanı çepeçevre sarar bizi ve korunduğumuzu, sevildiğimizi tüm kalbimizde hissederiz. Artık yalnız olmadığımızı biliriz. Zerreden tomurcuğa, tomurcuktan ağaca, ağaçtan yıldızlara, yıldızlardan gezegenlere her yerde Allah'ı görür ve zikrederiz.
"Ne varsa Alem'de, o vardır Adem'de."
Işık ve sesi duyularımızın izin verdiği ölçüde takip edebiliyoruz. Ancak ışık ve ses biz farkında olmasak da yayılmaya devam ediyor ve An'da toplanıyor. İnsan An'da yaratılmıştır. Bizim bir ayağımız An'da diğer ayağımız zamandadır. An; gönül ve akıl alemi, zaman ise; bu dünyadaki yaşamımızdır. O halde an itibarı ile Allah'a, zaman itibarı ile kulluğa bağlıyız. Bu da Allah ile olan bağlantımızın ispatıdır. Diyebiliriz ki AN devamlıdır, zaman ise devamlı olan AN'ın bizim algılayabildiğimiz kadarıdır. An zamanın merkezidir ve herşey o merkezde birleşir. Sema yapanların bir ayaklarını sabit tutup, diğer bacaklarını bu sabit duran ayağın etrafında döndürmeleri an-zaman ilişkisini sembolize eder.
Allah An'dadır ve "kûn" sesi ile emri gerçekleşir. "Kûn feyekûn" (Ol der oluverir) Kûn ve Nûn sesleri o yüzden büyük önem taşır.
Herşey birbiri ile ilişkili ve birbiri üzerinde etkili. Doğa yasaları herşeyi kuşatmış. Muhteşem bir ahenk ve denge içinde akıp gidiyoruz. Bilincimiz yükseldiğinde alanımız genişlediği için başka insanları etkileyip yükseltebiliyoruz.
Zikrimiz "Ya Allah Hu" oluyor. Allah aşkı içimizi dolduruyor ve ne yöne baksak Allah'ı ve esmalarını görmeye başlıyoruz. Ahenkle dans eden kuşlarda, gökyüzünün mavi enginliklerinde, her ağaçta, tomurcukta, yağmurda, karda, doğada "Mukaddir" esması (Herşeyin plan ve programını ölçüyle takdir eden) ile ifade edilen matematiği görüyoruz ve Allah coşkusu ile doluyor içimiz😍
O coşku bir kez yaşandığında artık mahsun olmak yok. Büyük bir sevgi alanı çepeçevre sarar bizi ve korunduğumuzu, sevildiğimizi tüm kalbimizde hissederiz. Artık yalnız olmadığımızı biliriz. Zerreden tomurcuğa, tomurcuktan ağaca, ağaçtan yıldızlara, yıldızlardan gezegenlere her yerde Allah'ı görür ve zikrederiz.
Her yerde Allâh. Ol der olur.
YanıtlaSil😍
SilMuhteşem 😊
YanıtlaSilTeşekkürler 😍
Sil