Filiz Okur Yılmaz

  Hafızalarımızda kayıtlı tüm bilgiler kolektif bilinçdışını (Levhi Mahfuz) oluşturur. Semboller, diller, tecrübeler, imgeler fotonlar tarafından kayıt altına alınır. Levhi Mahfuz; tüm bir türün bilgisi ve kişisel deneyimlerinin organize edilmesi ile oluşan ortak alandır. Bizden önce yaşamış tüm insanların ve türlerin bilgisi Levhi Mahfuz'da kayıt altındadır. Însanın evrimi ile birlikte bu bilgiler sürekli güncellenmektedir. Rüyalarımızda gördüğümüz semboller kolektif bilinçdışı da diyebileceğimiz Levhi Mahfuz'dan aldığımız bilgilerdir. Fotonların taşıdığı devasa büyüklükteki bilgi bütün evrene yayılarak büyük bir bilgi okyanusu oluşturur. Herkes kendi öz frekansı ve düşünce frekansı doğrultusunda bilgi okyanusuna ulaşabilir ve frekansı oranında bilgi alır. Fotonlarla taşınan bilgi karanlık madde tarafından yönlendirilir.

Kitabım bilgiye ulaşmak için yanan, yandıkça alevlerin ışığı ile yolu aydınlanan, aydınlandıkça yaşamın anlamını kavrayan ve hayatına mucizeleri çeken bir Hakikat yolcusunun hikâyesi, yani aslında benim hikâyem. Yaşamım boyunca aradığım ve deneyimlerim sonucu ulaştığım bilgiyi kitabımda anlaşılır bir şekilde aktardığımı ve arayanlara ışık olacağını düşünüyorum. Sevgilerimle 🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋 YouTube Kanalım 

Hayat bize birşeyleri anlatmak için bazı insanları görevlendirir. Bir insanla büyük bir problem yaşıyorsak; o problemin içindeki mesajı görmeli, hangi dersin verilmek istendiğini sorgulamalıyız. Însanlarla ve olaylarla uğraşmayı bırak fikirlere önem vermeli ve yaşadığımız her olaydan bir ders çıkarmalıyız ki anlamlı bir hayatımız olsun.

Kaderi yaşama biçimi kişinin idraki ile doğru orantılıdır. Farkındalık (aydınlanma) gerçekleştiği zaman yaşama bakış açımız ve yaşama biçimimiz değişir. Hayata daha farklı bir pencereden bakar ve daha huzurlu, mutlu, şükür içinde yaşarız. Îsyan yerine teslimiyet gelir, sığınarak dua etmek, kadere razı olmak gelir ki bu cennettir. Acıyı verene sığınmak  teslimiyetin en güzel halidir ve cennetin kapılarını açar. Kadere isyan ederek mi, şükrederek mi yaşayacağız? Yol ve seçim bizim...

Sadece rastlantı ve eş zamanlılıklar sonucu mu yaşıyoruz yoksa inançlarımız, duygularımız ve düşüncelerimizle bir resim çizer gibi yapılandırıyor muyuz hayatımızı? Yarattıklarımızı seyrettiğimiz kozmik bir ayna mı hayatımız? İlahi matrix birbirimizle ve herşeyle olan bağlantı ile daha iyisini mi yaratmamızı sağlıyor? Hepimiz İlahi Matrix'in bir parçasıyız ve duyguları deneyimleyerek daha iyi bir dünyaya doğru mu ilerliyoruz? Enerji alanı herşeyi birbirine bağlar. İnsan DNA'sı dünya ile bağlantılı, duygular ve DNA arasındaki ilişki zaman ve mekânı aşar ve  hep birlikte deneyimlerimizi AN'da yaratırız. Gerçekle hayal arasında köprü olan alanda, holofrafik alan aynamızda yarattıklarımızı seyrederiz. Evrensel bağlantımız ile yaşama katılırken düşünce ve duygularımızın oluşturduğu his doğrultusunda herşey AN'da gerçekleşir. Duygularımızın dili aracılığı ile sürekli bir şekilde yaşamı destekler ya da sabote ederiz. Bireysel seçimlerimiz ile kollektif gerçekliği yaratırız. 

Doğada sessizce oturup gözlem yapmak birçok şeyi farketmemizi sağlar. Ağaçlara bakınca her birinin kökleri ile birbirine bağlı olduğunu, gözümüzü gökyüzüne çevirince kuşların nasıl ahenkle uçtuğunu ve aralarındaki uyumu hemen farkederiz. Doğa uyum ve ahenk içinde varlığını sürdürür. Kim olduğumuzu idrak etmek için doğaya bakmak ve onu gözlemlemek yeterli. Bizde evrenin bir parçasıyız, evrenle ve birbirimizle bağlantı halindeyiz. Bu muhteşem akışın bir parçası olmak sizce de harikulade değil mi? Evrenin senfonisini oluşturan müzik aletlerinden birinin de biz olduğumuzu bilmek ve senfoniye eşlik etmek😍

Kuantum fiziği bizden daha büyük bir güce bağlı olduğumuzu, uzakta çalan bir müzik eşliğinde dans ettiğimizi ve herşeyin AN'da gerçekliğimizi oluşturduğunu anlatır. Sonsuzluğa uzanan muhteşem bir ağ ile, herşeyi birleştiren evrensel enerji alanı ile sarılmış durumdayız. Bu alan sayesinde dalgalar ve ışık yayılır.  Kuantum fiziğine göre; tüm dünyayı kapsayan bu enerji alanı dünyamızdaki ve ötesindeki herşeyi birleştirir. Bu alanı klasik fizikle açıklayamıyoruz çünkü evren hologramdan ibaret ve kuanta adı verilen ışık patlamaları ile açıklanabiliyor. Max plack zeki bir zihin olduğunu, evrenin birbiri ile iletişim içinde olan enerjiden ibaret olduğunu ve gerçekliğin aslında çok gerçek olmadığını, herşeyin titreşen enerji sicimlerinden oluştuğunu söyler. Doğa boşluk sevmez. Yayılımı sağlayan bir enerji alanı zorunlu çünkü ses ve elektriğin yayılması için bir alana ihtiyaç var. Herşeyi birleştiren bu alanı anlatmak için Einstein; "doğa bize sadece aslanın kuyruğunu gösteriyor"...

Mutluluk; içinde bulunduğumuz durumdan ve kendimizden memnun olmaktır. Her ne olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın sorunlara takılmadan yaşadığımız AN'ın tadını çıkarmaktır. Mutluluk insanlara veya olaylara değil kendi ilgi ve yeteneklerimize odaklanmak ve onları ortaya çıkarmaktır. Sevdiğimiz bir işi yapmak, doğanın huzurunu hissetmek ve içtiğimiz bir fincan kahveden keyif almaktır. Mutluluk; iyiye, güzele, doğruya odaklanmak ve pozitif alanda varolmaktır. Insanlara ve kendine faydalı olan kişi; mutludur, huzurludur, anlamlı yaşar. Ben emekli olduktan sonra arkadaşlarım ve ailemin ısrarı üzerine yazmaya  başladım. Mistik konulara olan ilgim ve birikimim hep vardı ama doğrusunu isterseniz yazmak hiç aklımda yoktu. Oğlum "bizler için yaz anne" diyerek Duru'mun doğum gününde ona da bir doğum günü mesajı göndermek üzere 09.09.2018' de "mavininyolu" adlı bloğumu açtı. Hobi olarak başladığım yazma işi zamanla bir tutkuya dönüştü. Hayat amacımı bulmuştu...

"Hakikate davet eden bed sesler değil, bize Hakkı söyleyen bülbüller gerek" der, Tabduk Emre. "Ben"lik varsa Hakikat yoktur ve Hakikat'e giden yol zorluklarla doludur. Bu yolculuk yaşamın bize sunduğu deneyimler ve deneyimler sonucu alınan dersler ile ilgilidir ve kişiye özeldir. Amaç insanın bilincini olabildiğince yükseltmesidir.  Kişi "Ben kimim, nereden geldim ve nereye gidiyorum?" Sorularına cevap aramaya başladığında, şeriat boyutundan çıkar ve yola girer. Tarikat yoluna... Ya da hiç sorgulamadan  dünya nimetlerine kapılıp oyalanarak ömrünü harcar. Dünyanın bir oyun ve oyalanmadan ibaret olduğunu farketmeden yaşar... "Yol ehli şeriat gemisine biner, hakikat denizine açılır, marifet dalgıcı olur ve hakikat incisini bulur. "

Herşeyin olması gerektiği gibi olduğuna inan, teslim ol ve kabul et. Kendini her tür duygu ve düşünceden arındır sadece nefes al ve sev ... Sev ki hayat sana mucizeler getirsin ve sevgi enerjisi evrene yayılsın... Sen eşsizsin bunun farkında ol ve sevgiyle ışılda ki rengin ortaya çıksın... Kendin ol ve hisset... Hissetmeye ve sevmeye vakit ayırdıkça ışıldayacak ve ışık saçacaksın. Sevginin iyileştiremeyeceği hiçbir şey yoktur. Mutluluğu dışarıda arama o senin kendi içinde. Düşüncelerini farket, gözlemle ve seni mutsuz eden düşüncelerini değiştir. Hayat amacının ne olduğunu bul ve tüm kalbinle onu gerçekleştirmek üzere harekete geç. Evren seninle konuşuyor, dinle...

Allah'ın kullarına olan şefkat ve merhametinden şüphe etmez ve O'na samimiyetle teslim olursak içine düştüğümüz ateş bile gül bahçesi haline gelir. Mevlana'nın dediği gibi: "Allah, ayağı kırılana kanat bağışlar, kuyuda olana yol açar. Sen kuyu dibinde veya ağaç üstünde olduğuna bakma, sadece Allah'ın rahmetine, O' nun kullarına olan şefkat ve merhametine bak."

Her düşünce bir titreşim yayar, sürekli aynı şekilde düşünmeye devam ettiğimizde ise çekim yasası devreye girer ve benzer düşüncelerle birleşerek gerçekliğimizi oluşturur. Çekim yasası düşünce ve inançlarımıza göre şekillenir ve bizden yayılan frekans doğrultusunda bize yanıt verir.  Tavsiyem düşüncelerinizi gözlemleyin ve o düşünce yapısı ile nasıl bir hayata çekildiğinizin farkına varın. Yaşadıklarımız bizim kendimizi nasıl hissettiğimizle ilgilidir. Biz çocukken bu öğretiler yoktu ama bize iyi niyetli, cömert bir insan olur, dua edersek cennete gideceğimiz söylenirdi. Çekim yasası da aynı şeyi söylüyor aslında kendi cennetimizi kendimizin yaratabileceğini.

Ayurveda hayat bilgisi demek. Hayat Bilgisi dersinin amacı bütünsel bakışa sahip olma yeteneği kazandırmak olmalı. Bütünsel bakış hasta olmamızı, önler, hayatı anlamamızı ve anlamlı yaşamamızı sağlar. Peter Crone hastalığa giden beş aşama olduğunu söylüyor: 1.Biriktirme ( Duygusal travmalar ve yanlış beslenme sonucu oluşan rahatsızlık hissi, örneğin midede geğirme) 2.Şiddetlenme (Biriktirmenin şiddetlenmesi ile bedenimizde oluşan tepki, örneğin midede yanma) 3.Yayılma (Tepkinin yayılması sonucu deri döküntüsü ve irritasyon gibi görünür belirtilerin başlaması) 4.Lokalizasyon (Birikimin şiddetlenerek yayılması sonusu vücutta zayıf olan bir  bölümde konumlanması, genellikle bütünlük kaybı olan yere yerleşir yani kendine bir yuva bulur.) 5.Hastalık  Hastalığı çözmek için bizi bu duruma sokan duygu durumunu tesbit etmeli, iç sıkıntılarımızın kaynağını bulmalı ve bırakmalıyız. Bırakmak alan yaratır, alan ise şifalanmayı sağlar.  Her duygu için beynin salgıladığı bir kimyasal va...

Herşeyin birbirine bağlı olduğu ve birbirini etkilediği birleşik alan içerisinde varlığımızı devam ettiririz. Tekillikten meydana geldiğimiz bu alanda birbirimizi değiştirerek tekilliğe geri döneceğiz. Kuantum dolanıklığı...

Eckhart: "Zaman ışığın bize ulaşmasını engelleyen şeydir. Yaradanla aramızda zamandan daha büyük bir engel yoktur" sözü ile an'da kalmanın önemini vurgular. Zihnimizi gözlemlemlediğimizde dikkatimizin sık sık geçmiş veya geleceğe kaydığını farkederiz. Düşünceyi izlemek deniyor bu duruma; yargılama ve analiz etmeden sadece gözlemlemek...Bunu yaptığımız zaman zihnimizin şimdiden kaçma eğilimini görür ve en önemlisi izleyenin farkına varırız. Zihni gözlemlemeyi başardığımızda enerji çeker, sonsuz ve zamansız boyutun kapısını açarız. AN'da yaşamaya başlarız. AN'da olmak bizi zamanın illüzyonundan çıkarır ve zihnin sınırlarının ötesine taşır. Geçmiş eski şimdinin zihinde depolanmış hali, gelecek ise hayal edilen şimdidir. Geçmişe gittiğimizde anıyı an'da (şimdide) canlandırır ve geleceğe taşırız. Kısaca özetlemek gerekirse; geçmiş ve gelecek an'da yapılanır ve kendi başına bir gerçekliği yoktur. Tüm enerjimiz ile tekrar tekrar yapılandıran ve gerçekliğimiz hali...

Düşüncelerimiz ile enerji yayarız ve aynı titresimdeki enerjiler birbirini çekerek gerçekliğimizi oluşturur.  Düşünce ve inançlarımız kuantum dalgaları şeklinde zaman içinde yayılır ki bu da düşüncelerimizin geleceğimizi etkilediğini gösterir. Albert Einstein: "Zaman hiç de göründüğü gibi değildir. Sadece bir yöne doğru hareket etmez ve gelecek, geçmişle aynı zamanda mevcuttur" der. Çok karmaşık gibi görünüyor ancak çok basit; Yargılamaktan kaçın çünkü yargılandığın şey başına gelir, affederek geçmişte yaşamaktan kurtul ki titreşimin yükselsin ve en önemlisi sev. Sevgi titreşimi en yüksek alanla bağlantı kurmanı sağlar. Sadece sev ve hayatına akan mucizelerin farkına var...

Şifanın en büyük sırrı; pozitif düşünme ve pozitif konuşmadır. Hücrelerimiz şuurlu canlılar ve kulakları bizde, bizi her an dinliyor ve söylediklerimizden etkileniyorlar. Yaşam gücümüz şuurumuzun emrinde.. Hastayım demek ve hastalığı düşünmek bedenimize ihanettir. Organlarımızın sağlam, aktif ve güçlü olduğunu düşünmeli ve dile getirmeliyiz ki sağlıklı yaşayalım.

Stres hormonu salgıladığı zaman; sabırsızlık, agresiflik, hayal kırıklığı, cesaretsizlik, korku ve telaşa sebep olarak yaşam gerçekliğimizi oluşturmamızı engeller. Teslimiyet ve güven içinde hissetmek, başımıza gelenlere rıza göstermek ve şükrederek önümüze bakmak bizi olumlu rezonans alanına sokar. İçine düştüğümüz durumdan çıkmamıza yardım ettiği gibi geleceğimizin de olumlu olmasını sağlar. Geleceğimizi an'daki titreşimimiz şekillendirir. Sorumluluğu alın ve kendinize sorun hangi frekansta titreşerek kendinize nasıl bir kader çizdiniz? Kur'an'ı Kerim'de; "Başınıza gelen her hangi bir musubet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir" der.(Şura 30)

Şimdiki ana odaklandığımızda enerjimiz ve yaratıcılığımız yükselir. Yapmamız gereken şey sessiz bir yerde sessizce oturmak ve sadece nefesimize odaklanmak. Beynimiz tamamen boşaldığında yaşamak istediğimiz hayatı gözümüzde canlandıralım, ayrıntılara dikkat ederek. Bu gerçekliğimizi değiştirmek için büyük bir adımdır çünkü bunu yaptığımız zaman zihnimizde bir değişiklik yaratırız. Zihnimizde gelecekteki bizi yapılandırırken hissedeceğimiz duyguları, düşünceleri, ortamın dokusunu, kokusunu hayal edelim. Düşüncelerimiz, davranışlarımız ve hislerimiz bizi tanımlar o yüzden kendimizde gözlemlediğimiz ve değişmesini istediğimiz düşünceleri fark ederek gerçekliğimizden çıkaralım ve olmak istediğimiz kişiyi adım adım yapılandıralım.

Ahmet Hulisi: "B sırrı kişinin Allah'ın kendi özünde olduğuna iman etmesi, Allah'ın isimleri ile belirlenen esmaların kendi beyninde açığa çıkmakta olduğunu farketmesidir" şeklinde açıklar B sırrını.. Bu yüzden peygamberimiz " iki günü bir geçen kayıptadır" der. Yaşam heran yeni bir şey öğrenerek tüm kuvveleri açığa çıkarmak için olmalı. Sürekli öğrenmek ve araştırma yapmak ve bilinci geliştirmek için yaşamalıyız... Bilgeliğin kapıları daima açık ve Öz'ümüzde.

Herhangi bir eylemi hayalimizde canlandırdığımızda, eylemi yapan motor ve duyu programları hayata geçer. Ruhani zihnimiz hayal ettiğinde maddesel izler bırakır. Düşündüğümüz zaman beyin sinapslarımızın fiziksel yapısı mikroskobik düzeyde değişir. "Artık kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür ve kim zerre ağırlığınca şer yapmışsa onu görür." Zilzal 99/7-8