Ledün İlmi
Ledün İlmi gizli sırlar ile ilgilidir ve ancak Allah'ın izin verdiği kullar, bu ilme vakıf olabilir. Kuran'ı Kerim'in çok boyutlu olduğu ve okuyan kişinin, kendi boyut seviyesi ve kapasitesi doğrultusunda Kuran'ı Kerim'i anlayabileceği söylenir. Ben bu olayı bizzat deneyimledim. Bu güne kadar Kuran'ı Kerim'i defalarca okudum ve her okuduğumda, boyut seviyemle alakalı olarak, farklı kapılar açıldı önüme. Kişinin idrak seviyesi arttıkça, Allah'ın izni ile, Ledün İlmi'nin sırlarına ulaşabilir.
Klasik kitaplarla ilgili olarak da aynı söyleme rastlarız. Klasik kitapların, kırk yaşından sonra bir kez daha okunması tavsiye edilir. Hatta altmış yaşından sonra, tekrar okuyun denir. Kişinin yaşam tecrübesi ve farkındalığı arttıkça kitaptan edindiği ana fikir de farklılaşıyor. Ben bu günlerde, klasikleri tekrar okuyarak bunu bizzat deneyimliyorum. Eskiye göre bakış açımın değiştiğini, okuduğum kitaplardan çok farklı dersler çıkardığımı fark ediyorum.
Şimdi Ledün İlmi ile ilgili olarak, çocukluğumda ilk kez Dayımdan dinlediğim, Kuran'ı Kerim'de anlatılan ve beni büyüleyen, Hz. Musa ile Hz. Hızır'ın hikayesini paylaşmak istiyorum. Hz. Musa, Hızır'dan Ledün İlmi'ni öğrenmek ister, ancak yaşanan olaylara sabredemediği için, tam olarak öğrenemeden, Hızır ile olan yolculukları son bulur. Kıssaya gelince:
Musa Peygamber Hızır'a;
"Doğru yol olarak, sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" (Kehf 66) diye sordu.
Hızır; "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin. Özünü kavramaya kuşatıcı olmadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"(Kehf 67-68) dedi.
Musa; "İnşallah beni sabreden biri olarak bulacaksın. Hiç bir işte sana karşı gelmeyeceğim,"(kehf 69) diye cevap verdi.
Hızır; "Eğer bana uyacak olursan, hiç bir şey hakkında bana soru sorma. Ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar."(Kehf 70) diyerek yolculuğun en önemli şartını söyledi.
"Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, O gemiyi deliverdi. Musa dedi ki; İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun sen şaşırtıcı bir iş yaptın."(Kehf 71)
Hızır; "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini, ben sana söylemedim mi?"(Kehf 72) dedi.
Musa: "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma,"(Kehf73) dedi.
Hz. Hızır ve Hz. Musa gemiden inerek yürümeye devam ettiler. Sahil boyu yürürken, az ileride oynayan çocukları gördüler. Hızır onların yanına geldiklerinde, içlerinden bir çocuğu öldürdü.
Musa, yaşanılan hadise karşısında tekrar itiraz etti: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."(Kehf 74) dedi.
"Ben sana demedim mi, sen benimle beraberliğe, benimle yolculuğa sabredemezsin!"(Kehf 75) diye Hızır, Musa'ya çıkıştı.
Musa; "Bundan sonra sana bir şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın,"(Kehf 76) dedi.
"Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat kasaba halkı onları konuk etmekten kaçındı. Kasabada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. Hızır hemen onu inşa etti."
Musa; "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin,"(Kehf77) dedi.
Hızır, Musa'ya;
"İşte bu, benimle senin aranda ayrılma zamanımız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim,"(Kehf 78) dedi.
Yolculuğun sonunda, ilk bakışta görünmeyen ama çok önemli sırlar içeren sebepleri açıklamaya başladı.
"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü ilerilerinde her sağlam gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."(Kehf 79)
Çocuğun bu erken yaşta vefat ettirilme sebebi, Hızır tarafından şöyle açıklandı;
"Çocuğa gelince; onun anne ve babası mümin kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip, korktuk. Böylece onlara, Rablerinin, ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik."(Kehf 80-81)
Hızır, yaşanılan son olayın perde arkasındaki sırrı ise şu sözlerle açıkladı;
"Duvar ise, iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında, kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimseydi. Rabbin diledi ki, onlar ergenlik çağına erişsinler ve kendi hazinelerini çıkarsınlar. Bu Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben kendi işim olarak yapmadım. İşte senin, sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu"(Kehf 82)
Kısaca özetlersek diyebiliriz ki; Her şerde bir hayır vardır. Bizim için neyin doğru olduğunu yalnızca Allah bilir.
Klasik kitaplarla ilgili olarak da aynı söyleme rastlarız. Klasik kitapların, kırk yaşından sonra bir kez daha okunması tavsiye edilir. Hatta altmış yaşından sonra, tekrar okuyun denir. Kişinin yaşam tecrübesi ve farkındalığı arttıkça kitaptan edindiği ana fikir de farklılaşıyor. Ben bu günlerde, klasikleri tekrar okuyarak bunu bizzat deneyimliyorum. Eskiye göre bakış açımın değiştiğini, okuduğum kitaplardan çok farklı dersler çıkardığımı fark ediyorum.
Şimdi Ledün İlmi ile ilgili olarak, çocukluğumda ilk kez Dayımdan dinlediğim, Kuran'ı Kerim'de anlatılan ve beni büyüleyen, Hz. Musa ile Hz. Hızır'ın hikayesini paylaşmak istiyorum. Hz. Musa, Hızır'dan Ledün İlmi'ni öğrenmek ister, ancak yaşanan olaylara sabredemediği için, tam olarak öğrenemeden, Hızır ile olan yolculukları son bulur. Kıssaya gelince:
Musa Peygamber Hızır'a;
"Doğru yol olarak, sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" (Kehf 66) diye sordu.
Hızır; "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin. Özünü kavramaya kuşatıcı olmadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"(Kehf 67-68) dedi.
Musa; "İnşallah beni sabreden biri olarak bulacaksın. Hiç bir işte sana karşı gelmeyeceğim,"(kehf 69) diye cevap verdi.
Hızır; "Eğer bana uyacak olursan, hiç bir şey hakkında bana soru sorma. Ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar."(Kehf 70) diyerek yolculuğun en önemli şartını söyledi.
"Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince, O gemiyi deliverdi. Musa dedi ki; İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun sen şaşırtıcı bir iş yaptın."(Kehf 71)
Hızır; "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini, ben sana söylemedim mi?"(Kehf 72) dedi.
Musa: "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama ve bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma,"(Kehf73) dedi.
Hz. Hızır ve Hz. Musa gemiden inerek yürümeye devam ettiler. Sahil boyu yürürken, az ileride oynayan çocukları gördüler. Hızır onların yanına geldiklerinde, içlerinden bir çocuğu öldürdü.
Musa, yaşanılan hadise karşısında tekrar itiraz etti: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın."(Kehf 74) dedi.
"Ben sana demedim mi, sen benimle beraberliğe, benimle yolculuğa sabredemezsin!"(Kehf 75) diye Hızır, Musa'ya çıkıştı.
Musa; "Bundan sonra sana bir şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın,"(Kehf 76) dedi.
"Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat kasaba halkı onları konuk etmekten kaçındı. Kasabada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular. Hızır hemen onu inşa etti."
Musa; "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin,"(Kehf77) dedi.
Hızır, Musa'ya;
"İşte bu, benimle senin aranda ayrılma zamanımız. Sana, üzerinde sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim,"(Kehf 78) dedi.
Yolculuğun sonunda, ilk bakışta görünmeyen ama çok önemli sırlar içeren sebepleri açıklamaya başladı.
"Gemi, denizde çalışan yoksullarındı. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü ilerilerinde her sağlam gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı."(Kehf 79)
Çocuğun bu erken yaşta vefat ettirilme sebebi, Hızır tarafından şöyle açıklandı;
"Çocuğa gelince; onun anne ve babası mümin kimselerdi. Bundan dolayı, onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip, korktuk. Böylece onlara, Rablerinin, ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik."(Kehf 80-81)
Hızır, yaşanılan son olayın perde arkasındaki sırrı ise şu sözlerle açıkladı;
"Duvar ise, iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında, kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimseydi. Rabbin diledi ki, onlar ergenlik çağına erişsinler ve kendi hazinelerini çıkarsınlar. Bu Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben kendi işim olarak yapmadım. İşte senin, sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu"(Kehf 82)
Kısaca özetlersek diyebiliriz ki; Her şerde bir hayır vardır. Bizim için neyin doğru olduğunu yalnızca Allah bilir.
Hocam hayırlı olani dilemek evliya imtihani derler. Yani normal bi insan hayırlı olanin imtihanina katlanabilir mi? Bi kitapta okumustum sadece ne istiyosaniz onu dileyin hayirli olanı isteriz ama o hayri olayin icinde goremezsek bu normal bi kul icin zorlu bi sinav olabilir.
YanıtlaSilSevgili Mine, çok doğru bir noktaya değinmişsin, teşekkür ederim😍 Hayırlı olana katlanmak bir kul için çok zor olabilir. Hikayede hayırlı olanı isteyen ailenin, çocuğunun ölmesi bahsettiğin durumun özeti. Sabır istemek de önerilmez, eğer sabır istersek, sabretmek zorunda kalacağımız durumları çekeriz hayatımıza. Ancak birşeyi çok istediğimiz de ve dileğimiz gerçekleştiğinde de, pişman olabiliyoruz. O yüzden en güzeli; neşe, coşku ve huzura odaklanmak ve eğer bir şeyin olmasını çok istiyorsak, hayatımıza neşe ve huzur getirecekse istemek🌹
YanıtlaSil👍😊
YanıtlaSil😍
YanıtlaSilSize katılıyorum, en güzeli huzur ve neşeye odaklanmak ve sevgili mavinin hep söylediği gibi, şükür enerjisi içinde olmak:)
YanıtlaSil