Filiz Okur Yılmaz

Ay'ın Dünya üzerindeki çekim gücü, Güneş'in Dünya üzerindeki çekim gücünün 2.5 katı ve Ay'ın çekim gücü Dünya üzerindeki sularda gel-git(med-cezir) oluşturuyor. İnsan vücudunun büyük kısmının su olduğunu düşünürsek, Ay insan davranışları üzerinde de etkilidir diyebiliriz. Bireysel olarak her birimizin Ay'ın ve Gezegenlerin, insanlığın ise Güneş'in etkisi altında olduğu söylenir. Özellikle Gezegenler ile Ay'ın hizalandığı dönemlerde bu etki daha da güçlenir.

Yeni doğan bir bebeği uykusunda gözlemlersek, her nefes alışında göbeğinin şiştiğini fark edebiliriz. Zaman geçip büyüdükçe, zihnimizle daha çok meşgul olduğumuz için nefesimiz yüzeyselleşir. Sadece uyurken göbek nefesi alırız çünkü uyku esnasında akıl devre dışıdır. Doğru nefes almak, doğal davranmakla ilgilidir. Doğal olduğumuzda daha derin nefesler alırız. Göbek nefesi bizi rahatlatırken olumlu duygu durumu yaratır. Doğru olan, nefes alırken göbeğin şişmesi, verirken inmesidir. Nefes, enerjinin ve hayatın kaynağıdır. Hücre sağlığı için, doğru nefes alarak oksijenin hücrelere ulaştırılması büyük önem taşır. Nefes bittiğinde yaşam biter. Birçoğumuz bazı duygular ve düşünceler sebebi ile nefes almakta zorlanır, nefesimizi tutar ya da kısıtlı nefes alırız. Nefes yetersizliği, başta akciğer ve kalp olmak üzere tüm organlara zarar verir.

Bir konuda hüküm verdiğimizde, beynimize bazı komutlar vererek beynimizi kilitliyor muyuz? Hüküm verdiğimiz konuda, ne kadar gelişme olursa olsun bunu fark edemememizin, algılayamamamızın sebebi bu mu? Geçmiş bir zamanda, beynimizi kilitleyen bir komut verdiğimiz için, şu an ulaşmak istediklerimize ulaşamıyor olabilir miyiz? Örneğin; paranın mutluluk getirmeyeceğini düşündüğümüz ve beynimizi paraya karşı kilitlediğimiz için para sıkıntısı çekiyor, ya da evlilik konusunda koyduğumuz bir kilit sebebiyle, evlenemiyor veya mutsuz evlilikler yapıyor olabilir miyiz?

Aşk, insanın kendi yüreğindedir. Yüreği sevgi dolu olan insan, sevme kabiliyetine sahiptir. Yüreğinde sevgi olmayan kişi, kendini sevmediği gibi başkasını da sevemez. Yüreğinde sevgi olan kişi ise, o sevgiyi akıtacak bir kalp arar. Kısmeti olan kişi, gelir ve bu sevgiyi alır. Aşk, insanı özgürleştiren bir duygudur, koşulsuz sevmeyi başarabilenler için. Koşulsuz sevgi olmadığında, devreye ego girer. Bizi köleleştiren egodur. Ego karşılık bekler, kıskançtır, tahammülsüzdür, eleştireldir. Ego varsa aşk yoktur, olamaz.

Bu dünyada bulunmamızın bir amacı olmalı. En büyük saadet, bu amacı bulmak ve gerçekleştirmek olsa gerek. Hayat akışımızda kaybolmaz, kalbimizin sesini duymaya devam eder ve özümüze ulaşabilirsek; herşeyin bir olduğunu, hepimizin birbirimize bağlı olduğumuzu fark ederiz. Bu farkındalığa ulaştığımız anda, evrenin dilini anlarız. Evrenin, bir şey istediğimizde, arzumuzun gerçekleşmesi için gereken tesadüfleri nasıl bir araya getirdiğini fark ederiz. Yüreğimizin sesini duymak önemli, çünkü yüreğimiz, evrenin ruhundan geliyor ve yüreğimizi dinlemeyi, sesini duymayı başarabilirsek, hayatı okumayı öğrenebiliriz. Kuran'ı Kerim'in ilk emri " oku "dur. "Kainatı oku" anlamına gelebileceğini düşündünüz mü hiç?

Hayatımızda tekrarlayan rakamlarla karşılaşır, rüyalarımızda bazı rakamlar görür ve bize vermek istediği mesajı  anlamaya çalışırız. Geriye dönüp baktığımda, hayatımın her dönemine damga vuran bazı rakamlar olduğunu farkettim. Bazen rüyalarımda, bazen kapı numaralarımda, bazen de gün içinde tesadüfen. Tekrar tekrar karşımıza çıkan rakamların, bize mesaj vermek istediğini ve her rakamın bir anlamı olduğunu keşfettim zamanla.

Vücudumuzda trilyonlarca hücre var ve bu hücreler canlılığımızın devamı için çalışıyor. Hücrelerimizin sağlıklı olması için; dengeli beslenmek, bol su içmek, hücrenin enerji ihtiyacı için doğru nefes alarak oksijen temin etmek ve gün ışığından yeterince yararlanmak gerekiyor. Gün ışığı, son zamanlarda büyük önem kazanan D vitamini ihtiyacımızı karşılar. Gün ışığından faydalanan insanların, daha olumlu duygu durumunda olduğu ve depresyondan korunduğu tesbit edilmiş. Hücre içindeki ışık, manyetik alan yaratarak korunma ve şifa amaçlı kullanılabilir. Işığın gücünü barındıran insan hem bedensel, hem ruhsal enerjisini korur ve dengeler.

Ledün İlmi gizli sırlar ile ilgilidir ve ancak Allah'ın izin verdiği kullar, bu ilme vakıf olabilir. Kuran'ı Kerim'in çok boyutlu olduğu ve okuyan kişinin, kendi boyut seviyesi ve kapasitesi doğrultusunda Kuran'ı Kerim'i anlayabileceği söylenir. Ben bu olayı bizzat deneyimledim. Bu güne kadar Kuran'ı Kerim'i defalarca okudum ve her okuduğumda, boyut seviyemle alakalı olarak, farklı kapılar açıldı önüme. Kişinin idrak seviyesi arttıkça, Allah'ın izni ile,  Ledün İlmi'nin sırlarına ulaşabilir. Klasik kitaplarla ilgili olarak da aynı söyleme rastlarız. Klasik kitapların, kırk  yaşından sonra bir kez daha okunması tavsiye edilir. Hatta altmış yaşından sonra, tekrar okuyun denir. Kişinin yaşam tecrübesi ve farkındalığı arttıkça kitaptan edindiği ana fikir de farklılaşıyor. Ben bu günlerde, klasikleri tekrar okuyarak bunu bizzat deneyimliyorum. Eskiye göre bakış açımın değiştiğini, okuduğum kitaplardan çok farklı dersler çıkardığımı fark ediyorum.