Perdenin Arkası

Portsmouth Üniversitesi'nde fizik profesörü olan Melvin Vopson, evreni yöneten fizik yasalarını bilgisayar koduna, maddeyi oluşturan temel parçacıkları ise piksellere benzeterek sanal dünyadaki karakterler olduğumuzu kanıtlayan ipuçları bulunduğunu söyler.

Işığın ve sesin ne kadar hızlı hareket edebileceğine dair sınırların olmasının bir bilgisayar işlemcisinin hızı tarafından yönetildiğimizi gösterdiği iddia edilir. En çarpıcı ipucu da simetridir.

Profesör diyor ki: "Kuantum dolanıklığı, iki parçacığın ürkütücü bir şekilde birbirine bağlanmasına olanak tanıyor. Birini manipüle ettiğinizde, birbirlerinden ne kadar uzakta olursa olsun diğerini de otomatik olarak manipüle ediyorsunuz. Etki görünüşte ışık hızından daha hızlı oluyor ki bu imkansız olmalı." 

Profesör bu ışık hızından hızlı hareketi bir sanal gerçeklik kodunda tüm "konumların" merkezi işlemciden eşit uzaklıkta olması gerektiği gerçeğiyle açıklıyor.

Elon Musk "temel gerçeklikte yaşama ihtimalimizin milyarda bir" olduğunu dile getirdi. 

Kadim öğretiler ve İlahi dinler gerçekliğin bir rüya olduğu bilgisini aktarır. 

Kitabımızı okumak ve hatırlamak için buradayız. Kainatımızı biz yaratırız! Kainatımızı görünür kılan biziz. 5 duyu organımız senkronize bir şekilde çalışır ve muhteşem bir dünyayı yapılandırır. Kitap açılır, biz algı ve olgularımız doğrultusunda okuruz ve dünyayı zihnimizde şekillendiririz. Zihnimiz bilgi toplayan ve analiz eden bir yapıya sahiptir. Zihnimizin oluşturduğu veri tabanı gerçekliğimizi şekillendirir. Herkesin dünyası kendi hayalinde şekillenir, gördüğümüz görüntüler aynı değildir ve toplum tarafından onaylandığında toplumun gerçeği olur. Yaratım her an yeniden şekillenir ve değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. 

Zaman ve mekân olmadığına ve her şey ANda gerçekleştiğine göre tüm boyutlar, paralel evrenler, geçmiş, gelecek ANda toplanır; noktanın sonsuzluğu...

Sadece dalga boyları, frekanslar vardır. İçinde bulunduğumuz Dünya hayatı Beta dalgaları ile şekillenen maddesel boyuttur. Soyut alanlar ise; Alfa, teta, delta, gama ve omega dalgaları ile şekillenir. Bu alanlarda parçacıklar dalgaya dönüşür. Zaman ve mekan yoktur, an vardır. Her şey aynı anda gerçekleşir ancak zaman kapıları vardır ve bilinç bir kapıdan içeri girdiğinde zaman ve mekan algısı ile sınırlandırılır.

Varoluşun özü; düşünce ve bilincin yansıması olan enerji ve ışığın görünen ve görünmeyen dalga boylarıdır. Düşünce ve inançlarımız yoluyla yaydığımız frekans ile uygun dalga boyları ile eşleşiriz... İnandığımız her ne varsa bize geri yansıtan bir gerçeklik içinde varlığımızı sürdürürüz. 

Bilincimiz iki evren arasında gidip gelir. Maddeler dünyasındaki beden aracımızı harekete geçiren; dürtülerimiz ve duygularımızdır. Dürtülerimizi kontrol etmeye başladığımızda akıl ortaya çıkar. Yani dürtülerimizi aklımız ile kontrol altına alırız; aklederiz. Akledebilmek; pozitif ve negatif enerjiyi tartarak doğru kararlar verebilmektir. İki kutbu dengelediğimizde ise beynimiz ışık saçmaya başlar. Negatif ve pozitif iki enerjiyi dengelediğimizde akıl terazimiz sıfır noktasını göstermeye başlar; perdenin arkasını!

Bir üst boyutun içinde yaşıyoruz. Bu demektir ki o boyut tarafından yönlendiriliyoruz. Gerçekliğimizi bir üst boyuttan gelen tesirler yapılandırıyor. Anne ve plasenta ilişkisi gibi. Bir annenin bebeği ile arasındaki bağ gibi. Makroda olan mikroda da vardır ve evren iç içe geçmiş katmanlardan oluşur. Anne karnındaki bir bebek bedenen yeterli gelişimi sağlayarak dünyaya doğması için plasenta tarafından korunup beslenir. Dünyamız da ruhsal gelişimimizi sağlamamız için bizi destekleyen bir üst yapının koruması altında yapılandırılmış bir simülasyondur. Bir tekamül okuludur...