Mavi Beyin Projesi


Brain Mind Instutude ve İnternational Business Machines memeli beyin fonksiyonlarını ayrıntılı bir şekilde gözlemlemek amacıyla 'Mavi Beyin Projesi' ni (Blue Brain Project)  başlatmak üzere işbirliği yaptı. Yapay sinir ağları ile desteklenen sanal bir makine oluşturarak insan zihni ve bilinci ile ilgili sorulara cevap arayan bir simülasyon oluşturuldu. İnsan aklına benzer şekilde öğrenebilen yapay bir snaps de diyebiliriz. Bu teknolojide beynin simülasyon sürecini hızlandırmak için 'Blue Gene Süper Bilgisayar' kullanılıyor. Amaçları insan beynini bir bilgisayara yükleyebilen bir program oluşturmak. Böylece insanın yokluğunda bile makina düşünüp kararlar alabilecek.

Mavi Beyin Projesi yöneticisi ve İsviçre’nin Lozan kentinde bulunan EPFL profesörü Dr. Henry Markram, “Asla hayal etmediğimiz bir dünya bulduk” diyor. 2015 yılında korteksin ilk dijital kopyasını yayınladılar ki bu alan beynin duyular, hareketler ve bilinçle en çok evrilen kısmıdır.

Nöron sayısı arttıkça boyutların arttığı ve o oranda sistemin karmaşık bir hale geldiği gözlemlenmiş. Beynin 11 boyutta faaliyet gösteren çok boyutlu geometrik yapılarla dolu olduğu bulunmuş. Araştırma grubu bu karmaşık ağların düşünce ve davranışlarımızı nasıl yönlendirdiğini anlamaya çalışıyor. 

Soyut matematiksel değerlerin işaretleri araştırıldığında yaklaşık 80 milyon nöron ve yedi boyuta kadar karmaşık simpleksler olduğu görülmüş. Çalışma grubundan Max Nolte nöronların etkisinin çok fazla olduğunu belirtiyor. Uyarı verildiğinde nöronların LEGO parçalarından kaleler inşa eder gibi bir araya toplandıkları ve karmaşık ağlar oluşturdukları gözlemlenmiş. Oluşan grafikleri daha üst düzey bir yapı veya web ağı ile ilişkilendirmişler. Dr. Ran Levi bu aşırı örgütlü etkinliğin bir tesadüf olamayacağını ve bu durumun beyin aktif olduğunda neler olduğunu anlamanın anahtarı olabileceğini söylüyor. Bu yapıların ortaya çıkabilmesi için bir şekilde ateşlenmesi gerektiği belirtiliyor. 

Dr. Levi "Yüksek boyutlu boşlukların görünmesi, beynin nöron ağlarının uyarımı ile bilgiyi işlemesiyle en üst organize olma durumudur. Beyin uyaranla reaksiyona girdiğinde; çubuklardan (1D), desteklere (2D), küplere (3D) ve sonra da çok daha kompleks 4D, 5D cisimlere dönüşüyor. Bu aktivite prosesi çok boyutlu kumdan kalelere benziyor, sonrasında kumun ayrışması gibi yeniden çözünüyor" diyor.

Yani bir uyarı geliyor ve nöronlar yüksek boyutlu ağlar oluşturmaya başlıyor. Bu ağ nöronlar arasında iletişim sağlıyor. Birbirleriyle konuşuyor ya da birinin söylediğini tekrar ediyorlar. Nöronlar birbirine bağlanarak geometrik bir cisim üretiyor ve gruptaki nöron sayısı arttıkça geometrik cismin boyutu yükseliyor!

Nöronları; diğer nöronlara bağlanan ve elektrik sinyalleriyle iletişim kuran, çok sayıda dal bulunan karmaşık bir ağaca benzetebiliriz. Bedenimizdeki hücreler dört boyutta çalışırken beynin 7 ve 11 boyutta çalışması da ilgi çekici değil mi? 

11 boyutlu evren kafamızın içinde mi?

Bir beyin ile galaksinin görüntüleri karşılaştırıldığında ikisinin aynı olduğu görülmüş. Mikroda ne varsa makroda da aynısı vardır ilkesi gereği beynimizde oluşan geometrik şekil makro alemle eşleşir. Bu eşleşme gerçekleştiğinde ilgili çakra aktif çalışmaya başlar ve bir bilinç sıçraması gerçekleşir. Makro alem beynimizde kayıtlıdır. Bilinç arttıkça kayıtlar açılır, çakralar aktif çalışmaya başlar ve bedende de değişimler yaşanır.

Maddenin katılığı bilinç seviyemiz ile doğru orantılıdır. Bilincimiz ve inançlarımız ne kadar esnerse bedenimizdeki katılık o oranda azalır. (Eklem rahatsızlıkları katılıkla ilişkilidir.) Bilincimiz yükseldikçe bedenimiz esner ve daha yüksek hızda titreşmeye başlar. Bedenimizin titreşimi yükseldiğinde deneyimlerimiz ve gerçekliğimiz değişir. Bize öğretilenler ve öğrendiklerimiz bizleri bu günlere getirdi. Titreşimimiz yükseldikçe duyu organlarımızın da titreşimi yükselir; özellikle duymak ve görmekle ilgili sınırlar aşılmaya, duyu ötesi alemden bilgi almaya başlanır. 

Titreşimi yükselerek gözü ile kulaklarına koyulan sınırlılığı aşanlar ilahi sistem tarafından hazırlanan arşivlere ulaşmaya başlar. İlahi sistemin kapı mühürleri titreşim ile açılabilir. Beden ne kadar esnekse yani titreşimi ne kadar yüksekse o titreşimle uyumlu kapılardan geçebilir. Liyakatı olana tüm kapılar açılır. Eskiden rüyalarımda bazı kapılardan geri çevrilirdim giriş iznimin olmadığını söyleyen görevliler belirirdi karşımda ve tekamülde yükseldikçe kapılar bir bir açıldı. Her açılan kapı farklı bilgi ve deneyimlerin kapısını açtı. 

Deneyimlerimiz bulunduğumuz alan ile ilgilidir. Alt düzeyler çok kalabalık ve sıkışıkken yukarı çıktıkça çevremizdeki insanların sayısı azalır ve konfor artar. Titreşim arttıkça maddenin katığı azalır ve eterik bedenimizle uyumlu alanlara giriş yapmamıza izin verilir. 

İç içe geçmiş bir gerçeklikte yaşıyoruz ve alanlar birbirineden titreşim seviyesi ile ayrılmış. Katı madde dünyasına sıkışmış olanlar için bu anlatım saçma gelebilir çünkü algımız titreşimimizle doğru orantılıdır. Anlamadan iman etmenin sırrı bu aşamada gizlidir çünkü anlamasa da iman edene zamanla kapılar açılır. 

Beynimizdeki nöronlar bir araya gelerek daha üst boyutlu yapılar oluşturduğunda Dna kayıtları açılır ve farkındalıkla ilgili deneyimler artar, belki bildiğimiz elementlere yenileri eklenecek çünkü daha yüksek titreşimli alanlara doğru yol alıyoruz. 

Hakikati kavrayan bilinçler için maddenin tanımı değişir ve bedenimiz de dönüşüp değişmeye başlar. 

Zaman algısı ile sınırlandırılmış bir gerçeklikte yaşıyoruz zaman sıralama yapabilmemiz için konulmuş algısal bir kayıttır ve aslında zaman da mekan da bir yanılsamadır. Zamanın bazen çok hızlı geçmesi, bazen geçmek bilmemesi, bazen de hiç olmaması titreşim seviyemiz ile ilgilidir. Titreşimi çok yüksek olan insanlar başka insanlara ihtiyaç duymaz çünkü zaman onlar için çok hızlı geçer. Saatler, günler, tarihler önemini yitirir. Çünkü bilinci madde ile sınırlayan zaman algısı yok olur. 

Kısıtlı ve sınırlı bilgilerle gerçekliğinizi sınırlamayın. Duyu ötesi alemi algılamanın yolu iman ederek inanmaktan geçer. Sınırlı olan zihninize hapsolmak yerine sınırsız ve sonsuz olan ruhunuzu takip edin o size yolu gösterecektir. Biz bu sınırlılık içeren kayıtları değiştirmeye ve sonsuzluğun kapılarını açmaya geldik. İç benliğinize dönün ve görevinizi hatırlayın. Bilinci tutsak eden ve maddenin katı dünyasına sizi hapsetmeye çalışan karanlık enerjilerin farkına varın çünkü onlar sizden besleniyor. Ruhunuzun aydınlığının içinizdeki karanlığı yenmesine izin verin. Zihin ile kurgulanan hapishaneden çıkın ve özgürleşin. Sizi bu hapishanede tutan düşük frekanslı duygu ve düşüncelerden özgürleşin. Kin, öfke, düşmanlık, nefret ve kıskaçlık duygularından özgürleşerek sevgi, hoşgörü, merhamet, şefkat ve cömertlik ile titreşmeye başladığınızda hapishanenin duvarları yıkılır ve özgürleşirsiniz. Ruhunuz özgür kalır ve sınırlılıklar biter...Madde katılığını yitirdikçe sağlık, huzur, mutluluk, neşe, keyif coşku kendiliğinden gelir. 







Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

5 Elemente Göre Kişilik Özellikleri

Mutluluk ve Kitabım

AN'da Yaşamak, Akışta Kalmak