Filiz Okur Yılmaz

Dolunay aydınlık ve karanlık yüzümüzü seyrettiğimiz bir aynadır ve bize uyanma vaktinin geldiğine dair işaretler gönderir. Dolunay dönemleri; zayıf ve güçlü yönlerimizi gösteren ve uyanmamıza yardım eden işaretlerle doludur. Gelişip dönüşebilmek için dünyaya doğan ve dünya yaşamı boyunca beden elbisesini giyerek deneyimlemeye gelen Ruh'uz. Ancak doğar doğmaz geliş amacımızı unutur, kendimize 'zan'lardan bir dünya yaratır ve 'zan'nederek yaşar gideriz.  Farkındalık beden kâbe'mizin içindeki Öz'e ulaşmakla mümkündür. Kabe'mizin çevresinde döner durur ancak içinde saklanan cevherin farkına varamadan bir ömrü tüketiriz. İçimizde bizimle konuşmaya çalışan, bize işaretler gönderen bir Bilge var ama biz nefsin esaretinde tutuklu olduğumuzun farkına varmakta zorlanırız. Oysa kalp sesimizi biraz dinlesek, bize gönderilen işaretleri okumaya çalışsak duyacağız Öz'ümüzün sesini. Çok yakınımızda olan ancak bizim uzaklarda aradığımız o sesi...Uyan uyan diyen iç se...

Yaşam muhteşem bir ahenkle akarken bir senfoninin sesleri gelir kulağımıza. Kimisi o ahengin büyüsüne kapılıp evrenle bir olabilmek için yaşarken, kimisi senfoninin sesini duymamak için kulaklarını kapatır ve evrenin müzik aletlerinden birinin de kendisi olduğunu farketmeden dünyanın taşına, toprağına karışır.

Doğduğumuz aile ve atalardan aktarılan genlerle yedi kuşağın etkisi altında başlarız yaşam yolculuğumuza ancak kader mahkûmu değiliz. Potansiyelimizi geliştirebilme, dönüştürebilme hakkına ve serbest iradeye sahibiz. Üstelik kendimizi şifalandırdığımızda; geçmişimizi ve geleceğimizi de şifalandırırız. Ancak burada çok önemli bir nokta var, dünyaya gelmeden önceki potansiyelimiz doğrultusunda ihtiyacımız olan aileyi seçtik... Hayat bir yolculuk ve hayatımızdaki tüm insanlar ve olaylar tekâmül edebilmemiz için bize hizmet eder. Hayatımızın başrol oyuncusu biziz bu yüzden kişi ve olaylara takılıp kalmak yerine almamız gereken derse odaklanmalıyız. Yaşadığımız her şey olması gerektiği için olur. Bazen sebepler sonuçları doğurur, bazen de sonuçlar sebepleri var eder. İlahi Sistem bizim gelişebilmemiz ve dönüşebilmemiz için gerekenleri AN'da yapılandırır.  Evrenin dilini okumak ve hayat amacımızı fark etmek bize yaşadığımız hiç bir şeyin tesadüf olmadığını gösterir çünkü evren bizimle sü...

Nefs ile nefes arasında bilincimizi geliştirmek ve ortak bilince katkıda bulunmak üzere seyir halindeyiz. Evrenin matematiğini çözmek üzere alemleri hayat aynamızda seyrederiz ve tekâmül yolculuğumuz parlayan bir nur kandiline dönüşene dek sürer... Hayat aynamıza yansıyanlar bütünsel bir gerçekliğe hizmet eder. Yapmamız gereken akıl ve ilmi birleştirerek sistemi OKU'maktır...Özgür iradeye ve seçme şansına sahibiz. OKU'mak; duygusal olarak reaksiyon veren insandan, duyarlı insana geçişin anahtarıdır. Bilinçlilik haline ulaşmak ve yaşam sanatında usta olmaktır, cehennem bilincinden çıkıp cennet bilincine uyanmaktır.  Zaman ve mekânın olmadığı, bütünsel bir deneyim alanında, ortak bilinci geliştirmek üzere Hakikat yolculuğundayız. Yaşamımızda OL'an her şeyin bütüne hizmet etmek, bir üst aşamaya çıkmak için var olduğunu anlar, olaylara anlam yüklemek yerine olması gerektiği için olduğunu bilerek rıza gösterir, nötr kalmayı başarabilirsek AN'da yaşamanın dinginliğine ulaşırı...

İçimizdeki düşünce, duygu ve niyetler evrenin "ol" deme an'ında neleri var eder ve biz bu duygu, düşünce ve niyetlerle sürekli yayın yaptığımızın ne kadar farkındayız? Gönül bahçemize hangi tohumları ektik ve hayat aynamıza nasıl yansıdı? Sonuçlar hangi sebepleri var etti? Sebepler sonuçları doğurur ancak bazende sonuçlar sebepleri yaratır. Çünkü zaman lineer değil, bütünseldir. Evrenin muhteşem matematiği bağlantılar kurar ve yapılandırır. Her an geleceği inşa edebilme yetkisine sahibiz. Geçmişte yaşamaya devam ettiğimiz sürece kader mahkûmuyuz ve tekrar tekrar aynı hayatı yapılandırırız, bu yüzden de kaderimiz anne ve babamıza benzer. Serbest iradeye ve geleceği yapılandırma yetkisine sahip olmamıza rağmen geçmişte yaşadığımız için kader mahkûmu oluruz. Çünkü sadece bildiğimizi gerçek sanarak ilerleriz, güven alanımızda kalmaya devam eder ve yeni deneyimlerden korkarız. Kendimizi geliştirmeye, bilgimizi ve farkındalığımızı artırmaya başladığımızda ise beynimizde yeni ba...

Dünya bir simülasyondur, madde olarak algıladığımız herşey enerjidir ve her şey bir hologramdır. Parçacıkların dansı tüm evrenlerde devam eder, frekansı oranında! Bizi ilüzyonda tutan Matrix programında, zihnimizin içinde yaşarız, rüya aleminde! Frekansımızı yükselterek zihin ötesine geçebilirsek, ilizyondan çıkabiliriz! Frekansımız yükselince hayatımızda tekrar eden olayların farkına varır ve her şeyin an'da gerçekleştiğini anlarız.  Kuantum alanda birbirimizle bağlantı halideyiz ve hep birlikte gerçekliği yaratıyoruz. Damladaki okyanusuz ve bizi matrixte tutan tek şey üç boyutlu realitenin yarattığı düşünce ve duygularımız, zihnimiz... Üç boyutlu dualite bizi madde dünyasına bağlayarak madde ile mana arasında sıkıştırır. Gözlemci olmayı başarmak, an'da gerçekliğin nasıl oluştuğunu görmemizi sağlar. Gözlemci olabilmek için dinlediğimiz, düşündüğümüz her şeyi bir gürültü gibi görmek ve sadece nefesimize odaklanarak geçip gitmesine izin vermek gerekir. Olan her şeyin olması gere...

    Ruhsal tekâmül yolculuğunuzda size ışık olacak bir eser...     "Kitabım bilgiye ulaşmak için yanan, yandıkça alevlerin ışığı ile yolu aydınlanan, aydınlandıkça yaşamın anlamını kavrayan ve hayatına mucizeleri çeken bir hakikat yolcusunun hikâyesi, benim hikâyem. Yaşamım boyunca aradığım ve deneyimlerim sonucu ulaştığım bilgiyi kitabımda anlaşılır bir şekilde aktardığımı ve arayanlara ışık olacağını düşünüyorum. Kitabımda Hakikat bilgisine ulaştıracak tüm öğretileri bir çatı altında topladım. Her biri ayrı bir kitap olabilecek olan frekans, enerji, kuantum fiziği, ruhun yolculuğu, evrenin matematiği, bilinç ve beyin başlıklı konuları okuyucunun bütünsel bir bakış açısına sahip olabilmesi için aynı kitapta toplamayı tercih ettim. Bu konuda gelebilecek  eleştirileri göze almıştım ancak tam tersi bir durum oldu. Okuyucu kitabı çok sevdi, bir çok kişi başucu kitabı yaptı. Konu başlıklarını kavrayan bir çok okurum farklı kaynaklardan da araştırmalar yaparak hedefl...

Evreni anlamaya kendini adayan Stephen Hawking ve Einstein'ın "Görecelilik Kuramı" zaman ve uzay konusunda tüm düşüncelerimizi değiştirdi. Karadelikler ile ilgili keşifler ise evrene dair anlayışımızı yeniden tanımladı. Onlar olmasa 20. yy nasıl olurdu acaba? Einstein "cevapları olan kişileri değil, soruları olan kişileri dinleyin" derken kendi soruları ile aklın sınırlarını zorlayan teoriler geliştirdi.  Geçmiş, gelecek ve şimdi arasındaki farklılık sadece bir ilüzyondur! Uzay ve zaman dört boyutlu yapının bir parçasıdır ve eğilip bükülür! Zaman sabit bir oranda ilerlemez, harekete göre değişir! Hawking'in evrendeki yolculuğunu uzay ve zamanın en uç noktalarına taşıması ise yeni ve radikal bir bakıştır. Işık hızında seyahat etme fikri ve Hawking'in yıldız atışı rüyası başarılı olursa ışık hızında yolculuk edebileceğiz!

Negatif enerji saat yönünde, pozitif enerji ise sağdan sola doğru hareket eder. Kâbe sağdan sola doğru tavaf edilir, semazenler sağdan sola doğru döner, Venüs gezegeni hariç gezegenler de sağdan sola doğru döner. Venüs aşk tanrıçası, dişil enerjinin sembolüdür ve boğaz çakrası ile ilişkilidir. Tüm çakralar pozitif yönde dönerken boğaz çakrası negatif yönde döner. Bu yüzden şeytan alanı veya mahşer alanı deriz. Pozitif ve negatif enerji hayat ağacını çevreler. Ağaç pozitif enerji ile doludur. Ağacın ayna görüntüsü ise negatif. Asıl mehdiyet, kopya ise deccaliyettir.  Adem kutsal ruha denk düşen enerji kaynağıdır ve Havva'yı, eril ve dişili içinde barındırır. Ağaç Adem'in özü olan kutsal ruhtur. Meyve ise kendini bilme isteği. Ağaç Adem'dir.

Tasavvuf Öğretisinde kalp ilim ve hikmet yeridir. Hz Musa; akıl, Hz İsa; ilim, Hz Muhammed; kalptir.  Tevrat; dinle, İncil; izle, Kur'an; oku- aklet der.  Kâinatı idrak etmenin anahtarı Kur'an'ı aklederek OKUmaktan geçer. Kuran'da geçmiş ve gelecek bilgisi ile yaşamda başımıza gelebilecek durumlara dair pek çok olay örneklerle açıklanır Tevrat; ilmel yakin, İncil; aynel yakin, Kur'an'ı Kerim; Hakk-ul Yakin olma durumunu gösterir.

Antik çağlarda fiziksel bir sorun varsa ruh ile ilgili olduğu düşünülür ve ruh iyileştirilirdi. Beden ile ilgili büyük bir farkındalık vardı, biz ruh ve beden arasındaki bağlantıları yeni yeni keşfetmeye başladık. Uzun yıllar Mısır'da yaşadım ve Antik Mısır Medeniyeti'ne ait bir çok yeri gezdim. Piramitler, Kahire Müzesi, tapınaklar ve kral mezarları başta olmak üzere pek çok yeri gezerken, ilgili kitaplarla da bilgimi artırdığım o dönemin hayatıma çok şey kattığını düşünüyorum.  Antik Mısır Medeniyeti'nde doktorlar çok özeldi. Mısır'da 4000 yıl önce Mısır Uygarlığının en önemli memurları için yapılan doktor mezarları gezildiginde; kas tedavisi, sünnet ve tümör tedavisi gibi cerrahi operasyonların betimlendiği hiyeroglifler mevcut. Antik Mısır'da tıp bilimi ile bilginin, bilim ve bilgelik tanrısı Thoth'dan alındığı söylenir. Başı kuş, vücudu insan olarak resmedilen ve tıbbın mimarı olan Thoth Horus'un gözünü tedavi eder, bu yüzden Ra'nın gözü de denilen ...

Döllenme sonrası ilk 4 hafta içinde beynimizin yüzde 95'i gelişir yani kök hücre olarak hazır hale gelir. Beynimiz plastisite özelliği dolayısıyla bulunduğu ortama uyum sağlar ve her şeye alışır ancak bu durum körlük yaratır! Biz yedi yaşına gelene kadar bilinçaltı programımız hazırdır. Anne karnında başlayan, ailemiz ve çevremizden kopyaladığımız kayıtlar sınırlarımızı çizer ve kaderimizi şekillendirir. Bu kayıtları farketmek uyanmaktır, yaşamının kontrolünü kendi eline almaktır.

  Herşey bizle alakalı ve tüm evren insanda gizli. Bugünlerde sürüngenlerden bahsediliyor, Reptilianların dünyayı işgal edeceği ile ilgili bir panik havası dünyayı sarmış durumda... Bir yumurta hücresini dölleyen sperm yılana benzer! Bebeğin ilk oluştuğu evrede beyin ile bağlantı halindeki omurga sürüngene benzer! Dürtülerle hareket eden ilkel beynimize sürüngen beyin diyoruz... Beynimiz üç bölümden oluşur; hayatta kalmamızı sağlayan, dürtüleri ile hareket eden ilkel beyin, motor ve duyusal becerileri yönlendiren orta beyin ve yüksek organizasyon yeteneği olan gelişmiş ön beyin. Herşey içimizde!  Önemli olan biz hangi beynimizi aktif edeceğiz? İlkel, dürtüsel beynimizin yönetiminde mi yaşayacağız? Yoksa üst akıl diyebileceğimiz üst beynimizi kullanarak farkındalık içinde mi? Dış dünya, iç dünyamızın yansımasıdır ve biz değiştikçe dış dünyamız değişir. İnsanlığın büyük bir kısmı üst akıla geçtiğinde bizi üst akıl yönetmeye başlar. İnsanlığın çoğu sürüngen beynin yönetiminde ise...

"Su gibi Aziz ol" deriz çünkü suyun doğasını dikkatli bir şekilde gözlemlersek bize bilgelikle dolu mesajlar verir. Hep birlikte göz atalım; Uyumludur su, hangi kaba konsa o kabın şeklini alır. Bulunduğu yere uyumlanır ama doğası değişmez. Doğada hayatta kalanlar, doğaya uyum sağlayabilenlerdir. Fırtınalar sert ağaçları devirir, esnek olan ağaçlar hayatta kalır. Su bilir ki; tüm dereler sonunda denize ulaşır, işte bu yüzden hayatın akışına güvenir. Su hayatı başlatan ve var edendir. Besleyici, paylaşımcı, berrak ve şeffaftır, olduğu gibidir. Akan su daima en az direnç gösteren yolu seçer, önüne çıkan engellerin çevresinden dolaşır ve akmaya devam eder. Önüne çıkan engel çok büyükse, birikir-çoğalır engelin üstünden aşar. Geçemiyorsa engeli; sabırla delmeye başlar. Önüne çıkan kayayı bile delmeyi başaran su yoluna devam eder. Su değişip dönüşmekten korkmaz; yağmur, kar, buz, buhar olur. Buhar olup gökyüzüne çıkan su; yağmur olur, kar olur tekrar yeryüzüne iner.  Su hep akar çü...

Yaşam akıp gidiyor ve ruhumuz yazgısını gerçekleştirmek üzere yolculuğuna devam ediyor. Direnebilir veya rıza gösterebiliriz, seçim bizim! Ancak biz ne kadar dirensekte ilahi plan kaderimize yön verir. Bu süreçte yaşadığımız kabulün getirdiği huzur veya direnmenin getirdiği öfke ve huzursuzluk bizim seçimimiz! Su akar yolunu bulur ve olması gereken olur... Önemli olan bizim akışa ayak uydurarak an'da neşe, keyif, coşku içinde yaşayabilme kabiliyetimiz. Değişim ve dönüşüme açık olmak ruhumuzun en yüksek potansiyele ulaşmasına destek vermektir. Bizim için çok yıkıcı olsa da kayıplar ve zorunlu göçler gibi istemediğimiz durumlar ruhun tekâmülü için gereklidir... Acı çeksek ve uyum sağlamakta zorlansakta bu durum ruhumuzun yeni bir deneyim seçimidir ve unutmayalım ki bu dünya sadece bir deneyim yeri, bir okuldur ve tutunduğumuz her şey sınavımızdır.  Doğada vakit geçirelim, sık sık nefesimize odaklanalım, dans edelim, dua edelim, însanlara yardım edelim, şükredelim ve teslimiyet içinde...